Stratejist Önder Akgün, Nükleer Caydırıcılığın Önemini Vurguluyor
Son dönemde yaşanan bölgesel çatışmalar ve küresel risklerin artması, nükleer silahları ve nükleer tatbikatları yeniden dünya gündeminin merkezine taşıdı. Askeri eğitmen ve stratejist Önder Akgün, bu bağlamda NATO’nun yıllık nükleer tatbikatı olan Steadfast Noon’un önemine dikkat çekiyor. Tatbikat, NATO'nun nükleer caydırıcılık kapasitesini test etmek ve geliştirmek amacıyla düzenlenirken, tatbikatta ABD, Hollanda ve Belçika gibi NATO üyelerinin nükleer kapasiteli savaş uçakları ile yakıt ikmal ve elektronik harp uçakları yer alıyor. Gerçek nükleer silahlar kullanılmasa da, nükleer senaryoları simüle etmek için sahte bombalarla gerçekleştirilen tatbikat, 2024 yılında Batı Avrupa’da 60'tan fazla uçağın katılımıyla gerçekleştiriliyor. Tatbikatların Amacı ve Eleştiriler
NATO, Steadfast Noon tatbikatlarının temel amacının müttefiklerin güvenliğini sağlamak, nükleer caydırıcılığın etkinliğini artırmak ve potansiyel tehditlere karşı hazırlıklı olmak olduğunu belirtiyor. Bu tatbikatlar, NATO’nun nükleer kapasitesinin inandırıcılığını ve güvenilirliğini kanıtlama açısından önem taşıyor. Akgün'e göre, bu tür tatbikatlar NATO’nun müttefiklerini koruma taahhüdünü pekiştirirken, bölgedeki potansiyel düşmanlara karşı güçlü bir mesaj veriyor. Ancak, nükleer tatbikatların küresel gerginlikleri artırabileceğine dair endişeler de mevcut. Önder Akgün, Rusya gibi ülkelerin bu tatbikatları kışkırtıcı olarak değerlendirdiğini ve bu durumun uluslararası ilişkilerde tansiyonu yükseltebileceğini vurguluyor. NATO her ne kadar tatbikatların güncel jeopolitik olaylarla doğrudan bağlantılı olmadığını ifade etse de, mevcut çatışma ortamında bu tür hamlelerin yanlış anlaşılma riskinin yüksek olduğunu belirtiyor. Akgün, "Kaş yaparken göz çıkarmamak lazım, hele dünya böyle bir hassas durumdayken..." diyerek bu endişeyi dile getiriyor. Nükleer Caydırıcılık ve Türkiye’nin Rolü
Nükleer caydırıcılık, bir ülkenin nükleer silahlara sahip olarak düşmanlarının ona saldırmasını engelleme stratejisine dayanıyor. Önder Akgün, bu stratejinin üç temel unsura sahip olduğunu belirtiyor: ikna edici karşılık kapasitesi, ikincil vuruş yeteneği ve caydırıcılığın inandırıcılığı. Akgün, özellikle Soğuk Savaş döneminde ABD ve Sovyetler Birliği arasında ortaya çıkan “Karşılıklı Garantili İmha” (MAD) kavramının, nükleer caydırıcılığın risklerini ve etkinliğini ortaya koyduğunu ifade ediyor. Günümüzde nükleer silah sahibi ülkeler, ABD, Rusya, Çin, Fransa ve Birleşik Krallık gibi ülkelerin yanı sıra Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore gibi ülkelerden oluşuyor. Öte yandan, NATO’nun nükleer paylaşım politikası kapsamında Almanya, Türkiye, Belçika, Hollanda ve İtalya gibi ülkeler de ABD'nin nükleer silahlarını topraklarında bulunduruyor. Akgün, Türkiye’nin nükleer caydırıcılık ve diplomasi açısından daha güçlü bir konuma gelmesi gerektiğini savunuyor. Bölgedeki mevcut tehditler ve uluslararası rekabetler göz önüne alındığında, Türkiye’nin barışçıl amaçlarla nükleer kapasitesini artırmasının önemli bir gereklilik olduğunu vurguluyor. Akgün’e göre, bu adım Türkiye’nin bölge ve dünya siyasetinde daha etkili politikalar geliştirebilmesine ve küresel denge oyununda daha güçlü bir aktör olmasına katkı sağlayabilir. Önder AKGÜN Askeri eğitmen, Yazar, Stratejist
