“Bir ülkede kadın ve çocuklar şiddet görüyor, öldürülüyorsa o ülkenin geleceği de ölüyor demektir.” (Sebuhi Quluzade)
Kırıkkale’de Emine Bulut’un, 18 Ağustos’ta eski eşi Fedai Varan tarafından bıçaklanarak katledildiği görüntüleri infial meydana getirdi.
Kanlar içindeki Bulut’un “Ölmek istemiyorum” çığlığı, 10 yaşındaki kızının “Anne lütfen ölme” feryadı Türkiye’yi ayağa kaldırdı.
Her zamanki gibi kadın derneklerinden siyasilere, sanat dünyasından spor dünyasına kadar her kesimden kamuoyunda yüz binlerce duygusal sert tepkiler yükseldi.
Oysaki 2018 yılı içerisinde 440 kadının, kocası, eski eşi ya da akrabası tarafından benzer şekilde öldürülmüş olduğunu hatırlamakta fayda var.
Her sene eşi tarafından öldürülen kadın sayısında ciddi bir artışın yaşanmasının iyice sorgulanmadığını görüyoruz.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 2018’de kadına şiddet olaylarına ilişkin verileri raporlaştırdı.
Raporda, kadın cinayetlerinin önceki yıllara göre arttığına dikkat çekildi. Rapora göre; 2018 yılında ulusal ve yerel gazete verilerine göre 440 kadın öldürüldü, 317 kadın ise cinsel şiddete maruz kaldı. Kadın cinayetlerinin yüzde 85’ini kocalar, sevgililer, eski eşler, ayrılmak istedikleri sevgililer işledi.
Raporda, 2018’de baraj, göl kenarı, yol kenarı gibi yerlerde ölü bulunan kadın haberlerinin yaygınlaştığına da dikkat çekildi. 2018’de öldürülen 440 kadından 131’inin şüpheli olarak kayıtlara geçtiği ve faillerinin de bulunmadığına dikkat çekildi.
Kadın cinayetlerindeki artışta bireysel silahlanmanın teşviki, silah kullanımının son yıllarda artması ve kadın cinayetlerine karşı somut adımların atılmaması nedenler olarak sıralandı.
Uzun yıllar boyu kadınların mücadelesinin ardından hayata geçirilen 6284 sayılı Koruma Kanunu’nun etkin kullanılmadığına da vurgu yapılan raporda, “2018 yılı içerisinde öldürülen kadınların koruması yok ya da tespit edilemiyor. Kadına yönelik şiddette en büyük çözüm olan ve kadın örgütlerinin yıllarca süren mücadelesi sonucu yürürlüğe giren 6284 sayılı Koruma Kanunu etkin uygulanmıyor. Şiddete uğrayan kadını korumak için saldırgana en az 1 ay uzaklaştırma kararı çıkarılması; kadına barınak sağlanması, kadına yeni kimlik verilmesi gibi birçok düzenlemeyi içeren 6284 etkin uygulanmadığı görülmektedir.”
İletişim araçlarında, bazı televizyon dizilerinde sorumsuz söylemlerle kadına şiddet ve istismarın olağan gösterildiğine dikkat çekilen raporda, dünyada 4 milyon kadının cinsel köle olduğu, bu kadınların üzerinden kazanılan paranın da yıllık 12 milyar olduğu acı bir gerçek.
Kadına yönelik şiddetin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması öncelikle devletin ve siyasal iktidarların tüm kurumlarıyla sorumluluk üstlenmesi, sorunun ortadan kaldırılması için gerekli sosyal politikaların yaşama geçirilmesiyle mümkün olacaktır.
KADINA ŞİDDET, BOŞANMA VAKALARINDA ARTIŞ
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve medya yansımalarından derlediği bilgilere göre, son 10 yıl içerisinde, Türkiye’de evlenen çift sayısı azalırken, boşanan çift sayısının yüzde 29 artış gösterdiği kayıtlara geçti.
