Amerika’nın Güncellenmiş Türkiye/Suriye Politikası..
1 Ocak’ta ve 23 Ocak’ta Amerika’da gerçekleştirilen Suriye konulu gizli toplantıların varlığından dünya kamuoyu haberdar oldu. Amerika, İngiltere, Fransa, Suudi Arabistan, Ürdün’ün katıldığı bu toplantıların içeriği ve alınan kararlar ise hepimiz için bir muamma…
İslami Analiz yazarı Serdar Duman Amerika'nın değişen Suriye politikasını ve bölge üzerinde oynadığı oyunları konu alan bir yazı kaleme aldı.
İşte o yazı:
Amerika bölgemizde oyun üzerine oyun tezgahlamaya devam ediyor.
11 Ocak’ta ve 23 Ocak’ta Amerika’da gerçekleştirilen Suriye konulu gizli toplantıların varlığından dünya kamuoyu haberdar oldu. Amerika, İngiltere, Fransa, Suudi Arabistan, Ürdün’ün katıldığı bu toplantıların içeriği ve alınan kararlar ise hepimiz için bir muamma…
Bir haftadır Türkiye ile ilişkileri ısıtmaya dönük hamlelere şahit oluyoruz. Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın korumalarına açılan dava düştü, sonra ekonomik yaptırım kararı askıya alındı ve en son Türkiye’ye patriot füzeleri satılması konusunda girişim başlatıldı.
Amerika’nın Afrin operasyonu ile ilgili cılız itirazı ile Menbiç’in YPG’den arındırılması ve Amerika-Türkiye ortak yönetimi önerisi de dikkate alındığında, yeni bir planın eşiğinde olduğumuzu söyleyebiliriz.
Planın ana hedefinin İran’a müdahale olduğu konusunda tereddüt yoktur. İsrail ve Suudi Arabistan’ın İran’a müdahale için uzunca bir süredir Amerikan yönetimini iknaya çalıştığı sır değildir. Yeni atanan Dışişleri Bakanı Pompeo ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton ile Pentangon’un duruşu/açıklamaları da bu doğrultudadır. Müdahale için 2019 yılı telaffuz ediliyor.
Amerika’nın İran müdahalesi için hem SDG (Suriye Demokratik Güçleri) hem de Türkiye’ye ihtiyacı olacaktır. Sorun bu düşmanların nasıl uzlaştırılacağı noktasında kilitlenmektedir.
Önümüzdeki günlerde ilk adımları atılan Türkiye’yi ikna çabalarının yoğunlaşacağına şahitlik edeceğiz.
Amerika’nın Kuzey Suriye’de Fırat’ın batısını Türkiye’ye bırakma tavizi ve diğer jestleri Türkiye’yi ikna etmeye yetmeyecektir. Amerika’nın PYD/PKK konusunda Türkiye’nin ‘evet’ diyebileceği bir tezi masaya koyması gerekmektedir.
Bu noktada; PKK’nın silahlı güçlerini Türkiye topraklarından çekeceği yani Türkiye’de silah bırakacağı ve Kuzey Suriye/Kuzey Irak’tan Türkiye’ye yönelik PKK saldırısının olmayacağı teminatını veren bir planın devreye sokulabileceğini düşünüyorum. Böyle bir plana Türkiye’nin olumlu tepki verme ihtimali yüksektir.
Amerika’nın güncellenmiş Suriye planının İran ayağı dışında kalan kısmı ile ilgili şu köşe taşlarından bahsedebiliriz:
- Amerika, Suriye’nin bölünmesi yönündeki iradesini sürdürmektedir. Bu bağlamda Suriye’de toprak bütünlüğünü merkeze alan barış çabalarını baltalamak için her yolu denemektedir.
Kuzey Suriye haricinde muhaliflerin elinde bulunan İdlib, Doğu Guta, Dera, Kuneytra bölgeleri desteklenmekte ve bu bölgelerdeki muhaliflerin barış masasına oturmaması sağlanmaktadır.
Önümüzdeki günlerde Amerika ve müttefiklerinin kimyasal silah gibi çeşitli bahanelerle Suriye rejimini sınırlamak, kaosu arttırmak ve barışı geciktirmek adına Suriye’ye çeşitli boyutlarda müdahalelerine tanıklık yapabiliriz. Bunun işaretlerini veriyorlar.
- Amerika, barışın geciktirilmesi halinde; Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları ile ele geçirilen topraklarla İdlib’in bir kısmını da içine alan Türkiye güdümlü bir Sünni devletin kurulabileceğinin hesabını yapmaktadır. Suriye’yi bölen böyle bir oluşuma Amerika sıcak bakacaktır.
- Amerika, Fırat’ın doğusunda kendi güdümünde bir Kürt oluşumu için kurduğu denklemin arkasında durmaya devam ediyor. Suriye’nin enerji kaynaklarının büyük kısmını ve tarıma elverişli topraklarını içeren mümkünse bir Kürt devleti, en azından özerk bir Kürt eyaleti kurmak Amerika’nın stratejik hedefini oluşturuyor.
- Kuneytra’da İsrail’in 40 km derinliğinde bir tampon bölge oluşturma planı masa üzerindedir. İsrail bir yandan Golan işgalini meşrulaştıracağı, diğer yandan Suriye ile arasına Dürzileri yerleştirerek bir butik devlet kurmayı hedeflediği bu plan ile özellikle yakın gelecekte kaçınılmaz olan Hizbullah hesaplaşması için ön alıyor.
