“TÛBA AĞACI” – Bir Kadının Küllerinden Doğuş Hikâyesi
Hayatın acılarından umuda, karanlıktan ışığa uzanan içsel bir yolculuk…
Yazar Tûba Kadik, kendi yaşamının derinliklerinden doğan otobiyografik eseri “Tûba Ağacı” ile okurları hem ruhsal bir sorgulamaya hem de umut dolu bir iyileşme hikâyesine davet ediyor.
Çocukluk travmalarından gençlik yaralarına, yasak aşklardan psikiyatrik krizlere uzanan bu samimi anlatı; bir kadının kırılgan yanlarını saklamadan, cesaretle yeniden ayağa kalkışını konu alıyor. Kargoculuk yaptığı zorlu günlerden fibromiyalji ve bipolar bozuklukla mücadelesine kadar her satırında içtenlik hissediliyor.
Kitabın merkezinde yankılanan tek bir soru var:
“Ben kimim?”
Tûba Kadik bu soruya yanıtı, kendi hayatını bir “Tûba Ağacı” metaforu üzerinden buluyor. İlahi köklerle beslenen, dalları dünyaya uzanan, meyveleri sevgi, barış ve huzur olan bu sembol, yazarın içsel dönüşümünü simgeliyor.
Eserde; Allah sevgisi, dostluk ve ihanet, aile içi çatışmalar, evrensel yasalar, simülasyon teorisi, zihin ve bilinç gibi konular derin felsefi bir dille harmanlanıyor. Yazar, psikiyatrik tedavi sürecini ve hastanede geçirdiği dönemleri de gizlemeden, dürüstçe paylaşıyor. En zor anlarında bile onu hayata bağlayan “patili dostları” Kral, Lucky, Sarıyerli ve Ballı, kitabın duygusal dokusuna sıcaklık katıyor.
Kadik, tedaviye bağlı kalmanın ve profesyonel destek almanın önemini vurgulayarak; kendi iyileşme yolculuğunu bir farkındalık çağrısına dönüştürüyor:
“Ben başarabildiysem, onlar da başarabilir.”
“Tûba Ağacı”, sadece bir yaşam hikâyesi değil; aynı zamanda içsel bir yeniden doğuşun, kendini bulmanın ve sevgiyle iyileşmenin romanı.
Yazar, kitabını şu cümleyle özetliyor:“Her acı, aslında bir davettir — kendini tanımaya, affetmeye ve yeniden yeşermeye…”
Bu eser, yaşama tutunmak isteyen herkes için bir ilham ve umut manifestosu niteliğinde.
“Tûba Ağacı” – Tûba Kadik’in kaleminden, kendi külleri arasından yeniden doğan bir kadının hikâyesi…
