1981 yılından beri uluslararası toplumda umduğunu bulamayan İsrail Başbakanı Siyonist Netanyahu Trump’a teşekkür ediyor, Neocon Pompeo’dan ilham alan Siyonist toplum Tanrı’nın Trump’ı Yahudileri korumak için dünyaya göndermiş olduğunu iddia ediyordu.
Yahudi Koruyucusu Trump’ın Hukuk Dışı
Golan Kararı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Golan Tepeleri işgalinin meşrulaştırılmasına izin vermeyiz” diye Türkiye’nin tepkisini hemen ortaya koydu. Trump’ın kararı Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği tarafından da tepki gördü, pek çok ülke karşı çıktı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Amerika dışında kalan dört daimî üyesi de karşı çıkanlar arasında. Amerika’nın yanında İngiltere ve Kanada gibi yakın dostları da yer almadı. Tepkilere aldırış etmeyen Trump, 26 Mart’ta akıl dışı davranışla skandal kararnameyi imzaladı ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne darbe vurdu. Saldırgan İsrail de sevincinden olsa gerek, savaş uçaklarıyla Gazze’yi bombalayıp, Müslümanlara eziyet etti.
Haçlı-Siyonist işbirliği kankaları Trump ve Netanyahu, illegal kararnamenin imza töreninde aynı elbiseleri giymiş aynı kravatları takmış göbek bağı ikizler olarak sahnede yer almışlardı.
Tarihi Süreciyle Golan’da İsrail İşgali ve Sonrası
Onların kutsal kitabı Tevrat Benî İsrail’e (İsrail Oğullarına) vadedilmiş topraklardan söz ediyorsa, Tevrat’ı geçersiz kılan İslâm’ın Kuran-ı da İsrail egemenliğinin bir gün son bulacağından söz ediyor. 1967’de Arap ülkeleri (Mısır, Suriye, Irak, Ürdün, Lübnan, Suudi Arabistan) bu inançla cihat için bir araya gelmişler ve İsrail ile 5-11 Haziran 1967 tarihlerinde yaşanan Altı Gün Savaşı’nı kaybederek hezimete uğramışlardı. Bu savaşta İsrail topraklarını dört kat büyütmüştü. İşte Golan tepeleri de bu savaşta İsrail tarafından işgal edilmişti. Tarihin ve siyasetin cilvesi, o gün Suriye’nin yanında olan Arap ülkelerinin çoğunluğu bugün Amerika’nın ve İsrail’in yanında.
Siyonist Yahudilerin kendilerine vadedildiğine inandıkları coğrafya Türkiye’ye dek uzanıyor. Bugünkü dostları Mısır ve Suudi Arabistan’dan istedikleri topraklar da var.
Altı Gün Savaşı’ndan sonra 6-26 Ekim 1973 tarihlerinde yaşanan Arap-İsrail Savaşı, tarihlerinin çakışması nedeniyle Müslümanların Ramazan Savaşı, Yahudilerin Yom-Kippur Savaşı dedikleri savaşta, Suriye Golan Tepeleri’ni geri almak istediyse de başaramadı. İsrail 1974 yılında Golan Tepeleri’ndeki askeri gücünü sınır muhafızları dışında geri çekiyor, Suriye tarafına Birleşmiş Milletler (BM) Ateşkes Gücü (UNDOF) yerleştiriliyordu. Golan Tepeleri BM tarafından işgal altındaki yer olarak kabul ediliyor, herhangi bir çatışma yaşanmaması için de önlem alınmış oluyordu.
1981 yılında İsrail Golan Tepeleri’ni ilhak ettiğini açıkladı, ancak bu ilhak uluslararası toplum ve Birleşmiş Milletler tarafından tanınmadı. 1999’da Suriye ve İsrail Dışişleri bakanları Golan sorununu görüşme gündemine aldılar. 2000 yılında Amerika’nın başlattığı müzakereler sonuçsuz kaldı. 2008 yılında Türkiye’nin arabuluculuğuyla dolaylı görüşme başlatıldı, ama İsrail’in Gazze saldırısı nedeniyle kesildi. 2009 yılında İsrail Golan tepelerine ilişkin politikasını uzlaşmaz biçimde sertleştirdi.