Türkiye’nin Önündeki Bariyerler
1- Türkiye, Kürt sorunu ile ilgili paradigmasını gözden geçirmelidir. Bu tercih başta Suriye ve Irak olmak üzere tüm bölge için kritik öneme haizdir.
Şiddete şiddetle cevap vermek bir hak olmakla birlikte, Kürt sorununun tamamını güvenlik eksenli politikalarla çözme düşüncesi ciddi bir yanılsamaya tekabül etmektedir.
PKK/PYD’ye gösterilen tepkinin onda birinin dahi bu örgütün arkasında duran Amerika’ya gösterilmemesi manidardır. Diğer bir deyişle kuklacı yerine kuklayla uğraşarak sorunu çözmek gibi bir yanlışın içindeyiz.
Önemli bir diğer husus da bu örgütün arkasındaki Kürt halkı desteğidir. Nasıl oluyor da örgüt eleman devşirmeye devam ediyor ya da örgüte yakın duran siyasi hareket oy oranını bütün handikaplara rağmen koruyabiliyor sorularını doğru cevaplamak zorundayız.
Kürt halkının çok önemli bir kısmının şiddete ve bölünmeye taraf olmadığı açıktır. Yapılması gereken, Kürt halkının kendisini rahatça ifade edebileceği siyaset ve sivil toplum kanallarının açık tutulmasıdır.
Kürt halkının tezlerinin akl-ı selim ile tartışılabileceği özgür zemine ihtiyaç vardır. Bu zemini oluşturmak şiddet ve bölünmenin değil barışın önünü açacaktır.
Kürt sorununa milliyetçi reflekslerle yaklaşmak ateşe benzinle yaklaşmak gibidir. Türk milliyetçiliğinin Kürt milliyetçiliğini beslediği aşikardır.
Türkiye’nin ve bölgenin diğer ilgili ülkelerinin Kürt sorununa doğru yaklaşımının bir süre sonra şiddeti durduracağına ve Kürt halkını Amerika’ya malzeme olmaktan çıkaracağına inanıyorum.
2- Türkiye, son iki yıldır Suriye politikasını büyük ölçüde Rusya ve İran ile kurduğu ittifak üzerinden yürütüyor.
Zaman zaman yaşanan, son zamanlarda daha ciddi boyuta ulaşan ihtilaflar olsa da Türkiye-İran-Rusya ittifakı hala geçerli ve önemini koruyor.
Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları diğer müttefiklerin ve özellikle de Suriye rejiminin sınırlı da olsa rahatsız olmasına yol açmıştır. Bunun nedeni ise, ilgili operasyonların Suriye’nin toprak bütünlüğüne zarar verecek bir boyuta taşınma ihtimalidir. Türkiye Cerablus, El-Bab, ve Afrin bölgelerinde kalıcı olmadığını ifade etmekle beraber, bu bölgelerdeki kurumlaşma faaliyetleri bazı soru işaretlerini beraberinde getirmektedir. Türkiye’nin, Suriye’nin toprak bütünlüğü tezini çürütecek uygulamalar ya da görüntülerin önüne geçmesi zorunludur. Bu noktadaki her zaafın Amerika’ya yeni alan açtığı unutulmamalıdır.
3- Bir diğer önemli husus da Suriye’de barışın kısa sürede tesisi konusundaki problemlerdir.
Suriye’de 2018 ya da 2019 yılı barışın tesisi için öngörülürken, son aylardaki gelişmeler barış için onlarca yıla varan sürelerin telaffuz edilmesine yol açtı.
Suriye’de barışı geciktiren her hamle Amerika’ya yaramaktadır. Amerika barış geciktikçe Suriye’nin bölünme ihtimalinin arttığının farkındadır ve oyunu kaosun/savaşın devamı üzerine kurgulamaktadır.
Suriye’de Suudi Arabistan/Körfez destekli muhaliflerin barış masasına oturmaması için Amerika özel gayret sarfetmektedir.
Türkiye’nin oyunu farkederek barışı hızlandıran bir misyonu üstlenmesi gereklidir. Bu amaçla Suriye rejimi ile direkt ya da dolaylı görüşülmesi, muhaliflerin ikna edilmesi, Suriye Kürtlerinin barış masasına dahil edilmesi gibi can alıcı hamleler hayata geçirilmelidir.
Türkiye’nin kaprisli davranma lüksü yoktur. Suriye iç savaşının vebalinde Türkiye’nin de payı olduğu unutulmamalıdır.
Gerek Suriye rejimi ile temas, gerekse Kuzey Suriye’deki Kürt oluşumların denkleme dahil edilmesi hususunda, Türkiye barış için gerekirse zehir içebilmelidir.
Aksi takdirde Suriye yangını büyüyerek devam edecek, bu yangının önce İran’a sonra Türkiye’ye sıçraması kaçınılmaz olacaktır.
Tam bu noktada; Amerika’nın yeni İran planına Türkiye’nin dolaylı destek veren bir konuma gelmemesi de hayati önem taşımaktadır.
Defalarca Amerikan yılanı tarafından ısırılan Türkiye’nin yeniden Amerika’ya ram olacağı bir sürece ikna edilmesi çok büyük bir tarihi hata olacaktır.