Dile kolay yirmi altı yıldır, elli iki bayramdır soğuk kalın duvarların hücreleri mesken edinenler var.
Siyah saçlar ağardı uzaklarda. Küçücük evlatları büyüdü, evlendi onlarında saçlarına aklar düştü. Kardeşlerimiz Kuran öğrettikleri için, çocuklarımız ve gençlerimizi kötü yoldan alı koydukları için 28 Şubat- Fetö kumpasına kurban oldular.
Bu ülkede casusluğu ihaneti kesinleştiği halde yirmi beş yıl ceza almasına rağmen bir yıl içerisinde yeniden yargılanıp az bir ceza alarak serbest bırakılanlar var. Tabi ki bizim yusufilerimiz onlara emsal olamaz. Çünkü bizim davamız Allah için. Yusufilerimizle iftihar ediyor ailelerini selamların en güzeli olan Allah’ın selamıyla selamlıyorum.
İşte o yusufilerden mektup var.. Cezaevlerinden gelen, o mektuplara bugün köşemde yer vermek istiyorum…
İşte o mektuplar..
“Allah hamd Rasulüne salat ve selamlar olsun. Pek muhterem ve değerli Recai abi; Allah’ın selamı, rahmeti ve mağfireti her daim üzerinize olsun. Durumumuz inşallah her açıdan iyidir. Sağlık sıhhat ve afiyette olmanızı Yüce Rabbimizden niyaz ederim.
Bizleri sorarsanız hamdolsun iyiyiz. Günlerimizi faydalı kılmaya çalışıyoruz. İslam Ümmetinin içinde bulunduğu çaresiz ve güçsüz hal içinde bulunduğumuz zindanı da bize unutturmaktadır. Eskiden emparyalistler İslam ülkelerine saldırırdı. Şimdi başarılı bir şekilde bizleri birbirimize düşürmeyi başardılar ve karşımızda oturup keyifle izlemekteler. Rabbim sonumuzu hayır eylesin. Ramazanı Şerifinizi tebrik ederim.
Kardeşiniz Mustafa Yetiş”
“Pek kıymetli Recai ağabeyim evvela sizi selamların en güzeli olan Allah’ın selamıyla selamlarım. Sevgi saygı ve muhabbetlerimi sunarım. İnşallah iyisiniz. Her daim iyi olmanızı Rabbimden niyaz ederim. Bu vesileyle mübarek Ramazanı şerifinizi kadir gecenizi ve mübarek bayramınızı en halisane duygularımla tebrik ederim. Bu bayramın İslam ümmetinin uyanışına, birlik beraberliğine vesile olmasını, dünyanın dört bir yanında zulüm ve esaret altında bulunan mazlum mustazafların kurtuluşuna ve azadeliğine sebep olmasını cenabı Allahtan niyaz ederim. Rabbimden temennim İslam coğrafyasından yaşanan zulümlerin zorbalıkların ve akan kanın son bulması ve biz yusufilerede hayırlı çıkışlar nasip etmesi ve rahmet kapısını açmasıdır.
Mehmet Fidancı”
“Müstekbir zorbaların Müslümanların kanlarını akıttıkları kana doymayan tağutlara ve uşaklarına dur diyebilmek için canlarını İsmail (as) gibi feda eden Allah yolunun yiğit erlerinin bize ışık olduğu yol gösterdiği ve cesaret verdiği şu zulüm ortamında, İbrahim’i bir bilinç ve İsmail’i bir teslimiyet ve tevekkülle kurban bayramını tebrik ediyor ve bu bayramın Müslümanların uyanış vahdet ve kurtuluşuna vesile olmasını yüce rabbimden diliyor sizi muhabbet ve özlemle kucaklıyorum.
Cafer Tayyar Soykök
“Beddiüzzaman’nın güzel sözlerinde biriyle nakışlanmış kartınızı aldım. İyi dileklerimize ve samimi inanışınıza inancım tamdır. Teşekkür ediyorum.
Yine Bediüzzaman’la cevap vereyim istedim. “ Ekmeksiz susuz yaşayabilirim ama, Hürriyetsiz asla.” Hürriyetin ekmekten, sudan daha kıymet arzettiği bir inanış dünyasında kula kulluk etmeyenlerin akıbeti herkesçe malumdur. Yaşadığımız trajedi ne ilktir ne de son olacaktır.
Yusuf’un, Halac-ı Mansur’un Şeyh Bedrettin ve daha nice Bediüzzaman’ların zindanlara layık gören anlayışlar adı ne olursa olsun tarihin çöplüğündeki yerini aldığına hepimiz şahidiz.
Rabbim de şahittir ki, ne kimsenin malına, ırzına ve mahremiyetine göz dikmedik. Rabbim yine şahittir ki bizi zindana sürükleyen karnına kocaman taşlar konularak işkence gören Bilal-i Habeşinin direnişinden başka bir şey değildir. Saltanat sahipleri korkaktır. İktidarlarının sarsılmasından ve yalanlarının ifşa edilmesinden ödleri kopmaktadır.
Yaşadıklarımızın Muhasebesi, Hallaç, Şeyh Bedrettin ve Bediüzzaman’a ceza gören Cezayı meşru kılan aynı katibin eseridir ve saltanatın hizmetkarıdır. Asla Hakkın yanında değildir. Filistin’de zindana gerekçe olandan hiçbir farkı yoktur. Katibin Yahudi, Putperest ya da Müslüman olması sonucu değiştirmiyor. Verilen kararın Allah’ı mı yoksa halifeyi mi mutlu edeceğinin hesabı görülmez ve kararlar nedense halifeyi mutlu edecek şekilde nihayetlenir.
Eğer rızası alınmadan insanların evine giriliyorsa hırsızlık yapılıyorsa ev sahibine bıçak çekip tehdit eden hırsız alacağını alıp çıktıktan sonra yakalandığından dolayı gülümsüyorsa bu işte bir yanlış var demektir. Eğer hırsız sosyal medyadan paylaşım yaptığı için suçlu bulunup ceza almış bir düşünürden çok sonra içeri girip çok önce dışarı çıkıyorsa bir hata vardır.
Düşünür 1/4, hırsız ise 1/3 koşullu hakkına sahipse. Düşünür onursuzluğa zorlanıp pişmanlık istemine hayır dediğin de denetime çıkartılmıyorsa hırsız 2 yıl önceden denetimli serbestlikten faydalanıp toplum içine dönebiliyorsa ortada bir ahlaksızlık var demektir. Kaleminden başka suç işlememiş ( Allah katında asla suç değil) bir düşünürden daha fazla hırsızlık yapanlara değer veren yönetimlerin Müslüman olması ister istemez incitir yürekleri.
Allah Müslümanlar adına zulüm yapanların maskesini en kısa zamanda düşürür umuduyla.
Seyfettin Esin”