"Milli Gençliğin Adnan Ağabeyi" ve 28 Şubat'a karşı dimdik ayakta duran gençliğin 'Reisi'ydi. Adnan Demirtürk'ün ardından hayatını bir videoyla anlatan Milli Gençlik Vakfı'ndaki 'kardeşleri', o videoyu 'Vefakar gençlik sunar' ibaresiyle takdim edeceklerdi. Aradan geçen on altı yıla karşın Adnan Demirtürk, Talha Özcan Eyüpoğlu ve Ahmed Zahid Turan unutulmadı.
"Milli Gençliğin Adnan Ağabeyi"ni Hatırlamak
1965 yılında Trabzon'un Vakfıkebir ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladı. Sonrasında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde üniversite eğitimini tamamladı. Milli Görüş kurumlarında çeşitli kademelerde görev aldı. Vakfıkebir ve Trabzon'da Refah Partisi ve Milli Gençlik Vakfı'nın değişik kademelerde yöneticilik yaptı. 6 Eylül 1997de Millî Gençlik Vakfı Genel Başkanlığına seçildi. Rabbiyle vuslata erdiği 15 Mayıs 1999 gününe kadar, bu görevi 20 ay boyunca başarılı bir şekilde yürüttü.
“Mücahidler ayakta ölür”
"Güle sevdalı başkan"ın 54 ilde yaptığı toplantılardan sonra, durağı Samsun'du. Adnan Demirtürk kürsüde şu sözleri dillendiriyordu: “Gelirken Havza civarındaki kayalıkları gördünüz mü? Kim bilir, o mekanlarda kadrolarımızdan kimler şehit olacak”
Sanki ölümün kendisini bulacağı yeri hissetmişti. 15 Mayıs 1999 günü 21.45'te yola çıkan kervan, 23.30'da Rabbine kavuştu. Güle sevdalı başkanın yanında yardımcısı Talha Özcan Eyüboğlu ve Özel Kalem Müdürü Ahmed Zahid Turan da aynı kaza sonucu Hakka yürüdü…
“Ağız tadıyla çalışmak”
Adnan Demirtürk'ün Milli Gençlik Vakfı Genel Başkanı olmasıyla birlikte vakıf hızlı bir yükselme sürecine girdi. O “kader birliği, gönül seferberliği ve ağız tadıyla çalışmak”sözleriyle çalıştığı döneminin sırrını adeta özetliyordu. Çalışma prensibini ise şöyle koymuştu Adnan Demirtürk: “Benim en cana yakın ve övmeye layık bulduğum adam, başında bir denetleyici yok iken de işini dürüstçe yapan adamdır”
“Önce ahlak ve maneviyat” diyen Milli Gençlik kadrolarının edeb timsali ağabeyiydi O. Siyer, tefsir, hadis ilimlerinde kendi iyi yetiştirmiş, ibadetlerine hep dikkat etmişti. Milli Gençliğin genç neferlerine sürekli olarak “Genç inancı ve ideali uğruna fedakârlık yapabilendir” diyor ve hedef gösteriyordu.
Gençlere hedef gösterirken kendisinin hedefsiz kalması düşünülemezdi elbet. Demirtürk MGV'yi 2003 yılında Türkiye'nin, 2008 yılında da dünyanın en büyük gençlik teşkilatı yapmayı amaçlıyordu.
Ardından…
Kardeşi Ali Demirtürk “Örnek dava insanı idi” derken, kayınbiraderi insanları mıknatıs gibi çektiğinden bahsediyor…
“Bizim davamız şehitlerin manası üstünde yükselir” diyen Adnan Demirtürk'ün büyük bir sadakatle bağlı olduğu Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmeddin Erbakan, Demirtürk anısına düzenlenen bir programda şunları söylüyordu: “Adnan Demirtürk kardeşimiz, gençlerimize örnek olacak bir yaşam sürdü. Şuurun en güzelini gösterdi. Davasına olan bağlılığı ile her zaman ön plana çıktı. Ne mutlu Ona! İnşaallah Rabbimiz kendisine şehit muamelesi yapar…”
İhsan Şenocak ise şöyle anlatıyordu Adnan Demirtürk'ü:
Hayatın son kapısında Azrail'i tebessümle karşılamak ne güzel. Ölümü köprü yapıp üzerinden dosta yürümek ne güzel.
Havza'da Metin Yüksel'e haber gitti, öteden gelen var dendi. Mekke'den Medine'den güller döküldü Vakfıkebir'e... Komşu dağlardaki şehidler imrendi bu manzaraya... Çağın ızdırabını Millî Gençliğin ağabeyi rapor edecek şimdi Peygambere...
Gözyaşlarının ıslattığı yollar büyük oluşun önünü açacak. Daralan yürekler vuslata giden kapıyı aralayacak. Ötedeki buluşma buraya da yansıyacak, kucağına aldığı Adnan'larla, Metin'lerle dönecek dünyamıza peygamber. Bir kapının kapandığı yerde bin kapı açılacak, bir ölüm bin diriliş armağan edecek bize.
