Şeyh Said’i Anarken Ümmetçilikten Ulusalcılığa Geçiş Serüveni
Seksenli yılların başında Türkiyeli Müslümanlar ümmetçi bir çizgide ve ulusalcılıktan beri idiler. O dönemde şehitlerimiz, önderlerimiz coşkulu bir şekilde anılıyor ve gündeme getiriliyordu.
Türkiyeli Müslümanlar korkusuzca Şeyh Said’in şahadetini anıyor ve Şeyh Said’e olan iftiharlarını duyuruyorlardı. Türkiye’nin her bölgesinde Şeyh Said’in posterlerini ve afişlerini her yere asarak laik Kemalist rejime nefretle haykırmaktan çekinmiyorlardı.
Maalesef yirmi sekiz şubat ve on beş temmuz sürecinden sonra Türkiyeli Müslümanların ümmetçilikten ulusalcılığa geçmesi ile artık Şeyh Said’i ve benzeri değerlerimizi göz ardı ediyorlar ve görmemezlikten geliyorlar. Rabbim bir an önce Türkiyeli Müslümanları bu gafletten uyandırsın ve Allah ve Resulünün emrettiği şekilde ümmet çizgisinde olmasını nasip etsin.
Şeyh Said’in hareketi Kürt milliyetçi bir hareket değil, bir Tevhit mücadelesi idi. Şeyh Said efendi Kürdistan’ın en önemli şahsiyetlerinden biriydi. Türkiye, Irak, İran, Suriye’ye kadar uzanan geniş bir yelpazede etkisi bulunan büyük bir alim ve önder bir şahsiyet idi. Cumhuriyetin ilanı ile Müslümanların bütün değerlerine saldırılar başlamıştı ve halifelik kaldırılmış İslami kanunlar yok edilmeye başlanmıştı. Bu yapılanlar Müslüman Kürt halkında kırılmaya neden olmuştu. Müslümanların bütün değerlerine saldırı oldu ve beraberinde İslam hukuku için büyük öneme sahip olup Şer’iyye ve Evkaf vekaleti kaldırmış İslam şeriatine darbe vurulmuştu.
Müslümanların özellikle Kürt halkının eğitim damarları olan medreseler kapatılmış, Müslüman Kürt coğrafyasına büyük darbeler vurulmuştur. Bu hadiselerin akabinde Şeyh Said ve arkadaşları kıyam kararı aldı ve Kürdistanda kıyama başladılar. Zillete boyun eğmediler, Şeyh Said kıyamın sonucunda hainler tarafından ihanete uğrayarak TC askerleri tarafından esir alınarak Diyarbakır’a götürüldü. Zillete boyun eğmeyen Şeyh Said bu yolunun Allah ve din için olduğunu devamlı haykırdı.
Şeyh Said ve 47 arkadaşı Diyarbakır Dağ Kapı meydanında idam edildiler. Allaha hamd olsun ki idam edilmeden önce hepsi bir arada zikirlerle, tekbirlerle son anlarını geçirerek yüzlerinde ve hareketlerinde hiçbir korku ve tereddüt olamamakla beraber izzetli ve şerefli bir şekilde idam sehpasına gitmişlerdi. Çünkü davaları hak yol davasıydı. Şeyh Said Kürt ulusalcılığı ve İngiliz uşaklığı yapmamıştır. Bu tamamen iftiradır ve kendisini tarih önünde itibarsızlaştırma faaliyetidir. Şeyh Said İngilizler ile birlikte olmuş olsaydı Kuzey , Güney Kürdistanda bugün çok rahatlıkla devlet kurardı ama ümmetçi bir insan olduğu için bunun bedelini çok ağır ödemiştir.
Bizler on altı yıldır hükümette olan AK PARTİ yetkilerine ulaşmaya çalışarak Şeyh Said efendinin kabir-i şeriflerinin yapılarak halkın ziyarete açılması taleplerimizi ilettik. Nasıl ki şehidimiz İskilipli Atıf hocanın kabir-i şerifleri bulunup açıldıysa, aynı özverinin Şeyh Said ve arkadaşlarında yapılmasını talep ediyoruz.
Selam olsun ümmetin tüm şehitlerine.
93 sene önce 29 Haziran’da şehadete ulaşmıştı Şeyh Said.
Son söz Şeyh Said’den olsun. O şöyle demişti: “Benim bu değersiz dallarda asılmama pervam yoktur. Muhakkak ki mücadelem Allah ve din içindir.”