Gün geldi çocuk muamelesi yaptılar gün geldi kulis.
Hatırlasınız. Çiçeği burnunda padişah, aleyhinde yapılan çalışmalara en güzel cevabı veriyordu adeta babasına yazdığı mektupla.
Olay şöyleydi.
Bizans'ın rahat durmamasından dolayı padişah, babasını tekrar göreve davet ediyordu.
Babası 2. Murat Han’ın, "padişah sensin gereğini yap" cevabına -"eğer padişah sensen gel işinin başına, yok bensem emrediyorum gel ordunun başına" diyerek üstün meziyetini sergiliyordu.
Amma velakin kendisine çocuk muamelesi yapan paşalarla henüz işi bitmemişti.
İstanbul kuşatması esnasında da devam etmişti. Haçlı donanmasının zinciri aşarak Haliç'e girmesine engel olamayan daha evvel kendisiyle kafası uyuşmayan Süleyman Paşa’yı görevinden azat fırsatını pek yerinde kullanmıştı. Kendisine karşı olanlara bir derste gemileri karadan Haliç'e indirerek veriyordu genç padişah!
2. Mehmet Han yirmiyi aşan İstanbul kuşatmalarından sonra dönemin teknolojik stratejik ve tüm siyasi alanlarını boşluk bırakmadan dolduruyordu attığı adımlarla.
Kendisi hakkındaki tüm ön yargıları attığı adımlarla yıkıyordu.
Şimdi bir kıssa paylaşayım sizlerle.
Sonra düşünelim hep birlikte!
Emir Sultan Hazretleri rüyasında Yıldırım Beyazıt Han'ın kızı ile Peygamber Efendimiz (sav) tarafından nikahlanır. Aynı rüyayı gelin hanım da görür ve annesiyle paylaşır. Daha sonra da sultan babanın haberi olur.
Sultan Yıldırım Han damat ile görüşmek ister. Kısa geçelim, "Sultan kızına talipsin, mihir ne hazırladın" der. Emir Sultan -"Bir gurup askerini benimle gönder mihri göndereyim" cevabını verir.
Rivayete göre askerlerle birlikte Emir Sultan Hazretleri Nilüfer deresine gelirler."Heybelerinize bu çakıl taşlarını doldurun, isteyen kendisi için de alsın" buyurur.
Askerler heybeleri doldurur, bir kısmı kendisi için de alır, bazıları aldıklarından birazını yolda boşaltır, hiç almayan da olur, kimisi de aldıklarıyla birlikte sultanın huzuruna gelirler.
Sultanın huzuruna gelindiğinde heybeler açılınca o da ne?
Çakıl taşları altın olur. Kendileri için alanlar hemen keselerini kontrol ettiklerinde aynı manzarayla karşılaşırlar. Heybelerinde altınları görürler.
Almayanlar bir pişman göreceksiniz. Alıp ta bırakanlar bin pişman!..
Merhum Necmettin Erbakan Hoca'dan sonra Erbakan ailesine atılan akla hayale sığmayacak iftiralar, Fatih Erbakan'a aynı Sultan Fatih'e paşaların yaptığının benzeri muamele yapıldı.
Tabi benzer muameleyi yapanlar paşaların başına gelenleri akıl etmezler.
Fatih Erbakan, elbette Sultan Fatih'in daha sonra yaptıklarıyla da benzerlik gösterecektir.
Batı 2. Yalta’ya zorlanacak, bunun için atılması gereken tüm adımlar atılacak, merhum Necmettin Erbakan’ın tüm attığı adımlar projeler fiziki olarak yaşanacak, D 8 geliştirilip D 60 yapılacak ‘Erbakan Devrimi’ devam edecek inşallah.
Sonra çevresindekiler kazananlar veya kaybedenler olacaklar.
Ya çakıl taşlarını doldurdular (ahde vefa ettiler), ya yolda ceplerinden tekrar boşalttılar (çıktığı yolda yalnız bıraktılar), ya da hiç doldurmadılar (karşı düşüncede oldular).
Çakıl taşları altın olunca herkes ne demek istediğimizi vicdanı ile yaptığı muhasebe neticesinde anlayacak ama Erbakan padişahın yaptığını yapacak mı bilemem?
Aslında kendisine bir sorması lazım aynaya bakıp insanın, “sen olsan da bu dava hedefe ulaşacak olmasan da, bari sen de katıl da kendini kurtar.”
İkinci kırk yılı da refah ile planlayan Erbakan tüm adımları atmak için siyasi çalışmanın yanında tüm insanlığı kucaklayan-kurtaran projelerle yürüyüşüne, serdengeçtilerle, Milli Görüşün bordo berelileriyle, davanın delileriyle devam edecektir.
Netice itibarıyla intaç başlığımızda özetlenmişti.
