Gazeteci-Yazar-Hasan Karabulut'un Makalesi'nde Şeytan,mümin,Kafir ve inanç konularında güzel bir konuyu işlemekte,Müminlerin vasıflarını kaleme almakta.Şeytan insana sağdan nasıl yaklaşır?Bu ne demek şimdi diye eleştirebilirsiniz.
Üç tip insan var ya hani!
Mü’min-kafir-münafık.
İslam inancına göre her cehenneme giren, mutlaka sebebini bilecektir. Ve yolları iyi niyet taşlarıyla döşelidir. “Bizim bu gün başımıza gelenler kendi ellerimizle yaptıklarımızdandır” diyecektir. Kelime-i Tevhid’i dil ile ikrar edip kalp ile onaylayan “Müslüman”.
Müslüman olmayan ise İslam inancında “kafir” terimiyle tanımlanmakta. “Münafık” İslam dairesinde olduğu sanılan, aslında diliyle söylediklerini kalben tasdik etmeyen ve hatta inançlı kimselere kötülük yapmak maksadıyla ‘inançlı sanılan’ kimseler için kullanılan bir tanımlamadır.
Üç bölümde bahsettiğimiz insanlar kendi aralarında da rütbelendirilebilir.
İnsanlar aynı zamanda günaha yakın yaratıklardır. “Eğer insanlar günah işlemeseydiler helak edilip günah işleyip bağışlanma isteyecek kullar yaratırdım,” diyor Yüce Rabbimiz.
İnançlı insanların günah işlemeleri doğal bir durum, inkar başka bir şey, günah işleyip günahkar olmak başka bir şeydir.
İnsanlar günahları veya sevapları kendi iradesiyle seçiyor. Seçtiğini ise o an da Yaratan Rabbimiz “Ol” diyor ve o iş gerçekleşmiş oluyor. İstek talep ve arzularımız bir yerde depolanmış değil, o anda Rabbimiz yaratıyor.
Gerçekleşen iş insanın iradesiyle verdiği karara bağlı. Bu karar da şeytan, günaha yakın yaratılmış insan üzerinde vesveseden başka bir yaptırıma, bir güce sahip değil.
Biz inançlı insanlara şeytan mevcuttaki 6 yönden yaklaşıp vesvese veriyor. Bir yolculuğa çıkacağımızda 7 ayetel kürsi okuruz. 6 tanesi etrafımızdaki 6 yön, 7.’si ise insanın içerisinden gelen olarak tanımlanmakta.
Şeytanın sağdan yaklaşmasına bir örnek vermek isteriz müsaade olursa.
Şeytan insana sağdan nasıl yaklaşır?
Hikayemizde ahirette hesap görülürken iki Müslüman kulun birbirlerine hakkı geçmiştir. Cennetle müjdelenmiş iki istisna şahsiyet ismini kullanalım. Birisi Ömer diğeri Osman olsun. Ömer, dünya hayatında Osman, hakkında bilip bilmeden bir sürü konuşma yapmış. Osman’da Ömer de dünya hayatında yaşadıklarından dolayı hakkını helal etmemiş. Ahirette hesaba çekilirken, Allah CC Osman’a bir köşk gösterir, “bu köşkü beğendin mi? -evet ya Rabbi. Bu köşk senin olsun ister misin? –isterim ya Rabbi. Hani senin bir arkadaşın vardı Ömer, dünyada senin hakkında ileri geri konuşup dururdu, siz helalleşmeden huzuruma geldiniz. –evet ya Rabbi. Gel sen Ömer’e hakkını helal et, burayı sana vereyim,” der.
Bu konuşmanın ardından Osman hakkını helal eder ve dünyada olduğu gibi ahirette de Ömer’le birlikte sonsuz bir hayatta birlikte olurlar…(Hikayemiz temsilidir.)
Şeytanın dünyadaki hizmetkarları insanların zaaflarından faydalanıp kendi çıkarları için bazı tekliflerde bulunurlar.
Şeytanın en büyük hizmetkarları kimdir dediğimde büyük çoğunluk herhalde ‘siyonizm’ diyecektir.
“Ey falanca kişi şu İstanbul Boğazı’ndaki denize sıfır yalıyı beğendin mi? hani geçen gün sizi ailecek misafir ettiğimiz, -evet, bu yalıyı size versek olur mu? -olur, ama sende bize seni falanca yere yönetici, başkan, başbakan yapınca bize hizmet edeceksin!” Diyen, şeytanlaşmış veya hizmetkarları olmuş yaratıklar insanlarımıza sağdan yaklaşıp geçici dünyalıklarla ahirette yakıtı insan ve taşlardan ibaret olan yerde kendilerine ebedi komşular ediniyorlar…
Ahirette cehennem ehli sorulduğunda şöyle bir sıralama olduğunu öğrendik Hz.Peygamber Efendimizden. En üstte günah işlemiş Müslümanlar, onun altında kafirler en altta ise münafıklar bulunuyormuş, Allah muhafaza!
Yüce Rabbimiz bizim dünyaya Mü’min olarak gelmemizi sağladı, duamız O dur ki yine dünya hayatımız sona erdiğinde Mü’min olarak Rabbimize kavuşuruz…Aynı zamanda kendimizi kötülüklerden muhafaza etmek yetmez tüm insanlığın da kurtuluşu için hem arzulu hem de çalışan olmalıyız.
