Türkiye’de ekonomi yönetimi bir süredir ekonomik aktiviteyi artırmak için bankalara kredi vermeleri yönünde baskı yapıyor(du). Zaten kötü gitmekte olan ekonomide bir de COVID-19 salgınının etkileri görülmeye başlayınca, kredi genişlemesinin ülkeyi düze çıkaracağı düşünüldü. Önce kamu bankaları yüklü miktarda bireysel krediler kullandırdılar. Ardında Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu’nun (BDDK) yürürlüğe koyduğu "Aktif Rasyosu" uygulaması ile tüm özel bankaların kredi genişlemesine gitmesi zorunlu kılındı. Bu uygulamalar sonucunda artan kredi hacmi, bir taraftan yurtiçi talebi artırırken diğer taraftan mevcut ekonomik sorunların daha fazla büyümesine yol açacağı beklentisi oluştu. Türkiye ekonomisinin risklerinin arttığı ve sorunların çözülmesinin zorlaştığı düşüncesi ile dövize de talep artmaya başladı. Hatta öyle örnekler biliyoruz ki kamu bankalarından düşük faiz oranları ile aldıkları krediler ile döviz alanlar bile oldu. Bir taraftan parasal genişleme yaşanırken diğer taraftan da kurların düşük seviyelerde tutulması için gayret gösteriliyordu. Yaklaşık iki aydır Merkez Bankası ve kamu bankalarının döviz kaynakları kullanılarak, özellikle Amerikan doları baskılanıyordu. Uzun süre 6.85 seviyelerinde hareket eden dolar, bayramın hemen ardından hızla yükselerek 7.30 lira seviyelerine geldi. Kurların yükselmesi aslında beklenen bir şeydi. Uzun zamandan beri iktisatçıların yanlışlığını vurguladığı politikalar ile kurların sürekli olarak baskılanması zaten mümkün değildi. Ülkenin döviz rezervlerinin hızla azaldığı, TL faiz oranlarının reel olarak negatif seviyelere indirildiği, dış ticaret açığının hızla arttığı, yabancı yatırımcıların ülkeden çıkmaya devam ettikleri bir dönemde kurların düşük seviyelerde tutulması zaten mümkün değildi. Çünkü artarak devam eden döviz talebini karşılayacak döviz girişi sağlanamıyor. Bir taraftan ihracat geçen yıla göre %15 civarında düşerken, turizmden elde edilen yıllık ortalama 35 milyar dolarlık gelirin bu yıl olmayacağı gerçeği önümüzde dururken, yabancı yatırımcılar Türkiye’yi yatırım portföylerinden çıkararak ülkeye döviz getirmez iken, yukarıda sıraladığımız gerekçeler ile artan döviz talebinin kurların yükselmesine yol açmadan karşılanması mümkün değildi. Beklenen, olması gereken oldu ve kurlar yükseldi.
GÜNDEM
11 Ağustos 2020 - 10:39
Analiz: Gerçekler ile inatlaşılmaz
Sonuç vereceğine sadece politika uygulayıcıların inandığı ama piyasaların ve vatandaşın ciddiye almadığı politikalar ile düze çıkmanın mümkün olmadığını vurgulayan ekonomist Yalçın Karatepe, DW Türkçe için yazdı.
GÜNDEM
11 Ağustos 2020 - 10:39