Türkiye’nin Suriye ve PKK ile imtihanı
Türkiye, cumartesi günü Afrin’e yönelik Zeytin Dalı operasyonu başlattı.
Çeşitli üslerden kalkan ve operasyona katılan 72 uçak, 100’ün üzerinde PKK/PYD hedefini vurdu.
24 Ağustos 2016’da başlayan ve 7 ay 5 gün süren Fırat Kalkanı operasyonundan 17 ay sonra bu kez Afrin’e girmek zorunda kaldık.
Türkiye’de 40 yıldır PKK ile mücadele edilirken örgütün adeta temellerinin atıldığı, filizlendiği yer maalesef Suriye toprakları oldu.
Abdullah Öcalan’ın, Suriye yılları 1979 yılının mayıs ayında başladı.
1977’de Ankara Çubuk Barajı’ndaki toplantılarda PKK’yı kurmanın ilk adımlarını atan Öcalan, aynı dönemde MİT’in kendisini takip ettiğini ve örgütün içine sızan istihbaratçıların bütün adreslerini bildiğini öğrenince Ankara’yı terk eder.
Bir süre Viranşehir ve Suruç bölgesinde saklanan Öcalan, sonra buradan Suriye’ye geçer.
Suriye’de Türkiye sınırındaki Kamışlı, Afrin bölgelerindeki Kürt aşiretlerle ilişki kuran Öcalan, PKK’yı, Hafız Esad rejimi ile kaynaştırır.
Hafız Esad rejimi “Öcalan’a Suriye Kürtlerini kontrol etmesi” karşılığında PKK’nın ideolojik ve askeri eğitimi için kamp alanı açmasına fiilen yardımcı olur.
Örgütün ilk ideolojik ve askeri eğitim merkezi de Suriye’nin koruması ve desteği ile Bekaa Vadisi’nde kurulur.
12 Eylül darbesinden sonra Güneydoğu’da yaşanan olaylar sonrası birçok PKK’lı burada açılan merkezde eğitilir.
Bugün örgütün lider kadrosunda yer alan Cemil Bayık, Duran Kalkan, Mustafa Karasu, Murat Karayılan, “Mahsun Korkmaz Akademisi” adı verilen bu merkezde dönüşümlü olarak örgütün ideolojik ve silahlı eğitimlerini yürütmüştür.
Öcalan, Suriye’deki ilk yıllarında zaman zaman kaldığı Bekaa Vadisi’nden daha sonra sürekli barındığı Şam ve Lazkiye’de kendisine tahsis edilen adreslerde kaldı.
Örgüte katılan ve ideolojik eğitim için gönderilen PKK’lılara eğitim veriyordu.
Örgütün Avrupa kanadı ile Türkiye’de ilişkili olduğu kişi ve kurumları yönetiyor, yurtdışından gelen uluslararası basın kuruluşları ile PKK’ya sempati duyan, Yunanistan, Almanya ve Fransa’dan parlamenterleri, kuruluşların temsilcilerini de burada kabul ediyordu.
Suriye’de kaldığı dönemlerde, Celal Talabani ile Mesud ve Neçirvan Barzani gibi isimlerle görüşmeyi sürdürüyordu.
12 Eylül askeri darbesinden sonraki yıllarda da PKK, “Bağımsız Birleşik Kürdistan” amacıyla hareket etti ve Suriye Kürtleri arasında da örgütlendi.
Örgütün, Türkiye’de eylem yapan grupları içinde her dönem Suriye Kürtleri yer aldı.
Öcalan’ın hem Suriye’deki Kürt aşiretlerle hem de bölgedeki Kürt nüfus üzerindeki etkisi Suriye rejiminin gözetiminde geliştirilirken kimlik hakkı ve mülk edinme hakkı gibi temel hiçbir hakka sahip olmayan Kürt nüfus hiçbir dönem Esad rejimine karşı isyan etmedi, silahlı eyleme girişmedi.
Öcalan, 1998 yılında Suriye’yi terk etmesine neden olan Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş’in “Sabrımız taştı” dediği tarihi konuşmaya kadar Suriye istihbaratı El Muhaberat’ın koruması altında yaşadı.
