İsrail’in ablukasını kırmak amacıyla 31 Ağustos’ta İspanya’dan yola çıkan Küresel Sumud Filosu’ndaki bir gemiye daha insansız hava aracı (İHA) saldırısı düzenlendi. Filodan yapılan açıklamada, saldırıda kimsenin zarar görmediği ve çıkan alevlerin kısa süre içerisinde kontrol altına alındığı bildirildi.
Filodaki aktivistlerden Leyla Hegazy, saldırı anını anlatarak, “Gece nöbetim yeni bitmişti, yatmaya gittim çünkü saat ikide tekrar kalkmam gerekiyordu. Diğer nöbet yeni başlamıştı ve birinin ‘dron’ diye bağırdığını duyduk, içeri koştuk ve yeleğimi giydim” ifadelerini kullandı.
Küresel Sumud Filosu’nun Tunus Deklarasyonu İcra Üyesi Vail Nevvar da sosyal medya hesabından saldırıya ilişkin açıklama yaptı. Nevvar, filonun ikinci büyük teknesi Alma’ya Tunus’taki limanda İHA saldırısı gerçekleştirildiğini belirterek, “Teknedeki aktivistlerden aldığımız habere göre dronla yapılan saldırının ardından teknede yangın çıktı. Tekneye yaklaşan küçük bir drondan atılan yanıcı madde yangına yol açtı. Yangın Tunuslu yetkililer tarafından söndürüldü” dedi.
Saldırı haberi üzerine Tunuslular, Sidi Busaid limanına gelerek filoya destek gösterisi düzenledi. Filo yönetimi, gemide kimsenin zarar görmediğini, yalnızca ön kısmında küçük çaplı hasar meydana geldiğini duyurdu. Filonun yöneticilerinden Nebil Şenufi, “Bu beklenen bir durumdu ancak bunu Sidi Busaid’de değil, açık denizde öngörüyorduk” ifadelerini kullandı.
Tunus İçişleri Bakanlığı ise, gemilerden birine İHA’nın düştüğüne dair iddiaların asılsız olduğunu açıkladı.
Küresel Sumud Filosu, bugün Tunus’tan hareket ederek Gazze’ye doğru yol almayı planlıyor. Filoya katılmak üzere aralarında onlarca Türk’ün de bulunduğu farklı ülkelerden ve yaklaşık 150 Tunuslu aktivist, 1 Eylül’den bu yana teknelere binmek üzere hazırlıklarını sürdürüyor.
“Sumud” kavramı, Arapçada “kararlılık” veya “sarsılmaz azim” anlamına geliyor. 1967’deki Altı Gün Savaşı’nın ardından Filistin halkı arasında, baskıya ve işgale karşı direnç ve sivil direnişin sembolü haline gelen Sumud, Filistinlilerin topraklarında kalmasını, kültürünü yaşatmasını ve şiddet içermeyen yollarla direnişi sürdürmesini ifade ediyor. Zeytin ağaçları ve köylü hamile kadınlar, bu kavramın sembolü olarak sıklıkla tasvir ediliyor.