Klinik Psikolog Gözüyle Duygusal Bir Yolculuk;
Harita elinizde olmayabilir ama pusulanız kalbinizdir. Kalbiniz yönünü biliyorsa, yol sizi en doğru yere götürür.
Kalbiniz “evet” dese de zihniniz susmaz bazen… Evlilik kararında yaşanan kaygılar, sizi durdurmak için değil, içinizdeki ışığı göstermek için vardır. Bu yazı, o ışığı bulmanız için bir rehber niteliğinde.
Hayatta bazı kararlar vardır ki, yalnızca bireysel bir tercihi değil, aynı zamanda ruhsal bir dönüm noktasını temsil eder. Evlilik kararı, işte bu nadir eşiklerden biridir. Sadece iki insanın hayatlarını birleştirmesi değil; aynı zamanda bir yaşam felsefesinin, karşılıklı güvenin ve ortak bir geleceğin temelini atmak anlamına gelir. Bu kadar anlam yüklü bir kararda kaygıların ortaya çıkması son derece doğaldır. “Doğru kişi mi?”, “Hazır mıyım?”, “Bu adım hayatımı nasıl şekillendirir?” gibi sorular, yalnızca korkuları değil; aynı zamanda içsel bir farkındalık arayışını da ifade eder. Psikolojik açıdan bakıldığında kaygı, çoğu zaman bastırılması gereken bir zayıflık değil, dikkate alınması gereken değerli bir iç sinyaldir. Kaygılar, bazen bize sınırlarımızı, bazen geçmişten gelen inanç kalıplarını, bazen de yeniye dair bilinmezliği gösterir.
Bu duygularla yüzleşmek, bireyin kendini daha derinlemesine tanımasına olanak tanır. Zira bastırılan her duygu, başka biçimlerde kendini ifade etmeye devam eder. Oysa kaygının dilini anlamaya çalışmak, içsel bir dönüşümün ve huzurun başlangıcıdır. Onu bir düşman olarak görmekten vazgeçip, bir rehber gibi dinlemeye başladığınızda, zihninizdeki karmaşa yerini açıklığa bırakır. Toplumun evlilik konusundaki beklentileri, bireysel kararsızlıkları daha da ağırlaştırabilir. “Yaşın geldi”, “Herkes evlendi, sen kaldın” gibi söylemler, kişiyi kendi iç sesinden uzaklaştırır. Ancak evlilik, toplumun değil, bireylerin yaşamına dair bir karardır. Sizin için doğru olan; dışarıdan nasıl göründüğü değil, içten nasıl hissettirdiğidir. Mutluluğu başkalarının çizdiği bir çerçevede değil, kendi gerçekliğinizde aramalısınız.
Bazen bir adım geri atmak, sessizleşmek, zihnin gürültüsünü susturmak gerekir. O anlarda iç ses duyulur hale gelir. Doğada yürüyüş yapmak, sevdiğiniz bir işle meşgul olmak ya da sadece durup hissetmek, duyguların yerli yerine oturmasına yardımcı olur. Bu içsel sakinlik, kaygıların üzerinizdeki etkisini azaltır ve net bir bakış açısı kazandırır.
Unutmayın; mükemmel zaman diye bir şey yoktur. Kararsızlık çoğu zaman “hazır olmayı” beklerken büyür. Gerçek cesaret, kaygılara rağmen adım atmaktır. Çünkü değişim düşünceyle değil, harekete geçmekle başlar. Ne kadar karanlık görünürse görünsün, her adımda yeni bir ışık doğar. Evlilik kararı da tıpkı bir çiçek gibidir; önce toprağın altında görünmez bir hazırlık yapar, sonra bir anda yüzünü güneşe çevirir.
Evlilik, sadece bir “birlikte olma” hali değil; güven, saygı ve içsel uyumla yürütülen bir ortaklıktır. Kaygılar, bu ortaklığın önünde bir engel değil, ruhsal gelişimin bir parçasıdır. Onları tanımak ve anlamak, kararınızı daha bilinçli ve güçlü kılar.
Evlilik kararı; sevgiyle beslenen, güvenle güçlenen ve farkındalıkla şekillenen bir yoldur. Kaygılar size kendinizi anlatır; dinlediğinizde, yönünüzü bulursunuz. İç huzur bulunduğunda, karar da netleşir. Ve unutmayın, hayat her zaman cesur bir adımla başlar. O adımı attığınızda, yol kendini göstermeye başlar.
Uzman Klinik Psikolog / Psikoterapist
Aleyna Kocabıyık