Kapınızın önüne ekilen fidanın yavaş ama istikrarlı büyümesini ilk anda anlayamazsınız. Fakat belli bir seviyeden sonra ağaç olup pencerenize gölge yapmaya başlayınca hatırlarsınız o fidanı ilk ektiğiniz günü. Giderek manzaranızı kapatmaya başladığında ise ne büyük bir hata yaptığınızı anlayıp ağacınızı kesmek istersiniz. Oysaki komşularınız karşı çıkar. Ağaç artık herkesindir. Onu dikmek hakkınızken kesme hakkı size bırakılmaz.
Küresel sermayenin tasallutu da buna benzer. Ekonomiye can suyu olması için dünya çapındaki yatırımcıları davet edersiniz. Oluşturacağı istihdam için teşvik ve ayrıcalıklar sunarsınız. Bedavaya hazine arazilerini fabrika kurulsun diye verirsiniz. Enerjide, vergide, ithalatta ve ihracatta bütün kapıları açarsınız. Yeter ki yatırımcı gelip ülkenizi şereflendirsin!
Fakat bu fidanın gölgesi hiç olmaz. Bir verip beş götürür. Verdiğiniz teşvik ve ayrıcalıkları sadece kendi menfaatine göre kullanırken, beklediğiniz istihdam seviyesi de otomasyon sebebiyle gerçekleşmez. Tabi bu imkanları kaybetmemek için gizliden gizliye siyasete girer, kendince birtakım odakları destekleyerek pozisyonunu korumaya çalışır. Buna küresel sermayenin tasallutu denir. Bu durum kimsenin kimseye çıkarsız tek kuruş vermediğini gösterir.
Ukrayna savaşı NATO’nun yayılmacı emeller güden Rusya’ya karşı bir mücadelesi gibi görünürken yapılan bütün askeri yardımların bir bedeli olduğunu Trump hükümetinin icraatları başlayınca görmüş olduk. Ödeyecek paranız yoksa yeraltı zenginliklerinize çökeriz, sözü her şeyi ortaya koyuyor. Aynı durum Irak’ın topraklarına ‘demokrasi’ getirilmesi konusunda da yaşandı.
Ülkemizde de birtakım yatırımlar ve gelişmeler bu doğrultuda hareketlenirken, günü kurtaran politikalar yarının sorunu olmaya devam ediyor. Özellikle turizm sektöründe ‘her şey dahil otelcilik’ müşterinin uçağa binmesinden itibaren bütün intikalleri, yemesi içmesi, alışveriş yapacağı noktalar ile ören yerlerinde verilen rehberlik hizmetleri bir bütün olarak yabancı şirketler tarafından karşılanırken yerel işletmeler ve küçük esnaf bu pastadan pay alamıyor.
Dünya üzerinde büyük sermayenin girmediği sektör kalmadı. Şimdi kapsam dışında kalan ülkelerde yayılma faaliyetleri sürüyor. Özellikle taşımacılık sektöründe küreselciler içimizde bizden görünen ama bağları dışarıda olan insanları seçerek planlarını uygulamaya sokuyorlar. Medya ve sosyal medya alanlarını da oldukça etkin kullanılan bu faaliyetler hedef kitlenin itibarsızlaştırılması ve beraberinde kendi yöntemlerinin reklamı yapılarak adım adım hedefe ilerlenmesi esas tutuluyor.
Küçük esnafın faaliyet alanları içinde olan bakkal, kasap, manav gibi işletmeler giderek yerlerini marketlere, zincir marketlere, AVM türü daha kapsamlı yerlere terk ederken sigortacılık sektörü yine yabancı aracı kurumların eline geçip internet üzerinden gerçekleşmektedir. Bankacılık müessesi giderek küçülmekte, birçok banka şube sayısını artırmadan işlemleri uygulama üzerinden yapmakta.
Taşıma sektöründe ise şehir içi yolcu taşımacılığında taksiye alternatif bir takım kanunsuz girişimler ortaya çıkmaktadır. Bunlar ülke servetini yok edip ortadaki menfaati ele geçirmek için tehlikeli girişimlerdir. Paranın elektronik yöntemlerle direkt ülke dışına aktarıldığı ve müşteri bilgilerinin yut dışı ile paylaşıldığı stratejik öneme sahip avantajların başka ülkelere geçmesi durumu her zaman olası. Belki de bize hissettirmeden bunlar gerçekleşiyor.
Ekonomik yönden kırılgan olan ülkeler grubunda oluşumuzdan sıcak paranın gelmek için birtakım tavizler koparması kaçınılmaz. Bu tavizler günü kurtarmak için verilse de ileride büyük sorunların doğmasına neden olacak.
Hızlı büyümelerin siyasi alanda parlak görünmesi güzel olurken uzun vadedeki devamlılığı çok da mümkün görünmüyor. Yavaş ve istikrarlı büyüme, iç kaynakların doğru kullanılması, yerli girişimci ve küçük esnafın korunması ekonomik olarak daha sağlıklıdır. Bu konuda mevcut yasalar küçük esnafın korunması yönündeki hükümleri göz ardı edilip gerekenler yapılmıyor. Küçük balık her zaman büyük balığın sofrasındadır anlayışı sert ekonomik mücadelelerde belirleyici kural olmakta. Siftah etmeyen komşu esnafa müşteriyi göndermekten rakip şirketi batırmak için fiyat kırmaya kadar geldik maalesef.
Maliye bakanının almış olduğu bir takım haklı kararların uygulamada aceleci davranması hazırlıksız olan esnafın ve işletmelerin sıkıntıya düşmesine sebep olmakta. Birtakım hedefler için elimizdeki değerleri feda edersek ortada ne hedef kalır ne ekonomi. Şimdi herkesin şapkasını önüne koyup düşünme zamanı.
Saygılarımla.