Millî Gençlik “Reis”in tabutunu taşırken şöyle diyordu:
“Bize ne uzak ölüm, bize ne yakın ölüm, ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm”
Çok sevdiği ve sık sık tekrarladığı mısralar vardı;
"Biz gelmedik kavga için "Gülden bir pazar kurmuşlar
Biz işimiz sevgi için Gül alırlar gül satarlar
Hakk'ın evi gönüllerdir Gülden terazi kurmuşlar
Gönüller yapmaya geldik" Alanlar gül satanlar gül"
Bir yayla programında gençler için çırpınırken yeni bir kutlu vazifenin daha müjdesini aldı. Görev Ankara'da idi. Millî Gençlik kendisine emanet ediliyordu. Karargah başkanlığı yaptığı zamanlarda kokusunu almıştı liderin bir kez. Bu vuslat müjdesiydi sanki.
Dünya, Millî Gençlik Vakfı'nın destansı bir faaliyet dönemine daha tanık oluyordu. Her zaman olduğu gibi bu işte silkelenmiş, vazifeler saatleri aşmıştı. "Proje İnsan", "Muhatap Kitle Gençlik" ...
Şöyle sesleniyordu gençliğine;
"Arkadaşlar! İhlasla çalışalım. İhlas; dünya yansa içinde bir kalbur samanı bulunmamaktır. Yılmaz, yorulmaz, yıkılmaz bir gayretle çalışalım. Yorgunluk, bıkkınlık, ümitsizlik, karamsarlık, kırgınlık, küskünlük, dargınlık sözcüklerini bir paçavra gibi hayatımızdan söküp atalım. Az topluluğun sırrını bilelim. Sevginin galip gelmesi için çalışan insan; yani adam gibi adam olalım..."
Ve vedalaşma vakti gelmişti...
Samsun'dan, her biri bir destan olan Bölge Sorumluları ve Şube Başkanları Toplantısından Ankara'ya dönüyorlardı.
Toplantıda, bir süre önce Hakk' a yürümüş olan MGV Trabzon Şube Başkanı Muammer TOPÇU hocamızı hatırlayarak, "Kim bilir daha kadrolarımızdan kimler orada Hakk'a yürüyecek" dediği Havza civarında, yine toplantıda tarif ettiği şekilde En Sevgili' ye kavuşmuştu.
Bir yanında Ahmet Zahit Turan, diğer yanında Talha Eyüboğlu... Rabbim, sevgilileri bir arada almıştı yanına. Arkada kalanların koltuk değnekleri çekilmiş; Adnan ağabeyin tarif ettiği antrenmanlar başlamıştı.
Korunacak bir emanetimiz, itaat edilecek bir manamız, yeryüzüne haykıracak davamız ve yolumuzu aydınlatan üç şehidimiz var. Şimdi bizler ona kavuşmanın heyecanı içinde, onun bizi denetlediği bilinciyle, onun bize öğrettiği şekilde, tıpkı onun gibi Lider'in izinde, tuttuğumuz işleri silkeleme ve onun ölümsüz destanını ötelere yaymanın telaşındayız.
Şehadetleri mübarek olsun.
Milletimizin başı sağolsun.
Adnan Demirtürk'ün Çalışmaları
Bu fotoğrafta Adnan Demirtürk, ünlü Yahudi Teodor Herzl'in İsviçre'de, yahudi devletinin kurulması amacıyla toplantılar düzenlediği kilisede yer alan fotoğrafına işaret etmektedir.
Adnan Demirtürk, faaliyet alanına girme ihtimali olan nerdeyse bütün konular üzerinde belli bir birikime sahipti. Öyle ki, yapılan çalışmalarda işin uzmanı sıfatını taşıyan kişiler bile, hayretlerini ifade etmekten kendilerini alamıyorlardı.
Bu birikimin temelinde yatan iki isim ise Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamız ve Ahmet Yaşar hocaefendi olmuştur.
Adnan ağabeyin hayatında gençlik çalışmaları diye bir bölüm açmak, imkansız olsa da, çalışmalarda, altın harflerle kazılı Millî Gençlik Vakfı Genel Başkanlığı dönemi, elbette calibi dikkattir.
Adnan ağabey not almaya ve planlı çalışmaya azami gayret gösterirlerdi. Bu bölümde elimizde bulunan, kendisine ait özel not, defter ve talebeleri tarafından derlenmiş olan Ahmet Yaşar hocaefendinin sohbet notları yer almaktadır.
Yanı sıra, Adnan Demirtürk'ün Millî Gençlik Vakfı Genel Başkanlığı döneminde yapmış olduğu çalışmalarının genel çerçevesi, bazı örneklerle aktarılmaya çalışılmaktadır.
Adnan Demirtürk – KÜTÜPHANESİ
Adnan Demirtürk'ün, gençlerine verdiği en önemli eğitimlerden birisi de, kitap okuma alışkanlığı ve bu kapsamda önemini vurguladığı kişisel gelişim çabası olmuştur.
Bu açıdan kütüphanesinin hacimsel ve içeriksel olarak genişliği hayret verici düzeyde olmakla beraber, verdiği eğitimi de bütünleyici bir örnek olmaktadır.
Zor günlerin Başkan'ı...
Şakir Tarım - 14 Mayıs 2010 - Milli Gazete
Türkiye'de, İslami hassasiyetleri dikkate alarak mücadele vermek her dönemde zor ve sıkıntılı olmuştur. Zorluk ve sıkıntıların yoğun yaşandığı dönemlerden biri de 28 Şubat Postmodern Darbe sürecidir. Kuralların işlemediği, yasal olmayan uygulamaların yapıldığı bir dönem. İşte, eski Milli Gençlik Vakfı Genel Başkanı rahmetli Adnan Demirtürk böyle bir süreçte genel başkanlık yaptı.