Trump’ın Golan Provokasyonu Ortadoğu’da Yeni Bir Dönem Başlatıyor
2013 yılında Suriye iç savaşı, Suriyelilerin yanısıra Yahudilerin de yaşadığı Golan Tepeleri’ne dek ulaştı. İsrail ve Suriye ordularının karşılıklı top atışları oldu. 17 Nisan 2016’da kendi Bakanlar Kurulu’nu Golan’da toplayan Netanyahu, “İsrail, Golan Tepeleri’ni sonsuza dek elinde tutacak” açıklaması yapıyordu. İşte şimdi Trump, Netanyahu’nun sözünün gerçekleşmesi için İsrail’in egemenliğini perçinlemek amacıyla uluslararası hukuka ve Birleşmiş Milletler ilkelerine ve kararına aykırı biçimde yasa dışı zorbalık kararnamesini imzalamış bulunuyor. Bu Ortadoğu’da dengeleri bozacak bir provokasyondan öte geçmiyor.
Yahudi askerlerin ayaklarına eğilecek kadar Siyonist hayranı ve Müslüman düşmanı olan Trump’ın Birleşmiş Milletler kararına aykırı kararnamesi Golan Tepeleri’nin tapusu olamaz.
Trump’ın bu akıldışı tutumu, hiç kuşkusuz dünyada “Gücün yetiyorsa gel de al” dercesine, uluslararası toplumu da yok sayarak, uluslararası ilişkilerde hukukla bağdaşmayan kaba kuvvet dönemini başlatmış bulunmaktadır. Dolayısıyla, yolu Birleşmiş Milletler’den geçmeyen illegal bir kapı açılmıştır. Ancak bizce açılan bir başka kapı daha var. O da daha önce Platformumuzda 2017 yılı duyuru arşivinde yer alan, Büyük İsrail Projesi (BİP) kapısıdır. O duyurumuzda, Büyük Ortadoğu Projesi’nin Büyük İsrail Projesi’ne evrildiğini anlattık. Ortadoğu’da yeni bir dönem başlatılıyor.
Golan’ın Doğal Zenginliklerinde Petrol ve Gaz da Var
Golan Tepeleri Şam’a 60 kilometre uzaklıkta stratejik bir yer. Günümüzde Golan Tepeleri’ni doğal kaynakları bakımından önemli yapan su kaynakları ve verimli topraklarının ötesinde, altında doğalgaz ve petrol kapanlarına ilişkin bulgudur. Amerika’da Neoconcu Siyonistleri bir araya getiren Genie Energy Ltd. şirketi ile birlikte İsrail’in Afek Oil and Gas Ltd. şirketi 2015 yılında Golan tepelerinde hidrokarbon rezervi keşfetmiş bulunuyorlar. Geçen 4 yılda 10’dan fazla petrol kuyusu açıldığı, üretim ve rezerv geliştirme çalışmalarının sürdürüldüğü belirtiliyor. Bulgulanan petrol kapanının Suudi Arabistan’dakiler gibi zengin olduğu iddiası bile var.
Afek Oil and Gas Ltd., aslında Amerikalı Genie Energy Ltd. şirketine bağlı. Genie Energy Ltd. yönetim kurulunda ünlü medya patronu Murdoch ile dünya 300’ler Komitesi üyesi Rothschild hanedanlığından Nathaniel Rothschild de yer alıyor. Şirketin danışmanları arasında George Bush döneminin Başkan Yardımcısı Dick Cheney de var. Dünya enerji ticaretini ve siyasetini çok iyi bilen, bir zamanlar CEO’su olduğu Halliburton şirketiyle Hazar yöresi hidrokarbon kaynaklarına el atan Cheney, kurt politikacı olarak tanındığı kadar, Amerikan derin devletinin adamı olarak da biliniyor. Kısacası, Golan petrolüne sömürücülerin tırnaklarını sımsıkı geçirdiği görülüyor.
Trump’ın Bundan Sonraki Tanıma Kararnamesi Suriye Kürdistan’ı Olacaktır
Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması, Büyük İsrail yolunda atılan ilk adımdı. Şimdi Golan Tepeleri’nin İsrail egemenliğine bırakılması kararı, bu yolda atılan ve kapı açan ikinci adım oldu. Bundan sonra üçüncü adım gelecektir. O da Fırat’ın Doğu’sunda PKK’nın uzantısı PYD-YPG’ye vadedilen Suriye Kürdistan’ına ait özerk bölgenin ve bölgesel yönetimin tanınması olacaktır.
Amerika Fırat’ın doğusunda Türkiye sınırının en az 30 km ötesinde, Özerk Kürt Yönetimi oluşturma çabasında. Bu amaçla Kürtlere silah sevkiyatını sürdürüyor. Trump, Kudüs ve Golan kararnamelerinden sonra üçüncü kararnamesiyle bu yönetimi tanımanın peşinde.
