2012 Şubat'ında kurulmuş olan Fetih 1453 derneği milli ve manevi değerlere bağlı, dünyada ki gelişmelerden haber, bir elinde bilgisayar diğer elinde Kur'an olan bu milletin değerlerine saygılı bir gençlik yetiştirmek adına kurulmuş ve bu uğurda fedâkarlık yapabilecek insanların toplandığı siyasi hiçbir görüşün tarafı olmayan, farklı siyasi görüşteki insanların bir arada olduğu sivil toplum kuruluşu olup Allahın ayetleri ve Resulün risaleti dışında her konuyu tartışan ve istişare eden bir yapıya sahiptir Fetih 1453 İlim Eğitim Araştırma ve Yardımlaşma Derneği Düzenleği geceye önce saygı duruşu ve istiklal marşı okundu.ardında konuşma yapmak için kursüye gelen ,Fetih 1453 İlim Eğitim Araştırma ve Yardımlaşma Derneğin Başkanı Mustafa Er in yaptığı konuşmasında ''1000 yıldır Hoca Ahmet yesevinin ruh üflediği ocaklardan yetişen, bu coğrafyanın Müslümanlaşmasına önemli kilometre taşları yolan Osman gaziden Albdulhamid Han’a.. Al bayraktan gök bayrağa kadar tüm cihanı kanlarıyla sulayan Seyyit onbaşıdan Ömer halis demire kadar nice canları sinelerinde büyüten yetiştiren değerli hanım efendiler.Mazluma umut zalime korku paralosı ile yola çıktığımız ilk günden beri her türlü yokluğa ve imkansızlığa rağmen, evinden kestiği rızıkla bu yola revan olan, bebeğinin süt parasıyla 7 kıtada hizmet etmeye çalışan, Somalili kavruk tenli kardeşinden aldığı dua ile Halepli Türkmen mücahidin yarasına melhem olan Allah’ın davasının davacısı dava arkadaşlarım..Bizler 2012yılının şubat ayında vatanını ve milletin seven inandığı değerler uğruna irade kuşanmış her alanda bu ülkenin menfaatleri doğrultusunda kürsü kullanan farklı sivil toplum kuruluşları ve cemiyetlerde görev alan arkadaşların bir araya gelerek kurdukları bir sivil toplum kuruluşuz.Türk Milletinin binlerce yıllık tarihi tecrübelerden süzülüp gelen Türk-İslam Kültür ve Medeniyetinin yeniden ihyası için ilim, fikir, sanat ve hayatın tüm safhalarında Türk milletine ait değerleri esas tutarak; Milli ve Manevi konularda hassasiyet sahibi,Türk Devletinin üniter bir devlet olduğuna inanan, milletin ve vatanın bölünmez bütünlüğünü savunan,Temel insan hakları ve hürriyetlerine saygılı, Hukuk devletine ve hukukun üstünlüğüne inanan ve bu sebeple kim tarafından ne ad altında yapılırsa yapılsın her türlü şiddete ve teröre karşı olan, Milletimizi ve tüm insanlığı mutlu etmek isteyen nesilleri, İlmi bir düşünce etrafında toplamak ve bu amaç çerçevesinde yapılacak eğitim,sanat, kültür faaliyetlerini desteklemek amacıyla kurulmuştur.Tüm bunları yaparken dünya coğrafyası üzerinde nerde bir mazlum var ise din, dil, ırk ayrımı yapmadan yardıma koşmak nerede bir zalim var ise zalimliği ne adına olursa olsun karşısına dikilmek derneğin genel amacıdır.Bu amaç çerçevesinden Somali’den Halep’e, Senegalden Doğu Türkistana bir çoğ coğrafyada faaliyetlerimiz olduğu gibi ülke içerisinde de yüzlerce ailemize gerek barınma gerekse sağlık ihtiyaçları noktasında yardımcı olduk olmaya devam ediyoruz. Hali hazırda Türkmen Dağının yetimleri ve Halep üzerinden devam eden projelerimizin yanı sıra dernek olarak son iki ayda Halep-Cerablus-Azez bölgesine gönderdiğimiz insani yardım tırlarlarımızın sayısı 20 yi geçmiştir. Destek olduğumuz Tır sayısı ise 50 civarındadır. Tüm bu çalışmaları yaparken bir yandan Yüce mevlanın “İnananlar kardeşdir” ayetini kendimize rehber edinirken diğer yandan da hiçbir taasuba kibire ve gurura kapılmadan bize ulaşan tüm sivil toplum kuruluşlarının da yardım isteklerine destek vermekteyiz.Kısacası Mevla bize neyi ne kadar nasip ettiği ise biz oyuz.Sözümü Şehit Lider Muhsin Başkanın şu sözleri ile bitirelim..Seçimler kavga aracı olmasın! Sel gider kumu kalır. Bu seçimde gider ama; Siz akraba olarak, komşu olarak birlikte yaşamak zorundasınız. Hiçbir zaman üslubunuz yüz yüze bakmaya engel olmamalı Niyetimiz Halis takdir ise yüce yaratanındır.Fetih 