İnsana verilen en büyük paye,
Allah’ı koruma görevidir. İnsan kendini korumaktan aciz bir varlık iken bir de
Allah’ı korumakla görevli olması ne anlama gelir? İnsanın Allah’ı koruma
görevinin anlamı, Allah’ın haklarını, sınırlarını, emirlerini, yasaklarını,
helallerini ve haramlarını korumaktır. Bunun da karşılığı dünyada huzur ve
mutluluk, ahirette ise özel insanlar için hazırlandığı buyurulan cennettir.
İnsanın koruması gereken şeyler
Kur’an ve hadiste belirtilmiştir.
Birinci korunması gereken şey
namazdır. O namazı koruyanların mükâfatını Kur’an dünyada felaha eriş, ahirette
ise cennet olarak müjdeliyor. Namaz Allah’ın huzuruna kabul, müminin dünya
sefaletinden kurtulup Mevla’ya yükselmesidir.
İkinci korunması gereken şey
yeminlerdir. Uygun olmasa bile hayatın her aşamasında sıkça yapılan bir
işlemdir yemin. Çoğu zaman alışkanlık gereği alelade şeyler için bile yemin
edilmektedir toplumda. Çok yemin eden çok yalan konuşur. Allah çok yemin edene
buğz eder. Gereksiz yere yeminden sakınmak gerekir. Hele hele yalan yere yemin
etmek çok büyük günahtır. Öyle ki, yalan yere yemin edenleri Peygamber
Efendimiz putperestlerle bir tutmaktadır.
Üçüncü korunması gereken şey
uzuvlardır. Bunlardan en önemlisi kalptir. Allah içimizden geçenleri bilir.
Onlar da kalplerde başlar. Sadece inançlarımız değil, birbirimiz hakkındaki
düşüncelerimiz de bu kabildendir. Allah çok merhametlidir. Her türlü
hatalarımızı umulur ki affeder; ancak kul ile olan ilişkilerimizden doğan hak
ihlallerini affetmez. Müminler, Allah’a olan kusurlarından önce kullar
arasındaki kusurlarını önemsemeli! Göz, kulak, kalp; hepsi mahşerde hesap
verecekleri için dünyada yasak olan işlerden korunmalıdırlar. İnsanların
namuslarını da koruması gerekir. Onları koruyan erkek ve kadınlara Allah büyük
bir mükâfat ve mağfiret hazırlamıştır. İki çenesi arasındaki ile iki bacağı
arasındakini koruyanlara Hz. Peygamberimiz cenneti garanti ediyor. Resulü Ekrem
efendimiz; insanların cehenneme sürüklenmelerinin dilleri yüzünden olduğunu
bildiriyor. Zihni ve mideyi de korumak gerekir. Yediklerimizi, içtiklerimizi
helallerden seçmeli ve düşüncelerimizi de kötülüklerden korumalıyız.
Allah’ı korumak, Allah tarafından
korunmak demektir. İslam’da kural: Ceza, amel cinsinden olur. Onun için sen
Allah’ı korursan O da seni korur. Ahde vefa gösterene Allah da vefa gösterir.
Allah’ı zikredeni O da zikreder. Siz Allah’a yardım ederseniz, Allah da size
yardım eder. Yani Allah’ı korumak kendini korumaktır. Allah’ın korumamıza
ihtiyacı yoktur ama bizim O’nun korumasına ihtiyacımız vardır. Bu koruma
dünyevi menfaatlerini, bedenini, çocuğunu, aile halkını ve malını korumasıyla
olur. Allah korumak istediklerine koruyucu melekler tayin eder ve o melekler
her daim insanların önünde ve arkasında olurlar. Bu koruma da Allah’ın emriyle
olur. Allah kişi ile kalbi arasına girer ve gayri meşru işleri yapmasına engel
olur. Hz. Yusuf’a musallat olan Züleyha’nın şerrinden korunmasının temelindeki
şey Hz. Yusuf’un ihlâslı kul olmasıdır. Allah’a sadık olduğundan Allah da onun
haram işlemesine engel olmuştur.
Allah’ın hukukunu korumamızın bir
faydası da O’nu hep yanımızda bulmamızdır. Çünkü O insanlara şah damarından
daha yakındır. Bu, her ne kadar insanın her yaptığından haberdar olması demek
ise de, insanı her sıkıntılı anında koruması anlamına da gelmektedir. Allah
kendi hukukunu koruyanları asla yalnız bırakmaz.
Firavun’ un ordusunun
arkalarından geldiğini gördüklerinde korkanlara Hz. Musa’nın “Rabbim
benimle beraberdir, bana mutlaka bir çıkış yolu gösterecektir.”dediğinde Hz. Musa’nın güvendiği; Hicret esnasında mağaraya sığındıklarında
endişelenen Hz. Ebu Bekir’e “Üzülme, Allah bizimle beraberdir!”diyen Hz. Muhammed’in inandığı; balığın karnından Hz. Yunus’un kurtuluşuna
sebep olduğu, Allah’ın koruması idi.
Allah kulunu sever ve korursa
onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olur. Tüm harekât ve
sekenatını kontrol eder. Ne yapacağına karar veren Allah olur. İbadetleriyle
Allah’a yaklaşanlar Allah’ın koruması altında olur. Bu koruma hayatın her
anında, ölüm anında ve ahirette devam eder. Melekler son nefesinde inananları,
Allah’ı koruyanları “üzülmeyin!” diye teskin ederler. Peygamber Efendimiz
şöyle buyurmaktadır: “Allah'ı koru ki, Allah da seni korusun! Allah’ı
koru ki, O'nu önünde bulasın! Rahat zamanında (Allah’ın hükümlerini yerine
getirmek suretiyle) Allah’a karşı iyi ol ki, sıkıntılı zamanlarında da Allah
sana iyilik yapsın. Şunu bil ki, sana isabet etmeyen bir şey, hiçbir şekilde
sana isabet edecek değildir ve sana isabet eden bir şeyin hiçbir şekilde sana
isabet etmemesi söz konusu olamaz. Yine şunu bil ki, muhakkak (Allah’ın) yardım
ve zaferi sabır ile birliktedir ve muhakkak kurtuluş, keder ve sıkıntı ile
beraberdir ve şüphesiz zorlukla birlikte bir kolaylık vardır.”
Güvendiği Allah olan ve O’nun
koruması altında olan kişiye iki cihanda ne olabilir ki?
Allah’ı unutanların sonu ise
ebedi felakettir.