Amerikan oyuncağı IŞİD Suriye’de etkinliğini kaybettiği halde, Kürt özerk yönetiminin oluşturulması için Amerika hâlâ YPG’ye silah sevkiyatını sürdürüyor. Binlerce TIR yükü bu sevkiyat Türkiye’ye karşı Kürdistan silahlı kuvvetleri oluşturmak amacıyla yapılıyor. Irak Kürdistan’ı ile Suriye Kürdistanı’nı birleştirmek için Barzani peşmergelerinin bölgeye sokulduğu haberleri de var. Suriye toprak bütünlüğünün parçalanmasının Golan Tepeleri’nden sonra, Suriye Kürdistan’ı ile sürdürüleceği görülüyor.
Amerikan Planı ve Hedeflenen Hayali Proje Ortadoğu Savaşı’na Yol Açar
Türkiye’nin burnunun dibinde Kürt yapılanmasına göz yummayacağını gördükleri için Kürt özerk bölgesini Türkiye sınırından 30 kilometre ya da daha ötede oluşturmak istedikleri anlaşılıyor. Bunun işareti, Amerika’nın Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey’in ağız değiştirerek, Türkiye’nin hassasiyetlerini bildiklerini, yeni bir Kandil görmek istemediklerini söyleyebilmesi ve “Güvenli bölgede YPG olmayacak” sözleri. Kirli planlarını gizleme çabasıyla, Kürtleri de bir başka kılıfa sokacaklardır. Türkiye’yi pasifize edebileceklerini sanıyorlar. Akdeniz’e açmak istedikleri Kürt koridorunu da herhalde Suriye’nin güneyinden Golan yakınlarından geçirmeyi planlamışlardır. Bunu yapabilirlerse açık denize bağlanan Kürdistan bölgeye kalıcı demir atar.
Suriye’deki ve Irak’taki Kürt özerk yönetimlerinin birleştirilmesiyle geçici süre için Bağımsız Kürdistan oluşturulacaktır. Amerika ve İsrail desteğiyle Kürdistan eliyle Suriye’nin haritadan tümüyle silinmesi, komşu ülkelerden toprak koparılması bir sonraki evre olacaktır. Ardından da Bağımsız Kürdistan Büyük İsrail’e entegre olarak yutulacak, vadedildiği savlanan topraklar üzerinde, hedeflenen Büyük İsrail projesi gerçekleştirilmiş olacaktır. Siyonistlerin, Trump gibi Yahudi sevdalı faşistlerin ve Amerikan derin devletindeki Neoconların ortak hayali budur.
Vadedilmiş topraklarda kurulması hayal edilen Büyük İsrail’in haritası, Siyonizmin kurucusu Theodor Herzl (Musevi adıyla Binyamin Ze’ev) tarafından çizilmiş olup, Suriye, Irak, Lübnan ve Ürdün’ün tamamı ile Mısır, Suudi Arabistan, İran ve Türkiye topraklarına da uzanıyor.
Söz konusu hayali proje sadece Ortadoğu’da değil, dünyada beklenmedik tehlikeli gelişmelere yol açar. Bu gelişmeler içinde geniş kapsamlı Ortadoğu Savaşı gözardı edilemeyecek olasılıktır. Böyle bir savaş sadece Suriye üzerinde değil, tüm Ortadoğu, Batı Asya ve Doğu Akdeniz’de yaşanır, dünya için yıkıcı olur. Bu nedenle Amerikan planının akamete uğratılması için bölge ülkelerinin sözde değil, özde ve sahada işbirliği yapmaları, Amerikan ve İsrail emperyalizmine karşı olan dünya ülkelerinin desteğini almaları gerekir. Tehlikeye girecek olan dünya barışı ve dünyanın geleceğidir.
