ABD, “zaferlerini” terörle mücadele cephesinde gösterme telaşı içinde. ABD destekli Özgür Suriye Ordusu ve Kürtler, Rakka’yı kontrol altına almak amacıyla saldırıya geçiyor ve ABD askeri eğitmenlerle birlikte Irak güçleri de, Musul’u geri almak için savaşmaya devam ediyor.
Fakat Musul, şu ana kadar büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı. Amerikalılar, gövde gösterisi yapmak ve terörizme karşı verdiği savaşın “bayrağını” bir kez daha dalgalandırma gayesi içinde ve hava saldırılarıyla bunu pekiştiriyor. Lafın kısası, “hatalar” yapıyorlar.
7 Ocak’da gerçekleştirdikleri hava saldırılarında koalisyon savaş uçakları, Irak’ın Musul şehrinde 27 sivili öldürdü. Musul operasyonlarının mobil hastaneler biriminde görev alan Dr. Ahmed Raid-Hamadani Anadolu Ajansı’na, “Görgü tanıklarından öğrendiğimiz kadarıyla, 10 araçlık bir sivil konvoyu, DAEŞ’in hiçbir bağlantısı olmayan Musul’un doğu bölgesinde koalisyon güçleri tarafından hedef alındı”, dedi. Al-Hamadani, yapılan saldırıda en az 15 insanın yaşamını yitirdiğini belirtti.
Al-Hamadani, gerçekleştirilen farklı bir operasyonda ise koalisyon uçaklarının, Musul’un güneydoğusunda bulunan sivil bir yerleşim bölgesi olan İbn al-Haysum’u da vurduğunu ve kadın ve çocukların da içinde bulunduğu 12 sivil yapılan saldırıda yaşamını yitirdiğini de söyledi. Koalisyon operasyon komutanlığı, iddialarla ilgili olarak herhangi bir resmi açıklamada bulunmadı.
Şimdi The Telegraph gazetesi haberi, “Musul hastaneleri, çocuk cesetleriyle doldu taştı” diye geçti. Dahası, çok sayıda çocuğun tıbbi yardım alınması engelleniyor. Yapılan büyük saldırılar, Musul’un yanındaki yerleşim alanlarına yönelik olarak yapıldığından, bu saldırılar birçok sivilin hayatına kaybetmesine neden oldu.
Musul’daki insani durumun muhtemelen daha da kötüye gitmesinin ardında yatan neden de tam olarak bu. Teröristler, yerel halkı insan kalkanları olarak kullanıyor, insanı koridorları blokluyor ve yerel halkı tehdit etmek suretiyle burada bulanan insanları “casuslar” ve “muhalif” olarak kullanıyor ve böylece insanların teröristlere karşı gelmelerini engellemiş oluyor. Birkaç gün önce 50 erkek çarmıha gerildi ve asıldı. Musul saldırısı başladığından beri bulundukları yerden göç etmek zorunda kalan insanların sayısı yaklaşık olarak 45 bin. Bir milyon insanın gidecek hiçbir yeri yok. Gözlemcilere göre, şehirdeki durumun daha kötüye gitmesi bekleniyor.
ABD’nin sahip olduğu kinizm, Musul’un sadece onlar için terörizme karşı verilen mücadelenin potansiyel bir zafer sembolü olmasında yatmamaktadır. Bu “zafer” ise, Moskova, Ankara, Şam ve Suriye’de Tahran’ın başarısına rakip olabilecek bir “zafer”. Ayrıca, DAEŞ ile mücadele etmek yerine, Suriye hükümeti ve insanlarını güçsüz düşürmek için bu aşırı İslamcıları Irak’tan Suriye’ye “ihraç etmek” Beyaz Saray için oldukça önemli. Eski yönetim, Ortadoğu’da gerçekten bir stratejiye sahip olduğunu göstermek istiyordu. Fakat bu “stratejinin”, Uluslararası Kamuoyuna karşı yapılan diğer bir aldatmaca ve insanlık felaketi olduğu görülüyor.
Aslına bakılırsa, ABD önderliğindeki koalisyonun Musul’u DAEŞ’ten kurtarmak amacıyla yaptıkları geniş çaplı operasyon, teröristlerin bölgeden kaçarak Türkiye’ye akın etmesine neden olacak. Bu tehdidin tırmanması, Türkiye’yi birliklerini Başika’ya sokmaya zorlayabilir. Bağdat’taki yetkililer, tüm Türk askeri birliklerinin Irak’tan çekilmesini istedi. Buradaki en şaşırtıcı gelişme ise, bu krizde ABD’nin, bölgesindeki her türden teröristin sınırlarını doğrudan ve açık bir şekilde tehdit eden önemli ve stratejik NATO müttefiki Türkiye’ye karşı, Irak otoriterlerinin tarafını tutmasıdır. Asıl sorulması gereken soru şu: Müttefikler, müttefiğin kilit üyelerinden bir tanesinin ulusal çıkarlarını ne zaman göz önüne almaz?!