Adnan Bey'in genel başkanlığı 6 Eylül 1997 ile 15 Mayıs 1999 arasındaki 20 aylık dönemi kapsar. Bu dönem, 28 Şubat'ı takip eden en sıkıntılı günlerdir. Milli Gençlik Vakfı şubelerine eş zamanlı baskınlar düzenlendiği, pek çok evrakına el konulduğu, hatta bazı yerlerde MGV'ye bağış yapanların "Niçin yardım ettin?" diye hesaba çekildiği günler...
O süreçte, dini muhtevalı çalışma yapan gönüllü kültür kuruluşları kendi kabuklarına çekilmişti. Meydan yerinde bir tek Milli Gençlik Vakfı görünüyordu. MGV de, halka açık programlarını, salonun en dikkat çeken yerine konulan polis kameraları nezaretinde yapıyordu. Hatta polisin, iç bünyemize yönelik teşkilat içi toplantılarımızı bile takip ettiği olurdu. 7.3.1998 günü Ankara Altındağ Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezi'nde yaptığımız aylık Bölge Sorumluları ve Şube Başkanları toplantısını, neredeyse bizim kadrolarımız sayısınca sivil polisin izlemesini unutamıyorum.
Adnan Demirtürk, işte böyle bir dönemde MGV'ye sahip çıktı. Dar geçitte yapılan görevin hassasiyetini kavradı. İmam Hatipler, Kur'an kursları ve dini grupların üzerine gidildiği, psikolojik baskı ile sindirilmek istendiği bir zamanda yapılacak hizmetin ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu. Türkiye sevdalılarının hizmet alanlarını terk etmemesi gerektiğine inanıyordu. Bu inancını sık sık "Bu ülke bizim", "Başka Türkiye yok", "Biz bu ülkeyi sokakta bulmadık", "Bu ülke bize şehitlerin emanetidir" gibi sözlerle anlatırdı.
O dönemde Genel Merkez binamız yoktu. MGV Ankara Şubesi'nin Sıhhiye'deki küçük bir dairesi Genel Merkez olarak kullanılıyordu. Aylık toplantıların dışta yapılmasından başka çare yoktu. Adnan Bey, böyle bir dönemde MGV'yi izbe köşelere, görülmeyen yerlere mahkum etmedi. Park Otel, Star Otel, Ankara Öğretmen Evi gibi şehrin en gözde yerlerinde aylık toplantılarını yaptırdı. Adeta, herkes bilsin ki, biz görevimizin başındayız, der gibiydi. Yasal haklarını sonuna kadar kullandı. Hiçbir çalışmanın geri bırakılmamasını istedi.
Rahmetli Adnan Demirtürk, geçilen sıkıntılı süreci aldırmıyor; "En büyük emniyet çalışmaktır" diyerek böyle bir dönemde çalışmanın önemini şöyle anlatıyordu.: "En şerefli nimet; bir insana Cenab-ı Allah'ın kendi rızası yolunda çalışmayı nasip etmesidir. Bu çalışma zor şartlarda gerçekleşiyorsa ecri kat kat artar. Alemlerin sahibi en zor dönemde, insanlara en zayıf sebeplerle yardım etmiştir. Bir örümcek ağında Peygamberimizi gizlediği gibi. Bugün de, bu davaya zarar gelmesin diye güvercinler gelir, örümcekler gelir. Herkes kendi kulluğunu yapacak, teslim olacak ve muzaffer olacağız. Tılsımı bozmayacağız. Tılsım, şerefli bir kefenle Allah'ın huzuruna çıkmaya sevdalı olmaktır. Milli Gençlik, bu işin özüne, davamıza, Emir Sahibi'ne sahip çıkacaktır."
Birlikte çalıştığımız 20 aylık dönemde yakından şahit oldum ki, Adnan Demirtürk bir an olsun davasından şüpheye düşmedi. Gençliğe ağabeylik yaptı. Onların, bu ülke ve anne babaları için hayırlı insanlar olmaları için çalıştı. Sorumluluğunu unutmadı. Tuttuğu eli bırakmadı. Hep, Emir Sahibi'ne bağlı kaldı. Davada sadakat gösterdi. Kadrolarına karşı vefakardı. Gönlü başka yere kaymadı. İcraatlarında el titremesi olmadı. Yürekli bir insandı. "Atıl kalanı, batıl istila eder" anlayışıyla çalıştı. Kadrolarını "Sürüye kurt getirmeyeceksiniz, elde zehir tenekesiyle dolaşmayacaksınız" şeklinde uyardı.
Kardeş kuruluşlarla uyumlu çalışmayı önerdi, fitne ve fesat çıkarılmamasını istedi: "Kendi işinizi yapın. Kardeşlerinizin aleyhinde konuşmayın. Fitne ve fesat mihrakı olmayın. Kimse, kimsenin aleyhinde olamaz. Gıybet, iftira, dedikodu, tecessüs, zan olmayacak. Bunlar en büyük virüslerdir. Aleyhte konuşana Hadis-i Şerif'teki gibi soralım: "Kalbini yarıp baktın mı?"