Öcalan’ın yıllarca Suriye Kürtleri için Esad rejiminden hiçbir talepte bulunmaması o dönem PKK içinde ciddi tartışmalara sebep olmuştu.
Yıllarca Türkiye’nin mücadele ettiği örgüt, Çözüm Süreci’nde 23 yıldır örgüt içinde bulunan ve örgütün “şahin” kanadının başındaki isimlerden Suriyeli “Bahoz Erdal” kod adlı Fehman Hüseyin ile 200 terörist, 2013 yılının temmuz ayında Suriye’ye geçti.
İstihbarat birimleri, Suriye’ye geçen ikilinin, PKK’nın buradaki uzantısı Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) silahlı kolu YPG’nin Afrin bölgesindeki ana kampına yerleştiklerini belirledi.
27 Ocak 2014 tarihinde Suriye’nin kuzeyinde kendi anayasasını kabul eden Demokratik Birlik Partisi (PYD), Cezire Kantonunun ardından Kobani Kantonunda da özerklik ilan etti.
Suriye rejimi, 2011 yılında halkın başlattığı ayaklanma neticesinde 25 sene sonra tekrar PKK’nın topraklarında örgütlenmesine destek verdi.
Bu kez Şam rejimi yıllardır ABD ve İsrail karşıtlığına rağmen ABD’nin himayesinde kuzeyde tahkim edilmeye çalışılan PKK kantonlarına adeta göz yummaya başladı.
Rusya hava sahasını açsa da açmasa da Türkiye Afrin’e müdahale etmek zorundaydı.
Sınırlarımızda kurulacak olan PKK kantonları, Türkiye’nin güvenliğini her geçen gün tehlikeye sokuyordu.
Türkiye, ABD ve Rusya’nın Suriye’de kurmaya çalıştığı yeni düzene ulusal çıkarlarının gereği olarak müdahale etmiştir.
Rusya, ABD’yi etkisiz kılma düşüncesinde
Rusya mevcut durumdan ABD’yi sorumlu tutarken Soçi toplantısına kadar durumu idare etme düşüncesindedir.
Rusya’nın kısa vadede PYD’yi Soçi ve Cenevre sürecine dahil etme konusunda ne kadar kararlı olduğunu biliyoruz.
Bizim derdimiz ise PKK’nın sınırımızda ABD ve Suriye rejimi tarafından tahkim edilmesine mâni olmak.
Ruslar, 100 yıldır bölgede PKK/PYD’ye göz yumarken bugün ise Kürtleri, ABD’ye kaptırmamak için ince bir politika yürütmektedir.
Afrin’de PKK ile rejim arasında ciddi bir güç birlikteliği var. Rusya Devlet Başkanı’nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev, “Suriye yönetimi izin vermeden ABD askerlerinin Suriye’de kalma hakkının olmadığını” belirtti.
“Yaklaşımımız tamamen bellidir. Ülke yönetiminin izni vermemesi halinde Amerika askeri birlikleri, egemen devletin topraklarında kalmamalı” dedi.
Öte yandan Lavrentyev, ABD’nin 29-30 Ocak tarihlerinde Soçi’de yapılacak Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne gözlemci olarak katılmasını ümit ettiklerini de kaydetti.
Suriye’de, Rusya ve ABD’nin Kürtler ile ilgili adeta örtülü bir himaye mücadelesine de şahit oluyoruz.
Rusya özellikle Suriye’nin toprak bütünlüğünü vurgularken ülkenin geleceğinin her geçen gün Irak’a benzemekte olduğunu kimse inkar etmiyor.
ABD gelinen noktada Fırat’ın doğusunda PYD’yi tahkim etmeye çalışırken, Fırat’ın batısı ile çok fazla ilgilenmemeye çalışıyor. Rusya da Fırat’ın batısını tamamen kontrol altında tutmayı hedefliyor.
Türkiye’nin güvenliği için İdlip ve Menbiç’in stratejik önemini aklımızdan çıkarmamalıyız.
Türkiye’nin toprak bütünlüğünün de 35 yıldır Suriye rejimi üzerinden ve tarafından manipüle edildiğini unutmayalım!