24 Haziran Seçimlerinin Düşündürdükleri
Müslümanlar için “toplum düzeni” denildiğinde ilk akla gelen kavram “ahlak”tır. İslam’ın toplum düzeni “ahlak altyapısı” üzerine oturur. Başta hukuk sistemi olmak üzere ekonomik/siyasi/kültürel tüm sistem Kur’an ve Sünnet kaynaklı bir ahlak temelinin üstüne inşa edilir.
Söz konusu ahlak düzeninin kurulmasında öncelikle nefislerin ve toplumun arındırılması kritik öneme sahiptir. Diğer bir deyişle birey ve toplumun vicdanı yaratılış kodlarına dönmedikçe, bozulan fıtratlar düzelmedikçe, salt hukuki yaptırımlarla bir huzur medeniyeti oluşturulamaz.
Batı medeniyeti bunun en güzel örneğidir. Yasal adalet üzerinden batı hayranlığı aşılamaya çalışan seküler kesimler, batının vicdani adalet fukaralığını, dünyanın kalan kısmında emeği ve kaynakları nasıl vicdansızca sömürdüğünü, mazlum halkların kan ve gözyaşları üzerinden nasıl rant sağladığını görmezden gelmeye devam ediyorlar.
İslam’ın ana tezi; “Ahlaklı birey, ahlaklı toplum ve ahlak düzeni” inşası olmasına rağmen dünya Müslümanlarının genel ahlaki ahvalinin içler acısı olduğunu söylemek abartı değildir. Pratik ahlak açısından kapitalizmin güdümüne girmiş, söylem ve ritüeller noktasında İslam’a yaslanan ucube bir dindarlıkla yüzleşiyoruz.
24 Haziran seçimleri dini hassasiyetlere dair önemli ipuçları veriyor. Kendisini dindar olarak tanımlayan kesimler için birincil ihtiyacın can ve mal güvenliği olduğunu tespit eden siyasi partiler ekonomi ve güvenlik eksenli politikalarla oy toplamaya çalıştı.
İki aylık seçim sürecinde; meydanlarda, medyada ve de halkın bir araya geldiği mekanlarda ahlak merkezli........