Adnan Demirtürk, zorluklardan yılmadı, sıkıntılardan fütur getirmedi, "Zorluklar aşılmak içindir" anlayışıyla çalıştı. En sıkıntılı ve en zor dönemde Milli Gençlik Vakfı'na bir hizmet binası kazandırdı. Ankara Ulus'ta 5 katlı ve iş hanı statüsündeki geniş binanın açılışını yaptı. Açılışın hemen arkasından kadroları ile birlikte yaptığı ilk toplantıda şöyle demişti:
"Arkadaşlar! Bu bina benim için bugünden itibaren eskimiştir. Bundan sonraki hedefimiz, Esenboğa yolu üzerinde 100 dönümlük bir arazi satın alıp bütün Müslümanların hizmetine sunacağımız bir külliye yapmaktır."
Adnan Demirtürk'ün en büyük meziyeti iyi niyetli, samimi, ihlaslı, çalışkan, fedakar ve büyük düşünmesini bilen bir insan oluşudur. Bu meziyetleri sebebiyle, en zor ve en sıkıntılı bir dönemde güzel ve örnek hizmetler yapmayı başardı. Bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetti.
Cenaze töreni için gittiğimiz Vakfıkebir'de 17.5.1999 günü bir esnaf şöyle demişti:
"Adnan Bey büyük adamdı. Taşa gül tohumu ekti. Onun filizlenip büyümesi için uğraştı. Biz onu anlayamadık. Keşke anlayabilseydik!"
Adnan Demirtürk Kimdir?1965 Trabzon Vakfıkebir doğumlu. Sırasıyla Merkez Kemaliye İlkokulu ve Ömer Nakkaş Ticaret Lisesini bitirdi. Gönlünden İlahiyat Fakültesi geçiyordu ama, O' na nasip olan Vakfıkebir'in tarihindeki ilk Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi olmaktı.1986 yılında Mekteb-i Mülkiye İşletme mezunu idi. Kısa dönem olarak askerlik hizmetini tamamlayan Demirtürk, Konya-Ilgın Un Fabrikasında muhasebeci olarak çalışmaya başladı.Ancak kutlu davet ulaşmakta gecikmedi. Dursun Ali Düzenli ağabey talimatı vermiş, ve Adnan ağabey 1987'de gözbebeğim dediği Vakfıkebir'ine geri dönmüştü. Bu dönüş, bir neslin yetişmesine filiz, bir meşalenin tutuşmasına kıvılcım idi. Selam muhasebe bürosunu kurdu ve kutlu bir yolculuğa start verdi."Maddenin Manaya Hizmeti" diyerek çıktı yola. Hedef "açısı tam" bir gençlik yetiştirmekti. İdeal insanı, mefkure insanı olmaktı hayatı anlamlı kılan. Her insan bir nizamdır demişti.Kendisini hazırlamıştı. İmanın kuvvetlenmesi için belâ, musibet ve zulüm lazım geleceğini; böyle durumlarda da gizli kuvvetlerin, saklı enerjilerin ortaya çıkacağını anlatmıştı sevdalısı olduğu gençlerine. "Sevdası Türkiye" olan bir gençlik için. Hedef, şartlar ne olursa olsun "işin delisi" olmaktı. Zorluklar tahammül, dayanıklılık ve sebatla aşılacaktı.Ne yapılacak, kim yapacak, nasıl yapacak, ne zaman yapılacak, netice ne... Sistemli çalışmak, teşkilat ruhu, disiplin, itaat onunla özdeşleşmiş kavramlar idi. Tıpkı sakalı, lacivert elbisesi, yakasız gömleği ile olduğu gibi. Teşkilat; inanç, gaye ve hareket demekti.Muhabbetle sarıldığı gençlere, o dayanılmaz elektrik çoktan aktarılmıştı bile. Durmak beklemek yoktu. Artık her an bir faaliyet, her gün yeni bir vazife, her saniye büyüyen bir heyecan vardı. Vazifeler saatlerden fazlaydı. Tutulan her iş silkeleniyor, ardından yenileri geliyordu. Asla tek kişilik bir ordu olmaya çalışmadı. Varı yoğu gençleri idi.Her kademedeki görevin bir başka eğitimi vardı. Ve bir gün belki de en önemli eğitimini verdi. Hayatını hak davaya, liderine ve Adnan ağabeyine adamış olan bir gencine kendi makamını devretmiş ve "Bugüne kadar size kumandanın nasıl olacağını gösterdim. Şimdi ise askerin nasıl olacağını gösteriyorum." demişti. Nurettin Şar'ı Reis Bey yapan bu olay, aynı zamanda onun gencine verdiği önem ve değerin en güzel örneğidir.Devamlı çalışıyor; ya okuyor, ya düşünüyor, ya da yazıyor, hiç kimsenin boş oturmasını istemiyordu. Mükemmel bir not alma ve çalışma sistemi vardı. Eline geçen bütün imkanları gençlerine ve kitaplarına harcardı.Yaptığı Görevler- RP Genel Merkez Seçim Karargah Bşk - Ankara (24 yaşında)
- RP İlçe Başkanlığı - Vakfıkebir (25 yaşında)
- RP GM Seçim Karargah Bşk. Yrd. - Ankara (26 yaşında)
- RP M. İlçe Seçim Karargah Bşk. - Trabzon (27 yaşında)
- RP Belediye Başkan Adayı - Vakfıkebir (29 yaşında)
- RP Milletvekili Adayı - Trabzon (30 yaşında)
- MGV İlçe Başkanlığı - Vakfıkebir (31 yaşında)
- RP İl Seçim İşleri Başkanlığı - Trabzon (32 yaşında)
- MGV Genel Başkanlığı - Ankara (32 yaşında)Çok sevdiği ve sık sık tekrarladığı mısralar vardı;"Biz gelmedik kavga için "Gülden bir pazar kurmuşlar
Biz işimiz sevgi için Gül alırlar gül satarlar
Hakk'ın evi gönüllerdir Gülden terazi kurmuşlar
Gönüller yapmaya geldik" Alanlar gül satanlar gül"
"Milli Gençliğin Adnan Ağabeyi"ni Hatırlamak
1965 yılında Trabzon'un Vakfıkebir ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladı. Sonrasında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde üniversite eğitimini tamamladı. Milli Görüş kurumlarında çeşitli kademelerde görev aldı. Vakfıkebir ve Trabzon'da Refah Partisi ve Milli Gençlik Vakfı'nın değişik kademelerde yöneticilik yaptı. 6 Eylül 1997de Millî Gençlik Vakfı Genel Başkanlığına seçildi. Rabbiyle vuslata erdiği 15 Mayıs 1999 gününe kadar, bu görevi 20 ay boyunca başarılı bir şekilde yürüttü.