Üç tip insan var ya hani!
Mü’min-kafir-münafık.
İslam inancına göre her cehenneme giren, mutlaka sebebini bilecektir. Ve yolları iyi niyet taşlarıyla döşelidir. “Bizim bu gün başımıza gelenler kendi ellerimizle yaptıklarımızdandır” diyecektir. Kelime-i Tevhid’i dil ile ikrar edip kalp ile onaylayan “Müslüman”.
Müslüman olmayan ise İslam inancında “kafir” terimiyle tanımlanmakta. “Münafık” İslam dairesinde olduğu sanılan, aslında diliyle söylediklerini kalben tasdik etmeyen ve hatta inançlı kimselere kötülük yapmak maksadıyla ‘inançlı sanılan’ kimseler için kullanılan bir tanımlamadır.
Üç bölümde bahsettiğimiz insanlar kendi aralarında da rütbelendirilebilir.
İnsanlar aynı zamanda günaha yakın yaratıklardır. “Eğer insanlar günah işlemeseydiler helak edilip günah işleyip bağışlanma isteyecek kullar yaratırdım,” diyor Yüce Rabbimiz.
İnançlı insanların günah işlemeleri doğal bir durum, inkar başka bir şey, günah işleyip günahkar olmak başka bir şeydir.
İnsanlar günahları veya sevapları kendi iradesiyle seçiyor. Seçtiğini ise o an da Yaratan Rabbimiz “Ol” diyor ve o iş gerçekleşmiş oluyor. İstek talep ve arzularımız bir yerde depolanmış değil, o anda Rabbimiz yaratıyor.
Gerçekleşen iş insanın iradesiyle verdiği karara bağlı. Bu karar da şeytan, günaha yakın yaratılmış insan üzerinde vesveseden başka bir yaptırıma, bir güce sahip değil.
Biz inançlı insanlara şeytan mevcuttaki 6 yönden yaklaşıp vesvese veriyor. Bir yolculuğa çıkacağımızda 7 ayetel kürsi okuruz. 6 tanesi etrafımızdaki 6 yön, 7.’si ise insanın içerisinden gelen olarak tanımlanmakta.
Şeytanın sağdan yaklaşmasına bir örnek vermek isteriz müsaade olursa.
Şeytan insana sağdan nasıl yaklaşır?
Hikayemizde ahirette hesap görülürken iki Müslüman kulun birbirlerine hakkı geçmiştir. Cennetle müjdelenmiş iki istisna şahsiyet ismini kullanalım. Birisi Ömer diğeri Osman olsun. Ömer, dünya hayatında Osman, hakkında bilip bilmeden bir sürü konuşma yapmış. Osman’da Ömer de dünya hayatında yaşadıklarından dolayı hakkını helal etmemiş. Ahirette hesaba çekilirken, Allah CC Osman’a bir köşk gösterir, “bu köşkü beğendin mi? -evet ya Rabbi. Bu köşk senin olsun ister misin? –isterim ya Rabbi. Hani senin bir arkadaşın vardı Ömer, dünyada senin hakkında ileri geri konuşup dururdu, siz helalleşmeden huzuruma geldiniz. –evet ya Rabbi. Gel sen Ömer’e hakkını helal et, burayı sana vereyim,” der.
Bu konuşmanın ardından Osman hakkını helal eder ve dünyada olduğu gibi ahirette de Ömer’le birlikte sonsuz bir hayatta birlikte olurlar…(Hikayemiz temsilidir.)
Şeytanın dünyadaki hizmetkarları insanların zaaflarından faydalanıp kendi çıkarları için bazı tekliflerde bulunurlar.
Şeytanın en büyük hizmetkarları kimdir dediğimde büyük çoğunluk herhalde ‘siyonizm’ diyecektir.
“Ey falanca kişi şu İstanbul Boğazı’ndaki denize sıfır yalıyı beğendin mi? hani geçen gün sizi ailecek misafir ettiğimiz, -evet, bu yalıyı size versek olur mu? -olur, ama sende bize seni falanca yere yönetici, başkan, başbakan yapınca bize hizmet edeceksin!” Diyen, şeytanlaşmış veya hizmetkarları olmuş yaratıklar insanlarımıza sağdan yaklaşıp geçici dünyalıklarla ahirette yakıtı insan ve taşlardan ibaret olan yerde kendilerine ebedi komşular ediniyorlar…
Ahirette cehennem ehli sorulduğunda şöyle bir sıralama olduğunu öğrendik Hz.Peygamber Efendimizden. En üstte günah işlemiş Müslümanlar, onun altında kafirler en altta ise münafıklar bulunuyormuş, Allah muhafaza!
Yüce Rabbimiz bizim dünyaya Mü’min olarak gelmemizi sağladı, duamız O dur ki yine dünya hayatımız sona erdiğinde Mü’min olarak Rabbimize kavuşuruz…Aynı zamanda kendimizi kötülüklerden muhafaza etmek yetmez tüm insanlığın da kurtuluşu için hem arzulu hem de çalışan olmalıyız.