Bir garip varlıktır insan... Allah’ın nimetlerinden faydalanır ama şükretmez. Öleceğine inanır ama ona hazırlık yapmaz. En yakınını kabre koyar ama ibret almaz. Kendi ayıbını görmez ama başkalarının kusurlarıyla meşgul olur. Cenneti ister ama onu kazanacak amelleri işlemez. Cehennemden korkar ama ona götüren işlerden uzak durmaz. Hal böyle iken Yüce Mevla “Bana dua edin, kabul edeyim!” (Mü'min/60) fermanıyla kullarını ödüllendirmektedir.
Allah’a yalvarma, yakarma, maddi veya manevi bir şey talep etme, isteme, seslenme, çağırma, ihtiyaçlarını arz edip yardım dileme, niyazda ve münacaatta bulunma demektir dua...
Mevla ile kulu arasında manevi bir bağ, derin bir ilişki, Allah’ın kulundan istediği bir davranıştır dua...
İbadettir, zikirdir, yalvarıştır; riyadan, gösterişten, yapay hareketlerden uzak, Allah’ın yüceliği, cömertliği, zenginliği ve kudreti karşısında kendi acziyetini görmektir dua...
İnsanın kendisi için istediği gibi başkaları için de istediği ve kendi dışındaki varlıklarla daha güzel ilişkiler kurma adına büründüğü haldir dua…
Sevgiyi, saygıyı, yakınlığı, bereketi, şifayı, sağlığı, rahmeti, kolaylığı artıran tılsımdır dua...
Yalnız olmadığını hissettiren, ümitsizliği bertaraf eden, sıkıntıları gideren, günahlardan arındıran dermandır dua...
Alçakgönüllü olmayı, kibir ve büyüklükten kurtulmayı sağlayan, tevhit inancını güçlendiren, samimiyeti artıran, darlıkta ve genişlikte, fakirlikte ve zenginlikte, sevinçte ve kederde, hastalıkta ve sağlıkta tutunduğumuz daldır dua...
Ya şimdi, ya ileride ya da günahlara kefaret saydığımız bir şekilde ama muhakkak, kabul edilme endişesi taşımadan, içten ve gönülden, her yer ve mekânda, ayaktayken, otururken ve yan üstü yatarken, dünyada ve ahirette her türlü iyiliği, Allah’ın yüce ve güzel isimlerini zikrederek talep etmektir dua...
“Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver! Bizi cehennem azabından koru!” diyerek iki dünyamızı da teminat altına alırız.
“Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma!” diyerek sorumluluğumuzu, “Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme!” diyerek yükümüzü, “Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme!” diyerek gücümüzü, “Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlâmızsın!” diyerek aczimizi sunar, “Ey Rabbimiz! Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!” diyerek yardımını talep ederiz Mevla’nın. “Ey Rabbimiz! Yüreğimizi sabırla doldur; bize direnme gücü ver!” diyerek tahammülü; “Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme! Bize tarafından rahmet bağışla! Lütfu en bol olan sensin.” diyerek huzuru; “Ey Rabbimiz! Bize bol bol sabır ver, Müslüman olarak canımızı al!” diyerek cenneti; “Rabbim, benim ilmimi artır!” diyerek ilmi isteriz Mevla’dan. “Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat!” diyerek kendimizi; “Rabbimiz! Beni, anamı ve babamı ve bütün müminleri hesap gününde bağışla!” diyerek ana babamızı; “Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma!” diyerek atalarımızı; “Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl!” diyerek neslimizin felahını talep ederiz Mevla’dan.
Varlığın özü, ibadetin ruhudur dua.
Önce Allah’ın birlik ve yüceliğini kabul, sonra O’ndan her türlü ihtiyacımızı istemektir dua.
Her türlü dini davranışın esası, Allah huzurundaki kulun çeşitli şekil ve kalıplar içinde niyazıdır dua.
İnsanın içinde bulunduğu zor zamanlarda zikir, istiane ve istiazedir; kötü durumdan kurtulmak istediğinde zikirdir, tesbihtir, hamddır, senadır, tövbedir, istiğfardır; rahata kavuştuğunda şükürdür, hamddir, senadır; kâinata hayranlık duyduğunda zikirdir, tesbihtir, tekbirdir, tehlildir dua...
Zihnin manevi âlemlere dalması, Yüce Yaratan’ı huşu ile düşünmesi, ruhun sahibine doğru akması, her şeyin halikı Yüce Yaratan ile irtibata geçmesi, Allah’ın sevgisine ve alakasına karşılık kulun yalvararak iltica etmesi, kâinatın dehşet verici güzelliği karşısında insanoğlunun kendini yaratana şükrü, Allah’ın varlığını en iyi şekilde sezip O’nun kudretini en etkili şekilde hissetmektir dua…
İlahi yüceliğin tanınması, insanın kulluk şuuru içinde, değer kazanmasına vesile Yaratan’ıyla ilişkiye girmesidir dua.
İster ihtiyaçlar, ister nimetler, ister Allah’ı anma ve isterse hatalar yüzünden olsun, kişide bir rahatlık, huzur ve mutluluk doğuran, ona ahlaki bir arınma kazandıran, ilahi bir yücelme sağlayan, kimlik ve kişilik kazandıran, bazen de mucizevî sonuçlar doğurabilen bir sırdır dua.
Hangi şart ve sebeple olursa olsun veya nasıl bir ortamda, hangi sözlerle ifade edilirse edilsin, insanın Allah’a olan halisane yönelişidir dua...
Dua ile…