Adaletin timsali İslâm Halifesi Hz. Ömer zamanında dindarlığı ile bilinen ve tanınan bir sahabi ölüyor... Öyle dindar ki, Peygamberler Peygamberi yaşadığı müddetçe, beş vakit namazını aksatmadan cemaatle kılıyor... Kainatın Efendisinin ya sağında, ya solunda yahut hemen arkasında...
Cenazeye katılan Hz. Ömer bir zatın yokluğunu görünce ertesi gün, ilk iş, Peygamberin sır kâtibi bu zatı huzuruna alıp soruyor:
Dün, çok dindar olduğunu hepimizin gördüğü bir sahabinin cenazesinde seni göremedim... Şehir dışında mı, hasta mıydın?..
Yüce Peygamberin sır kâtibinden cevap:
Hiçbirisi değil. Bilerek iştirak etmedim. zira ahiret alemini şereflendirmeden önce, Kainatın Efendisi beni huzurlarına emrettiler ve bana, dün ölen dahil, sekiz münafıkın isimlerini yazdırdılar...
Büyük Haife, o saaten sonra sır kâtibi zatın cenazelere katılıp katılmaması ile, iştirak kararını vermeye başlıyor.
2002 seçiminden sonra, Erdoğan alnı secde gören kim ve kimler varsa topuna birden kucağını açtı. Devlet kapılarından içeriye buyur etti... Kıymetlendirdi, itibar etti, vazife verdi... Hayal dahi edilemeyecek mevki ve makamlara oturttu.
Dînî grup, cemiyet, cemaat, sınıf ve zümre farkı gözetmeden, Müslümanları ikinci sınıf vatandaş ezilmişliğinden kurtarma hamlesine girişti... Vatan binasını hakiki sahiplerine teslim gayretine girdi...
Müslümanlar böylece gün yüzü görmeye başladı, kendi öz vatanlarında vatansızlığa mahkum yaşamaktan kurtulmakla tanıştı... Huzurlu ve rahat nefes almak mevsimine girilmiş oldu...
Lâkin bu emin ve rahat mevsim, haçı ve siyon yıldızını koynunda saklayan münafıkları, kargayı besle gözünü oysun misalî ihanet etmeye sevketmiş oldu...
Uzun senelerden beri musevî ve isevîlerden aldıkları sinsi ders ve telkinlerle, münafıklar nankörlüğün icabını yerine getirmeye başladılar... Kahraman Orduya kumpas ve tuzaklar kurdular... Dinler arası diyalog sapıklığı ile İslâma aynı kumpas ve tuzaklar kurdular... Sonra devletin bir çok şube ve kollarına sızdırdıkları ajan ve provokatörleriyle yüce devletimizi içten işgâlle çökertmeye, ardından siyon-haçlı istilâsına ikrama kalktılar...
Aziz Devletimiz bunu haketmedi... Soylu milletimiz bunu haketmedi... Cumhuriyet hükümeti ve Başbakan Erdoğan bunu haketmedi... Ezanımız, İstiklâl Marşımız, Ayyıldızlı bayrağımız bunu haketmedi...
Türkiyedeki İslâmî değişik zümrelerin tamamı bu huzur devresinde Erdoğana ve iktidarına minnet şükran ve dua ile destek verirken, bir kaç düzineden mürekkep siyon ve Haça kiralanmış münafıklar çetesi ihaneti tercih etti. Lâkin gerçek müslüman zannederek onlara kanmışları, bu münafık çeteden ayırmak ve bunu dikkatle yaparak, ayıklama işini hatasız gerçekleştirmek devletin aslî görevidir.
O zaman görülecektir ki vahşi Batıya kiralanmış münafıkların sayısı, kendilerinin şişirdiği ve yutturmaya çalıştığı çapta değildir...
Gerçek Müslümanlar, Siyon ve Haça teslim olmanın tehlikesini müdriklerdir... Sulbü temiz olan müslümanın öyle kolay sapıtmayacağı ve hıyanete ortak olmayacağı malumdur...
Hıyanet ancak münafıkların yapabileceği iştir... Hz. Ömerin bile tanıyamadığı münafık ehlinden, Allah aziz dinimizi Yüce Devletimizi ve soylu milletimizi koruyacaktır...
Yer altındaki manevî kumandanlarımız ve şühedâ hürmetine