“Mücahidler ayakta ölür”
"Güle sevdalı başkan"ın 54 ilde yaptığı toplantılardan sonra, durağı Samsun'du. Adnan Demirtürk kürsüde şu sözleri dillendiriyordu: “Gelirken Havza civarındaki kayalıkları gördünüz mü? Kim bilir, o mekanlarda kadrolarımızdan kimler şehit olacak”
Sanki ölümün kendisini bulacağı yeri hissetmişti. 15 Mayıs 1999 günü 21.45'te yola çıkan kervan, 23.30'da Rabbine kavuştu. Güle sevdalı başkanın yanında yardımcısı Talha Özcan Eyüboğlu ve Özel Kalem Müdürü Ahmed Zahid Turan da aynı kaza sonucu Hakka yürüdü…
“Ağız tadıyla çalışmak”
Adnan Demirtürk'ün Milli Gençlik Vakfı Genel Başkanı olmasıyla birlikte vakıf hızlı bir yükselme sürecine girdi. O “kader birliği, gönül seferberliği ve ağız tadıyla çalışmak”sözleriyle çalıştığı döneminin sırrını adeta özetliyordu. Çalışma prensibini ise şöyle koymuştu Adnan Demirtürk: “Benim en cana yakın ve övmeye layık bulduğum adam, başında bir denetleyici yok iken de işini dürüstçe yapan adamdır”
“Önce ahlak ve maneviyat” diyen Milli Gençlik kadrolarının edeb timsali ağabeyiydi O. Siyer, tefsir, hadis ilimlerinde kendi iyi yetiştirmiş, ibadetlerine hep dikkat etmişti. Milli Gençliğin genç neferlerine sürekli olarak “Genç inancı ve ideali uğruna fedakârlık yapabilendir” diyor ve hedef gösteriyordu.
Gençlere hedef gösterirken kendisinin hedefsiz kalması düşünülemezdi elbet. Demirtürk MGV'yi 2003 yılında Türkiye'nin, 2008 yılında da dünyanın en büyük gençlik teşkilatı yapmayı amaçlıyordu.
Ardından…
Kardeşi Ali Demirtürk “Örnek dava insanı idi” derken, kayınbiraderi insanları mıknatıs gibi çektiğinden bahsediyor…
“Bizim davamız şehitlerin manası üstünde yükselir” diyen Adnan Demirtürk'ün büyük bir sadakatle bağlı olduğu Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmeddin Erbakan, Demirtürk anısına düzenlenen bir programda şunları söylüyordu: “Adnan Demirtürk kardeşimiz, gençlerimize örnek olacak bir yaşam sürdü. Şuurun en güzelini gösterdi. Davasına olan bağlılığı ile her zaman ön plana çıktı. Ne mutlu Ona! İnşaallah Rabbimiz kendisine şehit muamelesi yapar…”
İhsan Şenocak ise şöyle anlatıyordu Adnan Demirtürk'ü:
Hayatın son kapısında Azrail'i tebessümle karşılamak ne güzel. Ölümü köprü yapıp üzerinden dosta yürümek ne güzel.
Havza'da Metin Yüksel'e haber gitti, öteden gelen var dendi. Mekke'den Medine'den güller döküldü Vakfıkebir'e... Komşu dağlardaki şehidler imrendi bu manzaraya... Çağın ızdırabını Millî Gençliğin ağabeyi rapor edecek şimdi Peygambere...
Gözyaşlarının ıslattığı yollar büyük oluşun önünü açacak. Daralan yürekler vuslata giden kapıyı aralayacak. Ötedeki buluşma buraya da yansıyacak, kucağına aldığı Adnan'larla, Metin'lerle dönecek dünyamıza peygamber. Bir kapının kapandığı yerde bin kapı açılacak, bir ölüm bin diriliş armağan edecek bize.
Millî Gençlik “Reis”in tabutunu taşırken şöyle diyordu:
“Bize ne uzak ölüm, bize ne yakın ölüm, ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm”
Çok sevdiği ve sık sık tekrarladığı mısralar vardı;
"Biz gelmedik kavga için "Gülden bir pazar kurmuşlar
Biz işimiz sevgi için Gül alırlar gül satarlar
Hakk'ın evi gönüllerdir Gülden terazi kurmuşlar
Gönüller yapmaya geldik" Alanlar gül satanlar gül"
Bir yayla programında gençler için çırpınırken yeni bir kutlu vazifenin daha müjdesini aldı. Görev Ankara'da idi. Millî Gençlik kendisine emanet ediliyordu. Karargah başkanlığı yaptığı zamanlarda kokusunu almıştı liderin bir kez. Bu vuslat müjdesiydi sanki.
