Mahşer gününün bir parçası gibi…
Duaların reddedilmediği, günahların affolunduğu, insanın adeta anasından doğduğu gibi tertemiz hale geldiği mübarek vakitler…
Adem Aleyhisselam’ın dünyadaki ilk yeri, Havva validemizle buluştuğu ilk mekân: Arafat.
İnsandaki kan dökme, vahşet arzusunun kurbanla meşru bir şekilde tatmini…
Ve en sevdiği evladını kurban etmekle sınanan İbrahim Aleyhisselam’ın azim ve teslimiyetle dolu imtihanı…
Cebrail Aleyhisselam’ın Arş’tan getirdiği İlahi emir ve koçla, o büyük sadakatin mühürlenmesi…
Derin hikmetler, sırlar ve ibretlerle dolu bir bayram…
Ben de, İbrahim Aleyhisselam gibi kurban arefesinde; 8 Zilhicce 1422, Perşembe günü sabah ezanıyla doğup, yine sabah ezanıyla henüz 14 yaşında sabi bir çocukken vefat eden biricik oğlum Mehmed Feyzi ile bu bayramı yaşadım.
Tam 24 hicrî yıl geçmiş…
Acısı hâlâ yüreğimi dağlıyor.
“Allah evlat acısı vermesin” derler…
Gerçekten çok ağır bir imtihan…
Ama biliyoruz ki bu dünya bir imtihan yurdudur.
Herkes farklı bir şekilde sınanır.
Al abdesti, kıl namazını, gir cennete – yok öyle kolay değil…
Bediüzzaman Hazretleri’nin dediği gibi:
“Cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değil.”
Hac; hem maddi hem manevi yönüyle ağır bir ibadettir.
Sevabı da büyüktür, ihmali de büyük sorumluluk doğurur…
Mehmed Feyzi Efendi (rh.a) buyururdu:
“Peygamberler, kalplerinden geçenden mesuldür. Müslüman da Kâbe’de öyledir.”
Veda Haccı'nda 124 bin sahabe vardı.
Kıyamet kopmadan önce, 124 bin evliyanın katılacağı bir Hacc-ı Ekber daha olacak.
O zaman hac serbest olacak.
“Sen Müslüman mısın?” diye sorulacak, “geç” denilecek. Pasaport, kimlik sorulmayacak…
İnşâallah.
Bu sene de Hacc-ı Ekber…
Çok kişi gidiyor.
Maşallah.
Hayırlı bayramlar ve cumalar…
Selam ve dua ile, saygılarımla.