1453 İlim Eğitim Araştırma ve Yardımlaşma Derneği yapılan Kuran ziyafet programı söz alan Tarihçi Yazar Ozan Bodur, Yaptığı Konuşmasında'' Gerçek Tarihimize Sahip Çıkalım 500 tarih kitabı okudum daha okumam gereken 200 adet daha kitap vardır bize milli tarihimiz anlatılmadı ve anlatılmıyor her birimizin Çanakkale deyince aklına yüreğimizi kanatan o sıcacık Çanakkale Menkıbeleri gelebilir ama unutmayın ki Yani bilimsel bir tabanla ve savaşın gerçekleri ile hiç alakası yoktur Zaten gerçek olsa, adı menkıbe değil de başka bir şey olurdu… Menkıbe bizi anlatır, bize aittir, bir kültür değeri ve güzelliğidir ama gerçek değildir. Bilimsel Tarih anlatımı açısından baktığımızda bizi de burası ilgilendirmektedir; gerçek mi değil mi? Bunun için bir menkıbe anlatılırken bunun bir menkıbe olduğu ve tarihi gerçeklerle alakası olmadığı belirtilmelidir. Çanakkale Deniz Savaşlarının hemen öncesinde, Cevat Paşa’nın gördüğü söylenilen ve deniz savaşının kaderini değiştiren mayınların yerleştirilmesi hadisesini içeren, rüya yoğunluklu olay, Tarihi gerçeklerle hiç alakası yoktur. bazı araştırmacılar da menkıbe diye kendi uydurdukları hikâyeleri yutturmaya çalışmaktadırlar Örneğin bir Ahmet Rıfkı Olayı vardır… Hikâyeye göre kahramanımız İstanbul’un bugünde meşhur olan bir okulunda Fransızca öğretmenidir, çeşitli olayların sonrasında Çanakkale’ye cepheye gelir ve hikâyeye göre şehit olur. Uydurulan hikâye de şahadet tarihini bir yana bırakın, şahadet saati bile var… Bu konulara kafayı taktığım bir dönemde İstanbul’dan Çanakkale Cephesine gelerek şehit düştüğü iddia edilen bu kahramanın peşine düştüm, önce İstanbul’un şehit listelerine baktım ismi bile yoktu… Sonra bu konuyu bilse bilse söz konusu Lisenin sorumluları bilir dedim, zaten onlarda bu olaya daha önce yayınladıkları okul dergisinde yer vermişlerdi, biraz bundan da cesaret alarak (bilmeseler yayınlamazlardı diyerek) Lisenin müdürünü aradım, sonuç tam bir fiyasko… İsminin başında Dr.Ünvanı bulunan sayın müdür, dergilerine koydukları bu bilgiyi hiç araştırmadan olayın içinde Liselerinin adı geçtiği diye ivedi bir biçimde dergilerinin sütunlarına taşımıştı… Kaynakları ise bu hikâyeyi uyduran yazardı. Maneviyat ve Çanakkale Savaşları arasında ki ilişki anlatılırken çok dikkat etmek gerekir; Yıllardır sürüp giden bir tartışmadır bu… Çanakkale Savaşları Maneviyatla mı Kazanıldı yoksa başka bir şeyle mi? Bu soru bana en saçma gelen Çanakkale Savaşları sorularından biridir. Her ordu kendisine ait olan bir inanç ve maneviyatla savaşır ve her zaferin ardında mutlaka o muzaffer ordunun inanç değerleri yatmaktadır. İnsanlık tarihi, inanç değerlerine sımsıkı bağlı olan orduların teknolojik olarak kendilerinden kat kat üstün olan orduları dize getirmelerini anlatan destanvari zaferlerle doludur. Kim ne derde desin, yapılan onca stratejik hataya, boş yere verilen binlerce kayba rağmen İkizi hezimet olan Çanakkale Zaferi de içinde maneviyatın yoğun olarak yer aldığı savaşlardan biridir. Çanakkale de 253.000 şehit verdik ifadesinden vazgeçilmelidir, Çanakkale’yi büyük, unutulmaz ve bir destan yapan, kimliği, mücadelesi ve birlik ruhudur, rakamları değildir; Maalesef şehit sayısı meselesi de Çanakkale’nin diğer meseleleri gibi popülist tavırlara ve asparagas haberlere kurban giden bir meselesidir. Kulaktan duyma bilgilerle, derinlemesine araştırma yapmadan kalemi eline alan araştırmacıların(!)verdiği yalan yanlış rakamlar ve şehit sayısını fazla göstermek ile Çanakkale Destanının büyüklüğü arasında doğru orantı kurmayı başaran garabet harikası insanlar maalesef böyle bir kanının oluşmasına sebep oldu. Hâlbuki sanki şehit sayısı 1 milyon olunca Çanakkale daha büyük bir destan mı olacak? Çanakkale’yi büyük, unutulmaz ve bir destan yapan kimliği mücadelesi ve birlik ruhudur, rakamları değildir…Maalesef diyorum, Çünkü Osmanlı Devleti’nin Çanakkale de vermiş olduğu şehit sayısını kesin olarak bilmek asla mümkün değildir, bunun yanında tahmini rakamlarla bile eğer art niyetiniz yoksa kesinlikle Çanakkale de ki şehit sayısını 253.000 olarak gösteremezsiziniz...