“We Need You ERBAKAN” yani “Sana ihtiyacımız var ERBAKAN”
Hatırlasınız. Çiçeği burnunda padişah, aleyhinde yapılan çalışmalara en güzel cevabı veriyordu adeta babasına yazdığı mektupla.
Olay şöyleydi.
Bizans'ın rahat durmamasından dolayı padişah, babasını tekrar göreve davet ediyordu.
Babası 2. Murat Han’ın, "padişah sensin gereğini yap" cevabına -"eğer padişah sensen gel işinin başına, yok bensem emrediyorum gel ordunun başına" diyerek üstün meziyetini sergiliyordu.
Amma velakin kendisine çocuk muamelesi yapan paşalarla henüz işi bitmemişti.
İstanbul kuşatması esnasında da devam etmişti. Haçlı donanmasının zinciri aşarak Haliç'e girmesine engel olamayan daha evvel kendisiyle kafası uyuşmayan Süleyman Paşa’yı görevinden azat fırsatını pek yerinde kullanmıştı. Kendisine karşı olanlara bir derste gemileri karadan Haliç'e indirerek veriyordu genç padişah!
2. Mehmet Han yirmiyi aşan İstanbul kuşatmalarından sonra dönemin teknolojik stratejik ve tüm siyasi alanlarını boşluk bırakmadan dolduruyordu attığı adımlarla.
Kendisi hakkındaki tüm ön yargıları attığı adımlarla yıkıyordu.
Şimdi bir kıssa paylaşayım sizlerle.
Sonra düşünelim hep birlikte!
Emir Sultan Hazretleri rüyasında Yıldırım Beyazıt Han'ın kızı ile Peygamber Efendimiz (sav) tarafından nikahlanır. Aynı rüyayı gelin hanım da görür ve annesiyle paylaşır. Daha sonra da sultan babanın haberi olur.
Sultan Yıldırım Han damat ile görüşmek ister. Kısa geçelim, "Sultan kızına talipsin, mihir ne hazırladın" der. Emir Sultan -"Bir gurup askerini benimle gönder mihri göndereyim" cevabını verir.
Rivayete göre askerlerle birlikte Emir Sultan Hazretleri Nilüfer deresine gelirler."Heybelerinize bu çakıl taşlarını doldurun, isteyen kendisi için de alsın" buyurur.
Askerler heybeleri doldurur, bir kısmı kendisi için de alır, bazıları aldıklarından birazını yolda boşaltır, hiç almayan da olur, kimisi de aldıklarıyla birlikte sultanın huzuruna gelirler.
Sultanın huzuruna gelindiğinde heybeler açılınca o da ne?
Çakıl taşları altın olur. Kendileri için alanlar hemen keselerini kontrol ettiklerinde aynı manzarayla karşılaşırlar. Heybelerinde altınları görürler.
Almayanlar bir pişman göreceksiniz. Alıp ta bırakanlar bin pişman!..
Merhum Necmettin Erbakan Hoca'dan sonra Erbakan ailesine atılan akla hayale sığmayacak iftiralar, Fatih Erbakan'a aynı Sultan Fatih'e paşaların yaptığının benzeri muamele yapıldı.
Tabi benzer muameleyi yapanlar paşaların başına gelenleri akıl etmezler.
Fatih Erbakan, elbette Sultan Fatih'in daha sonra yaptıklarıyla da benzerlik gösterecektir.
Batı 2. Yalta’ya zorlanacak, bunun için atılması gereken tüm adımlar atılacak, merhum Necmettin Erbakan’ın tüm attığı adımlar projeler fiziki olarak yaşanacak, D 8 geliştirilip D 60 yapılacak ‘Erbakan Devrimi’ devam edecek inşallah.
Sonra çevresindekiler kazananlar veya kaybedenler olacaklar.
Ya çakıl taşlarını doldurdular (ahde vefa ettiler), ya yolda ceplerinden tekrar boşalttılar (çıktığı yolda yalnız bıraktılar), ya da hiç doldurmadılar (karşı düşüncede oldular).
Çakıl taşları altın olunca herkes ne demek istediğimizi vicdanı ile yaptığı muhasebe neticesinde anlayacak ama Erbakan padişahın yaptığını yapacak mı bilemem?
Aslında kendisine bir sorması lazım aynaya bakıp insanın, “sen olsan da bu dava hedefe ulaşacak olmasan da, bari sen de katıl da kendini kurtar.”
İkinci kırk yılı da refah ile planlayan Erbakan tüm adımları atmak için siyasi çalışmanın yanında tüm insanlığı kucaklayan-kurtaran projelerle yürüyüşüne, serdengeçtilerle, Milli Görüşün bordo berelileriyle, davanın delileriyle devam edecektir.
Netice itibarıyla intaç başlığımızda özetlenmişti.
“We Need You ERBAKAN” yani “Sana ihtiyacımız var ERBAKAN”