Son dönemde yaşanan bölgesel çatışmalar ve küresel risklerin artması, nükleer silahları ve nükleer tatbikatları yeniden dünya gündeminin merkezine taşıdı. Askeri eğitmen ve stratejist Önder Akgün, bu bağlamda NATO’nun yıllık nükleer tatbikatı olan Steadfast Noon’un önemine dikkat çekiyor. Tatbikat, NATO'nun nükleer caydırıcılık kapasitesini test etmek ve geliştirmek amacıyla düzenlenirken, tatbikatta ABD, Hollanda ve Belçika gibi NATO üyelerinin nükleer kapasiteli savaş uçakları ile yakıt ikmal ve elektronik harp uçakları yer alıyor. Gerçek nükleer silahlar kullanılmasa da, nükleer senaryoları simüle etmek için sahte bombalarla gerçekleştirilen tatbikat, 2024 yılında Batı Avrupa’da 60'tan fazla uçağın katılımıyla gerçekleştiriliyor. Tatbikatların Amacı ve Eleştiriler
NATO, Steadfast Noon tatbikatlarının temel amacının müttefiklerin güvenliğini sağlamak, nükleer caydırıcılığın etkinliğini artırmak ve potansiyel tehditlere karşı hazırlıklı olmak olduğunu belirtiyor. Bu tatbikatlar, NATO’nun nükleer kapasitesinin inandırıcılığını ve güvenilirliğini kanıtlama açısından önem taşıyor. Akgün'e göre, bu tür tatbikatlar NATO’nun müttefiklerini koruma taahhüdünü pekiştirirken, bölgedeki potansiyel düşmanlara karşı güçlü bir mesaj veriyor. Ancak, nükleer tatbikatların küresel gerginlikleri artırabileceğine dair endişeler de mevcut. Önder Akgün, Rusya gibi ülkelerin bu tatbikatları kışkırtıcı olarak değerlendirdiğini ve bu durumun uluslararası ilişkilerde tansiyonu yükseltebileceğini vurguluyor. NATO her ne kadar tatbikatların güncel jeopolitik olaylarla doğrudan bağlantılı olmadığını ifade etse de, mevcut çatışma ortamında bu tür hamlelerin yanlış anlaşılma riskinin yüksek olduğunu belirtiyor. Akgün, "Kaş yaparken göz çıkarmamak lazım, hele dünya böyle bir hassas durumdayken..." diyerek bu endişeyi dile getiriyor. Nükleer Caydırıcılık ve Türkiye’nin Rolü
Nükleer caydırıcılık, bir ülkenin nükleer silahlara sahip olarak düşmanlarının ona saldırmasını engelleme stratejisine dayanıyor. Önder Akgün, bu stratejinin üç temel unsura sahip olduğunu belirtiyor: ikna edici karşılık kapasitesi, ikincil vuruş yeteneği ve caydırıcılığın inandırıcılığı. Akgün, özellikle Soğuk Savaş döneminde ABD ve Sovyetler Birliği arasında ortaya çıkan “Karşılıklı Garantili İmha” (MAD) kavramının, nükleer caydırıcılığın risklerini ve etkinliğini ortaya koyduğunu ifade ediyor. Günümüzde nükleer silah sahibi ülkeler, ABD, Rusya, Çin, Fransa ve Birleşik Krallık gibi ülkelerin yanı sıra Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore gibi ülkelerden oluşuyor. Öte yandan, NATO’nun nükleer paylaşım politikası kapsamında Almanya, Türkiye, Belçika, Hollanda ve İtalya gibi ülkeler de ABD'nin nükleer silahlarını topraklarında bulunduruyor. Akgün, Türkiye’nin nükleer caydırıcılık ve diplomasi açısından daha güçlü bir konuma gelmesi gerektiğini savunuyor. Bölgedeki mevcut tehditler ve uluslararası rekabetler göz önüne alındığında, Türkiye’nin barışçıl amaçlarla nükleer kapasitesini artırmasının önemli bir gereklilik olduğunu vurguluyor. Akgün’e göre, bu adım Türkiye’nin bölge ve dünya siyasetinde daha etkili politikalar geliştirebilmesine ve küresel denge oyununda daha güçlü bir aktör olmasına katkı sağlayabilir. Önder AKGÜN Askeri eğitmen, Yazar, Stratejist