Bir Akıncı Şehid Gürsel Kabadayı

 

Bir Akıncı Şehid Gürsel KABADAYI

Yaşı kırk beşin altında olanlar, 12 Eylül öncesinde neler yaşandığına, şahid olmadılar. Bundan dolayı, 12 Eylül öncesi ortamı anlamakta zorlanırlar.

 

Mahallelerin, sokak sokak veya cadde cadde, değişik siyasi grupların kontrolünde olmasını, anlamakta güçlük çekeceklerdir. ‘Kurtarılmış bölge' kavramını, anlamakta zorluk çekeceklerdir.

 

12 Eylül öncesinde Müslümanlar, her bakımdan imkânları kıttı. 

Maddi yönden, imkânları çok kısıtlıydı.

Bundan dolayı da, her yerde zor şartlar ve imkânsızlıklar içerisinde, mücadele etmek zorundaydılar.

 

Aynı zaman diliminde ise Sağcı diye tabir edilen Milliyetçiler ve Solcu diye tabir edilen Komünistlerin imkânları, gayet yerindeydi.  İmkânların yerinde olmasından dolayı da, silah ve mühimmat bulmakta zorlanmıyorlardı.

 

Biraz anlatmaya çalıştığım böylesi bir ortamda, Çeliktepe-Gültepe-Sanayi Mahallesi bölgesinde yaşayan Müslümanlar; dört tarafı denizle çevrili bir ada misali; dört tarafı Komünistler tarafından kuşatılmış bir bölgede, hayatlarını idame ettirmek zorundaydılar.

 

Çeliktepe'de yaşayanlardan birisi de Gürsel Kabadayı'dır.

 

Gürsel Kabadayı, 1961 yılında Bayburt'ta doğar ve ailesinin İstanbul'a göç etmesiyle birlikte, O da küçük yaşta İstanbul'a gelir. Aile Çeliktepe Mahallesine yerleşir. Gürsel, Çeliktepe Ortaokulunu bitirir. Bir taraftan da, Çeliktepe Merkez Camii önünde, İslam dinini anlatan kitaplar, Kur'an-ı Kerim ve Elif Ba satarak, aile bütçesine katkıda bulunmaktadır. Aynı zamanda, camiye gelen cemaat ve gençlere İslam'ı tebliğ etmekten de geri durmamaktadır.

 

Bölgeye hâkim olan Dev-Sol grubunun elamanları, kendisini birkaç defa bu tür tebliğ faaliyetlerinde bulunmaması için, ikaz ederler.

 

Gürsel, onların bu tehditlerine boyun eğmez ve faaliyetini sürdürür. Bu arada ailesine, aynı mahallede yaşayan Dev-Sol'culardan Mehmet Ali isimli bir kimseyi göstererek “Şu adama iyi bakın! Eğer bana bir şey olursa bundan bilin.” diye bilgilendirir.

 

Bölgedeki Dev-Sol melemanlarının önde gelenlerinden, Mehmet Ali ve Zeki Karakuş isimli şahıslarla, uzun konuşmanın sonunda, yine kendisini ikaz ederler. Bu konuşma veya tartışmadan bir kaç gün sonra, 21 Ocak 1980 günü, şehid edilir.

 

Olay mahalline gelen annesi Cevahir Kabadayı, yüreği yanık bir şekilde intizar etmektedir. Tam bu sırada orada bulunan Zeki Karakuş'a karşı da, suçlayıcı  bir tarzla konuşur. 

 

Zeki Karakuş karşılık olarak sadece “Haklısınız” der ve oradan uzaklaşır. Yüreği yanık anne “Yarabbi sen nasıl biliyorsan öyle yap, sen her şeyin en iyisini bilirsin.” diyerek, Rabbine iltica eder.  

 

Akrabalarının ısrarı üzerine de, söz konusu şahıslardan davacı olur. Mehmet Ali ve Zeki, bir müddet hapiste tutulurlar. 

 

Fakat daha sonra serbest bırakılırlar. Kısa bir müddet sonra, Zeki Karakuş bir trafik kazasında ölür. 

 

Cevahir Kabadayı yakınlarına “Aslında Allah kullarından , mazlumların ahını nasıl alacağını bizden daha iyi bilir. Ama biz kullar aceleciyiz işte.” diyecektir.

 

Şehid Gürsel Kabadayı'nın  Ruhuna El Fatiha...