Dünya, Millî Gençlik Vakfı'nın destansı bir faaliyet dönemine daha tanık oluyordu. Her zaman olduğu gibi bu işte silkelenmiş, vazifeler saatleri aşmıştı. "Proje İnsan", "Muhatap Kitle Gençlik" ...
Şöyle sesleniyordu gençliğine;
"Arkadaşlar! İhlasla çalışalım. İhlas; dünya yansa içinde bir kalbur samanı bulunmamaktır. Yılmaz, yorulmaz, yıkılmaz bir gayretle çalışalım. Yorgunluk, bıkkınlık, ümitsizlik, karamsarlık, kırgınlık, küskünlük, dargınlık sözcüklerini bir paçavra gibi hayatımızdan söküp atalım. Az topluluğun sırrını bilelim. Sevginin galip gelmesi için çalışan insan; yani adam gibi adam olalım..."
Ve vedalaşma vakti gelmişti...
Samsun'dan, her biri bir destan olan Bölge Sorumluları ve Şube Başkanları Toplantısından Ankara'ya dönüyorlardı.
Toplantıda, bir süre önce Hakk' a yürümüş olan MGV Trabzon Şube Başkanı Muammer TOPÇU hocamızı hatırlayarak, "Kim bilir daha kadrolarımızdan kimler orada Hakk'a yürüyecek" dediği Havza civarında, yine toplantıda tarif ettiği şekilde En Sevgili' ye kavuşmuştu.
Bir yanında Ahmet Zahit Turan, diğer yanında Talha Eyüboğlu... Rabbim, sevgilileri bir arada almıştı yanına. Arkada kalanların koltuk değnekleri çekilmiş; Adnan ağabeyin tarif ettiği antrenmanlar başlamıştı.
Korunacak bir emanetimiz, itaat edilecek bir manamız, yeryüzüne haykıracak davamız ve yolumuzu aydınlatan üç şehidimiz var. Şimdi bizler ona kavuşmanın heyecanı içinde, onun bizi denetlediği bilinciyle, onun bize öğrettiği şekilde, tıpkı onun gibi Lider'in izinde, tuttuğumuz işleri silkeleme ve onun ölümsüz destanını ötelere yaymanın telaşındayız.
Şehadetleri mübarek olsun.
Milletimizin başı sağolsun.
Adnan Demirtürk'ün Çalışmaları
Bu fotoğrafta Adnan Demirtürk, ünlü Yahudi Teodor Herzl'in İsviçre'de, yahudi devletinin kurulması amacıyla toplantılar düzenlediği kilisede yer alan fotoğrafına işaret etmektedir.
Adnan Demirtürk, faaliyet alanına girme ihtimali olan nerdeyse bütün konular üzerinde belli bir birikime sahipti. Öyle ki, yapılan çalışmalarda işin uzmanı sıfatını taşıyan kişiler bile, hayretlerini ifade etmekten kendilerini alamıyorlardı.
Bu birikimin temelinde yatan iki isim ise Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamız ve Ahmet Yaşar hocaefendi olmuştur.
Adnan ağabeyin hayatında gençlik çalışmaları diye bir bölüm açmak, imkansız olsa da, çalışmalarda, altın harflerle kazılı Millî Gençlik Vakfı Genel Başkanlığı dönemi, elbette calibi dikkattir.
Adnan ağabey not almaya ve planlı çalışmaya azami gayret gösterirlerdi. Bu bölümde elimizde bulunan, kendisine ait özel not, defter ve talebeleri tarafından derlenmiş olan Ahmet Yaşar hocaefendinin sohbet notları yer almaktadır.
Yanı sıra, Adnan Demirtürk'ün Millî Gençlik Vakfı Genel Başkanlığı döneminde yapmış olduğu çalışmalarının genel çerçevesi, bazı örneklerle aktarılmaya çalışılmaktadır.
Adnan Demirtürk – KÜTÜPHANESİ
Adnan Demirtürk'ün, gençlerine verdiği en önemli eğitimlerden birisi de, kitap okuma alışkanlığı ve bu kapsamda önemini vurguladığı kişisel gelişim çabası olmuştur.
Bu açıdan kütüphanesinin hacimsel ve içeriksel olarak genişliği hayret verici düzeyde olmakla beraber, verdiği eğitimi de bütünleyici bir örnek olmaktadır.
Zor günlerin Başkan'ı...
Şakir Tarım - 14 Mayıs 2010 - Milli Gazete
Türkiye'de, İslami hassasiyetleri dikkate alarak mücadele vermek her dönemde zor ve sıkıntılı olmuştur. Zorluk ve sıkıntıların yoğun yaşandığı dönemlerden biri de 28 Şubat Postmodern Darbe sürecidir. Kuralların işlemediği, yasal olmayan uygulamaların yapıldığı bir dönem. İşte, eski Milli Gençlik Vakfı Genel Başkanı rahmetli Adnan Demirtürk böyle bir süreçte genel başkanlık yaptı.
Adnan Bey'in genel başkanlığı 6 Eylül 1997 ile 15 Mayıs 1999 arasındaki 20 aylık dönemi kapsar. Bu dönem, 28 Şubat'ı takip eden en sıkıntılı günlerdir. Milli Gençlik Vakfı şubelerine eş zamanlı baskınlar düzenlendiği, pek çok evrakına el konulduğu, hatta bazı yerlerde MGV'ye bağış yapanların "Niçin yardım ettin?" diye hesaba çekildiği günler...