Türkiye’de aile yapısı ciddi sarsıntı geçiriyor. 2016 yılında boşanan çiftlerin sayısı 126 bin 164’dü. 2017 yılında ise 136 bin 808 kişi boşanma kararı aldı. Her yıl boşanma oranı yükseliyor.
Nüfusunun yüzde 92.5’i kentlere akın etmiş, tutunmaya çalışan bir sosyoloji ile karşı karşıyayız.
Ekonomik, sosyal ve kültürel problemlerin inişli çıkışlı bir seyir halinde oluşu kentsel sorunların çekirdek aileyi sarmaya, dağıtmaya başladığını görüyoruz.
Muhafazakâr Anadolu’nun modern sorunlu kentle imtihanı moral değerlerimizi altüst ediyor.
Son on yılda uyuşturucu, alkol ve sanal kumar bağımlılığı 80 ilimize hızla yayılmaktadır.
2017 yılında 211 bin 126 insanımız bağımlılıktan kurtulmak için hastanelere başvurmuş.
Son 5 yılda 700 bin insanımız uyuşturucu bağımlılığından kurtulmak için tedavi gördü.
Sadece uyuşturucu madde kullanan genç sayısının 5 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor.
2017 Dünya Sağlık Örgütü raporuna göre Türkiye’de 3 milyon 260 bin kişi depresyon içerisindedir.
Türkiye’de antidepresan kullanımı son 9 yılda yüzde 160 oranında artarak rekor düzeye ulaştı.
Sağlık Bakanlığı’nın 2017 yılının mart ayı verilerine göre Türkiye’de iki yılda toplam 77 milyon 202 bin kutu antidepresan tüketildi. Yani her 10 kişiden biri antidepresan kullanıyor.
Türkiye’de ruh sağlığı hastanelerinde doluluk oranı yüzde 100’e ulaşmış durumda. Bugünkü yatak kapasitesinin 8 ila 10 katı daha fazla yatak sayısına ihtiyaç var.
2017 yılında, 387 çocuk cinsel istismara maruz kaldı, 332 kadına cinsel şiddet uygulandı.
Cinayetlerin yüzde 43’ü ateşli silahlarla, yüzde 21’i aletlerle işlendi.
Çocuklara yönelik istismarla birlikte çocuk cinayetlerinin de son dönemde arttığı verilerle ortaya koyuluyor.
Bu yıl 387 çocuk istismara uğradı. Çocuklar kaldıkları yurtlarda, okullarında öğretmenleri, okul çalışanları tarafından, evlerinde istismar edildiler.
İstismara uğrayan bu çocuklar intihara kalkıştı veya intihar ettiler. Bu yıl öldürülen 20 çocuğun yarısı, yani 10 çocuk, babası tarafından öldürülmüş.
Son 15 yılda Türkiye’nin ekonomik ve siyasi gelişimi ve değişimi sosyolojik kimliğimiz üzerinde ciddi türbülanslara sebep oldu. 2011 yılından bu yana çok ciddi toplumsal olaylar, travmalar yaşadık. Çözüm süreci, Gezi, 17-25 Aralık, 15 Temmuz ve seçimler devletin kurumlar arası istikrar sorunu siyasi iç ve dış baskılar toplumda kaotik belirsiz bir süreç algısına sebep oldu.
Anadolu muhafazakarlığı geleneksel kültür ve dini terbiye ile yoğrulmasına rağmen genel anlamda ciddi bir sosyolojik çözülme yaşıyor.
Siyasal, dini, seküler, milliyetçi örgütler, cemaatlerde dahi sosyokültürel bir değerler çözülmesi, güven sorunu yaşanıyor.
Sosyokültürel gelişim ve değişim beraberinde Anadolu muhafazakarlığımızda çok büyük bir boşluk oluşturdu.
Toplumsal bir değerler erozyonu yaşıyoruz. Sadece kadına şiddet değil, kültürel ahlaki bir sosyolojik depresyon yaşıyoruz.
Din, ahlak, adalet, merhamet, dostluk gibi hayatı anlamlı kılan değer yargılarımız anlamsızlaştı ve kutuplaşmalar arasında ciddi bir güven değerler bunalımı yaşıyoruz.