Çanakkale’ye vatan müdafaasına gelen bazı askerlerin kayıtları İstanbul da ki Savaş Bakanlığı tarafından kayda alınmıştı ancak savaşın başlamasından bir süre sonra askerlik yaşına gelmemiş gençler ve gönüller cepheye ulaşmaya başlamıştı. Gerçi 1916 yılında ki şehit sayılarının halkın paniğinden korkulduğu için az gösterildiği bilinmektedir ama ortalama tahminlerle bile rakamlar kastedilen boyutta değildir…Çanakkale, sadece bir savaştan ibaret değildir, içinde, bugün bile birçok sosyal ve siyasi hastalıklarımıza merhemler barındıran tarihi bir eczanedir, yeter ki takıntılarımızı ve korkularımızı bir kenara bırakarak Gerçek Çanakkale’yi görebilelim… Son dönemde bazı basın organlarında yayınlanan ve Çanakkale Savaşına ait olduğu söylenilen, sözüm ona Mehmetçiği Çanakkale de aç bir şekilde savaşmış gibi lanse eden yemek listelerini ve imaları yayına taşımaktan vazgeçilmelidir. Çünkü Çanakkale de Mehmetçik genel olarak aç bir şekilde savaşmamıştır; Mehmetçiğin Çanakkale Savaşlarında yiyecek sıkıntısı çektiği tezi asılsızdır. Ama önemli bir daha belirtmeyelim ki son zamanlarda Çanakkale Cephesinde çarpışan Mehmetçikleri aç bir şekilde savaşmış gibi gösteren popülist yazıların yanlışlığının kaynağı da bu sorunun aslını bilmemekte yatmaktadır.Bir zamanlar Topkapı’dan yazdığımız fermanlarla dünyanın gidişatına yön vermişiz, ne olmuşta Çanakkale de yedi düvele karşı çarpışmak zorunda kalmışsız, ne olmuşta bu derece kötü duruma düşmüşüz, ne olmuşta bir zamanlar Memluklulara silah satan, her bilimsel atılımı diğer devletler tarafından heyecanla beklenen koca Osmanlı, Almanların vereceği iki topa bir mermiye el açacak duruma düşmüş, ne olmuşta bir zamanlar taklit edilen Osmanlı toplumu papağana dönmüş, diyeceğimize hala beynimizi uyuşturacak işlerle meşgul oluyoruz.. Biz bu abes meşguliyet içinde iken araştırma ve incelemeden yoksun yazıları ile bazı sözde tarihçilerde buna tuz biber ekmektedirler!Elbette Çanakkale müthiş bir destandır, fakat bu destanın başkentini düşmandan korumak zorunda kalan bir ordu tarafından yazıldığını sakına unutmayın, Bunun için doğru, objektif, tarafsız bir mercekle olaylara bakıp, tarihimizi yorumlamalıyız, ne güzel demiş Dede Osman;’’incir ağacından oklava, arpa unundan baklava olmaz’’ diye… Tıpkı bu sözde ki incelikte olduğu gibi; tarihini doğru okumayanlardan, bilime ters düşenlerden, ,araştırmayanlardan da büyük millet olmaz…Fakat kirletilen, üstüne yalan ve yanlış tohumları ekilen Çanakkale Savaşlarına dair gerçekleri öğrenmemiz ve bu kıymetli savaşları yeni kuşaklara doğru ve gerçekçi biçimde anlatmamız için yapılacak tek şey bilimsel olmak ve bilime sığınmaktır. Çünkü millet olarak elimizde bir tane Çanakkale vardır ve onu da kaybetmeye ve kirletilmesine müsaade etmeye hiç niyetimiz yok...“Üzülerek söylemeliyim ki şimdiye kadar sana hep 1915’te ÇANAKKALE’nin nasıl geçilmediği anlatıldı. Ben sana tüm bu OPERASYON’un sonunda 1918’te nasıl geçildiğini anlatacağım. 100 yıldır tarih diye dinlediklerin sadece bir MASALDI ve sen UYUDUN. 100 yıl sonra ben sana gerçek bir KÂBUSU anlatıyorum, UYANMAN için!” dedi
KÜLTÜR-SANAT
27 Mart 2017 - 14:20
Fetih1453 Derneği Muhsin Yazıcoğlu ve Çanakkale şehitleri için kuran ziyafeti
Fetih 1453 derneği Sefakoy kültür ve sanat merkezinde Şehit Muhsin Yazıcoğlu ve Çanakkale şehitleri Ve Tüm Şehitlerimiz anma etkinliği ünlü hafızların katıldığı bir kuran ziyafetini düzenledi gece halk tarafında ve STK lar buyuk ilgi gösterirken maalesef siyasi partilerin hiçbir temsilci katılmadılar ve geceye gelenler ortak sorusu olur olmaz her etkinlıkte boy gösteren siyasi parti temsilcileri nerde.?
KÜLTÜR-SANAT
27 Mart 2017 - 14:20