O süreçte, dini muhtevalı çalışma yapan gönüllü kültür kuruluşları kendi kabuklarına çekilmişti. Meydan yerinde bir tek Milli Gençlik Vakfı görünüyordu. MGV de, halka açık programlarını, salonun en dikkat çeken yerine konulan polis kameraları nezaretinde yapıyordu. Hatta polisin, iç bünyemize yönelik teşkilat içi toplantılarımızı bile takip ettiği olurdu. 7.3.1998 günü Ankara Altındağ Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezi'nde yaptığımız aylık Bölge Sorumluları ve Şube Başkanları toplantısını, neredeyse bizim kadrolarımız sayısınca sivil polisin izlemesini unutamıyorum.
Adnan Demirtürk, işte böyle bir dönemde MGV'ye sahip çıktı. Dar geçitte yapılan görevin hassasiyetini kavradı. İmam Hatipler, Kur'an kursları ve dini grupların üzerine gidildiği, psikolojik baskı ile sindirilmek istendiği bir zamanda yapılacak hizmetin ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu. Türkiye sevdalılarının hizmet alanlarını terk etmemesi gerektiğine inanıyordu. Bu inancını sık sık "Bu ülke bizim", "Başka Türkiye yok", "Biz bu ülkeyi sokakta bulmadık", "Bu ülke bize şehitlerin emanetidir" gibi sözlerle anlatırdı.
O dönemde Genel Merkez binamız yoktu. MGV Ankara Şubesi'nin Sıhhiye'deki küçük bir dairesi Genel Merkez olarak kullanılıyordu. Aylık toplantıların dışta yapılmasından başka çare yoktu. Adnan Bey, böyle bir dönemde MGV'yi izbe köşelere, görülmeyen yerlere mahkum etmedi. Park Otel, Star Otel, Ankara Öğretmen Evi gibi şehrin en gözde yerlerinde aylık toplantılarını yaptırdı. Adeta, herkes bilsin ki, biz görevimizin başındayız, der gibiydi. Yasal haklarını sonuna kadar kullandı. Hiçbir çalışmanın geri bırakılmamasını istedi.
Rahmetli Adnan Demirtürk, geçilen sıkıntılı süreci aldırmıyor; "En büyük emniyet çalışmaktır" diyerek böyle bir dönemde çalışmanın önemini şöyle anlatıyordu.: "En şerefli nimet; bir insana Cenab-ı Allah'ın kendi rızası yolunda çalışmayı nasip etmesidir. Bu çalışma zor şartlarda gerçekleşiyorsa ecri kat kat artar. Alemlerin sahibi en zor dönemde, insanlara en zayıf sebeplerle yardım etmiştir. Bir örümcek ağında Peygamberimizi gizlediği gibi. Bugün de, bu davaya zarar gelmesin diye güvercinler gelir, örümcekler gelir. Herkes kendi kulluğunu yapacak, teslim olacak ve muzaffer olacağız. Tılsımı bozmayacağız. Tılsım, şerefli bir kefenle Allah'ın huzuruna çıkmaya sevdalı olmaktır. Milli Gençlik, bu işin özüne, davamıza, Emir Sahibi'ne sahip çıkacaktır."
Birlikte çalıştığımız 20 aylık dönemde yakından şahit oldum ki, Adnan Demirtürk bir an olsun davasından şüpheye düşmedi. Gençliğe ağabeylik yaptı. Onların, bu ülke ve anne babaları için hayırlı insanlar olmaları için çalıştı. Sorumluluğunu unutmadı. Tuttuğu eli bırakmadı. Hep, Emir Sahibi'ne bağlı kaldı. Davada sadakat gösterdi. Kadrolarına karşı vefakardı. Gönlü başka yere kaymadı. İcraatlarında el titremesi olmadı. Yürekli bir insandı. "Atıl kalanı, batıl istila eder" anlayışıyla çalıştı. Kadrolarını "Sürüye kurt getirmeyeceksiniz, elde zehir tenekesiyle dolaşmayacaksınız" şeklinde uyardı.
Kardeş kuruluşlarla uyumlu çalışmayı önerdi, fitne ve fesat çıkarılmamasını istedi: "Kendi işinizi yapın. Kardeşlerinizin aleyhinde konuşmayın. Fitne ve fesat mihrakı olmayın. Kimse, kimsenin aleyhinde olamaz. Gıybet, iftira, dedikodu, tecessüs, zan olmayacak. Bunlar en büyük virüslerdir. Aleyhte konuşana Hadis-i Şerif'teki gibi soralım: "Kalbini yarıp baktın mı?"
Adnan Demirtürk, zorluklardan yılmadı, sıkıntılardan fütur getirmedi, "Zorluklar aşılmak içindir" anlayışıyla çalıştı. En sıkıntılı ve en zor dönemde Milli Gençlik Vakfı'na bir hizmet binası kazandırdı. Ankara Ulus'ta 5 katlı ve iş hanı statüsündeki geniş binanın açılışını yaptı. Açılışın hemen arkasından kadroları ile birlikte yaptığı ilk toplantıda şöyle demişti:
"Arkadaşlar! Bu bina benim için bugünden itibaren eskimiştir. Bundan sonraki hedefimiz, Esenboğa yolu üzerinde 100 dönümlük bir arazi satın alıp bütün Müslümanların hizmetine sunacağımız bir külliye yapmaktır."