Türkiye’nin Yapması Gerekenler
Türkiye aktif olmak zorundadır, çünkü Amerika’nın Suriye oyunu Türkiye’nin beka sorunudur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Golan Tepeleri işgalinin meşrulaştırılmasına izin vermeyiz” sözünün altının doldurulması gerekir. Bu amaçla atılacak ilk adım, Birleşmiş Milletler’in meşru olarak tanıdığı Suriye yönetimiyle işbirliği olmalıdır. Türkiye’nin bekasını koruma amaçlı kırmızı çizgilerinin yanında hiçbir siyasi değeri olmayan gereksiz “Katil Esad” söylemi silinmeli, Suriye Şam Büyükelçiliği’ni açmalı, iki ülke arasında aracısız karşılıklı diplomatik ilişkiler başlatılmalıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dört buçuk ay önce 2018 Aralık ayının ortasında, “Fırat’ın doğusuna harekât birkaç güne başlayacak” demişti. Gereken askeri yığınak yapıldı, ama o birkaç gün hiç dolmadı ya da dolamadı neden? İki yüzlü Trump ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından Erdoğan, “Amerika’nın Suriye’den çekileceğini ve bu nedenle beklemek gerektiğini” söylüyordu. Oysa, Trump aldatmaca peşindeydi ve bu açıkça belliydi. Nitekim, Amerika çekilmedi ve hiç de çekilmeye niyeti yok. Üstelik geçen zamanda PYD-YPG güçlerine lojistik desteğini sürdürdü. Golan Tepeleri kararından sonra Amerika’nın Suriye’den çekilmesi zaten beklenemez.
Amerika’nın Türkiye’yi engelleyen oyalamasının yanısıra, Astana süreci işbirlikçilerimiz Rusya ve İran da Fırat’ın doğusuna yapılacak askerî harekât için Türkiye’ye Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarındaki gibi yol açıcı destek vermediler. İran, Türkiye’ye Suriye ile ortaklaşa hareket etmesini önerirken, Rusya Adana mutabakatı kapsamında böyle bir harekâtın yapılabileceğini söylüyordu. Adana Mutabakatı demek, aslında Suriye ile diyalog ve işbirliği demekti. Seçim süreci diye de hareketsiz kalan Türkiye, artık daha fazla zaman kaybetmeden, konjonktür tümüyle aleyhine yönelmeden bu harekâtı gerçekleştirmek zorunda.
Fırat’ın doğusuna yapılacak harekâtın Esad karşıtı Özgür Suriye Ordusu mensuplarıyla değil, Suriye’nin meşru yönetimine bağlı Suriye Silahlı Kuvvetleri ile birlikte yapılması gerekiyor. İki devletin uzlaşısı ve ordularının işbirliği ile yapılacak böyle bir harekât, Ortadoğu üzerinde oynanmak istenen oyunlara karşı da gözdağı olacaktır. Türkiye’nin bekası için düşmanı Trump ile el sıkışmanın bir faydası yok, ama güneyimizdeki terör bataklığının kurutulması için Esad ile el sıkışmaya gerek var. Fırat’ın batısında Suriye’nin kuzeyinde yapılacak devriyelerde de Amerika tamamen dışlanarak, devriye işleri Suriye ve Rusya kuvvetleriyle gerçekleştirilmelidir.
Amerika’nın Türkiye müttefikliği aldatmacadır ve İsrail de bölgede Türkiye’yi hasım olarak görmektedir. Doğu Akdeniz’de İsrail, Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan ve Mısır işbirliği Türkiye’ye karşı oluşturulmuş düşman cephesidir. Amerika bu cephenin hamisi konumunda. Türkiye düşman cephesine karşı gücünü, olanaklarını geliştirip pekiştirmek zorunda. Amerika’nın aldatmacalarına kanmadan, Amerika ile ilişkilerde bir ileri bir geri yalpalamadan, Amerikan karşıtı Pasifik Cephesi’yle müttefikliğe yönelik biçimde ilişkilerini geliştirmelidir. Unutulmamalı ki İsrail Suriye’ye sınırlı bir nükleer saldırı yapsa ne NATO ve ne de Amerika Türkiye’yi korumaya gelir.
Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin katılımıyla Batı Asya Birliği’nin kurulmasına önderlik etmeli, Birlik içine Rusya, Kazakistan ve Azerbaycan’ın katılımı da sağlanmalıdır. Batı Asya Birliği ekonomik, siyasi ve askeri ilişkileri kapsamalıdır. Böyle bir Birlik oluşturulması, Mustafa Kemal’in bölgesel dış politika ilkeleriyle bağdaşan bir adım olur. Her şeyden önce Amerika, Fransa ve İngiltere gibi tescilli emperyalistlerin ve emperyalizm heveslisi Avrupa ülkelerinin bölgedeki oyunlarını engeller. Sınır güvenliği ve terörizme karşı bölgesel işbirliği, bölgesel ekonomik gelişme, bölgesel kültür ilişkileri gibi amaçlarla bölge insanının refahına da olumlu katkı sağlar.
Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR, 30 Mart 2019
Emeklerinize sağlık sayenizde aydın***dık insanlar kötü adam kim bilmiyor keşke tv dede bu vaadedilen topraklar neymiş anlatılsa sınırları tarihi yapı*** savaşlar İsrail’in hedefi Amerika olmak