Adnan Demirtürk'ün en büyük meziyeti iyi niyetli, samimi, ihlaslı, çalışkan, fedakar ve büyük düşünmesini bilen bir insan oluşudur. Bu meziyetleri sebebiyle, en zor ve en sıkıntılı bir dönemde güzel ve örnek hizmetler yapmayı başardı. Bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetti.
Cenaze töreni için gittiğimiz Vakfıkebir'de 17.5.1999 günü bir esnaf şöyle demişti:
"Adnan Bey büyük adamdı. Taşa gül tohumu ekti. Onun filizlenip büyümesi için uğraştı. Biz onu anlayamadık. Keşke anlayabilseydik!"
Adnan Demirtürk Kimdir?1965 Trabzon Vakfıkebir doğumlu. Sırasıyla Merkez Kemaliye İlkokulu ve Ömer Nakkaş Ticaret Lisesini bitirdi. Gönlünden İlahiyat Fakültesi geçiyordu ama, O' na nasip olan Vakfıkebir'in tarihindeki ilk Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi olmaktı.1986 yılında Mekteb-i Mülkiye İşletme mezunu idi. Kısa dönem olarak askerlik hizmetini tamamlayan Demirtürk, Konya-Ilgın Un Fabrikasında muhasebeci olarak çalışmaya başladı.Ancak kutlu davet ulaşmakta gecikmedi. Dursun Ali Düzenli ağabey talimatı vermiş, ve Adnan ağabey 1987'de gözbebeğim dediği Vakfıkebir'ine geri dönmüştü. Bu dönüş, bir neslin yetişmesine filiz, bir meşalenin tutuşmasına kıvılcım idi. Selam muhasebe bürosunu kurdu ve kutlu bir yolculuğa start verdi."Maddenin Manaya Hizmeti" diyerek çıktı yola. Hedef "açısı tam" bir gençlik yetiştirmekti. İdeal insanı, mefkure insanı olmaktı hayatı anlamlı kılan. Her insan bir nizamdır demişti.Kendisini hazırlamıştı. İmanın kuvvetlenmesi için belâ, musibet ve zulüm lazım geleceğini; böyle durumlarda da gizli kuvvetlerin, saklı enerjilerin ortaya çıkacağını anlatmıştı sevdalısı olduğu gençlerine. "Sevdası Türkiye" olan bir gençlik için. Hedef, şartlar ne olursa olsun "işin delisi" olmaktı. Zorluklar tahammül, dayanıklılık ve sebatla aşılacaktı.Ne yapılacak, kim yapacak, nasıl yapacak, ne zaman yapılacak, netice ne... Sistemli çalışmak, teşkilat ruhu, disiplin, itaat onunla özdeşleşmiş kavramlar idi. Tıpkı sakalı, lacivert elbisesi, yakasız gömleği ile olduğu gibi. Teşkilat; inanç, gaye ve hareket demekti.Muhabbetle sarıldığı gençlere, o dayanılmaz elektrik çoktan aktarılmıştı bile. Durmak beklemek yoktu. Artık her an bir faaliyet, her gün yeni bir vazife, her saniye büyüyen bir heyecan vardı. Vazifeler saatlerden fazlaydı. Tutulan her iş silkeleniyor, ardından yenileri geliyordu. Asla tek kişilik bir ordu olmaya çalışmadı. Varı yoğu gençleri idi.Her kademedeki görevin bir başka eğitimi vardı. Ve bir gün belki de en önemli eğitimini verdi. Hayatını hak davaya, liderine ve Adnan ağabeyine adamış olan bir gencine kendi makamını devretmiş ve "Bugüne kadar size kumandanın nasıl olacağını gösterdim. Şimdi ise askerin nasıl olacağını gösteriyorum." demişti. Nurettin Şar'ı Reis Bey yapan bu olay, aynı zamanda onun gencine verdiği önem ve değerin en güzel örneğidir.Devamlı çalışıyor; ya okuyor, ya düşünüyor, ya da yazıyor, hiç kimsenin boş oturmasını istemiyordu. Mükemmel bir not alma ve çalışma sistemi vardı. Eline geçen bütün imkanları gençlerine ve kitaplarına harcardı.Yaptığı Görevler- RP Genel Merkez Seçim Karargah Bşk - Ankara (24 yaşında)
- RP İlçe Başkanlığı - Vakfıkebir (25 yaşında)
- RP GM Seçim Karargah Bşk. Yrd. - Ankara (26 yaşında)
- RP M. İlçe Seçim Karargah Bşk. - Trabzon (27 yaşında)
- RP Belediye Başkan Adayı - Vakfıkebir (29 yaşında)
- RP Milletvekili Adayı - Trabzon (30 yaşında)
- MGV İlçe Başkanlığı - Vakfıkebir (31 yaşında)
- RP İl Seçim İşleri Başkanlığı - Trabzon (32 yaşında)
- MGV Genel Başkanlığı - Ankara (32 yaşında)Çok sevdiği ve sık sık tekrarladığı mısralar vardı;"Biz gelmedik kavga için "Gülden bir pazar kurmuşlar
Biz işimiz sevgi için Gül alırlar gül satarlar
Hakk'ın evi gönüllerdir Gülden terazi kurmuşlar
Gönüller yapmaya geldik" Alanlar gül satanlar gül"