1999 yılından 2008 yılına kadar BM denetimi altında olan Kosova, 17 Şubat 2008 tarihinde bağımsızlığını ilan etti. Kosova’yı ilk tanıyan ülkelerin başında Türkiye geliyordu.
1992 Bosna Savaşı ile başlayan Yugoslavya’nın dağılma sürecinde 6 devlet ortaya çıkarken, bu durum Türkiye’yi yeni Balkanlar politikasında Avrupa’dan çok ciddi siyasi rakiplerle karşı karşıya getirdi.
Müslüman, Türk, Arnavut ve Boşnak halkların Türkiye’den beklentilerinin karşılanması, Türkiye’nin siyasi, ekonomik istikrarı doğrultusunda inişlere ve çıkışlara sahne oldu.
Tarihsel ve kültürel ilişkilerimizin çok güçlü olduğu Balkan halkları ile siyasi bağlarımızın daha ziyade Bosna Hersek’te yoğunlaşırken, Balkanlar’ın nüfus ve dinamik potansiyeli güçlü olan Arnavutlar ve diğer Balkan ülkeleri ile olan ilişkilerimizin son yıllarda giderek zayıfladığına şahit olmaktayız.
AB sürecindeki Balkan ülkelerinin genç ve orta yaş kuşağının, Avrupa ülkelerine olan göçü orta ve uzun vadede Türkiye’nin Balkanlar ilişkilerini olumsuz etkileyebilir. Türkiye’nin Balkanlar politikasında hayati derecede önemli bir yeri olan Arnavut halkları ile daha derin ve güçlü politikaların sürdürülmesine ihtiyacımız var.
Yugoslavya’nın dağılışı ile Arnavutluk, Kosova, Kuzey Makedonya ve Karadağ’da değerli ve güçlü potansiyeli olan Arnavut halklarının, ABD ve Avrupa ülkelerinin ilgi odağı olmasını göz ardı edemeyiz.
1997’de Balkanlar’a resmi ve sivil kurumlarıyla açılım yapan Türkiye, 2013-2016 FETÖ olayları, Suriye, ABD ve AB ilişkileri gibi yoğun siyasi türbülansın etkisi ile Balkan politikamızda gözle görülür bir durağanlık yaşamaktayız.
Kosova’da 6 Haziran 2019’da gerçekleşen genel seçimlerin galibi çıkan Kendin Karar Al Hareketi (Levizja Vetevendosje!), seçimlerden ikinci sırada yer alan Kosova Demokratik Birliği (LDK) ile 4 ay süren müzakerelerin sonucunda kurulan koalisyon ile 3 Şubat’ta Kendin Karar Al Hareketi lideri Albin Kurti, Kosova’nın yeni Başbakanı oldu.
Kurti Başbakanlığında kurulan 15 Bakanlık kabinesinde 6’sı Kendin Karar Al Hareketi, 6’sı LDK, anayasa gereği 2’si Sırp adaylara ve 1’i de Boşnak partiye ait. 120 koltuklu Kosova meclisindeki dengeye bakıldığında iktidar ile muhalefet arasında koltuk farkı nerdeyse eşit düzeyde.
Başbakan Kurti’nin partisi Avrupa tarzında sosyal demokrat bir kimliğe sahip. Koalisyon ortağı LDK ise Batılı merkez sağ bir kimliğe sahip. Bu durum Kosova ve bölge için yeni bir sürecin başlangıcı olabilir.
Albin Kurti’nin Başbakan olması, Kosova ve bölge devletleri için merak ve heyecan içermektedir. 1999 Kosova Savaşı’ndan itibaren ülkeyi yöneten savaş komutanlarının çoğu muhalefette kaldı. Bu da Kosova’da yeni genç kuşak seçmenin beklenti ve taleplerinin belirtileri açısından çok önemlidir.
Yeni kuşak, savaş sürecinde dünyaya gelen gençlerin seçtiği siyasetçilerin, yavaş yavaş Balkanlar siyasetinde Arnavutluk, Kuzey Makedonya, Karadağ, Sırbistan, Hırvatistan ve Bosna Hersek’te etkinliğini arttıracağını gösteriyor.
Kurti’yi Başbakanlığa taşıyan faktörler gayet basit… Yolsuzluk ve yandaşlık sorunlarına karşı 20 yıla yakın bir dönemde geçmiş hükümetlerin Kosovalılar için işsizlik sorununa çözüm getirememesi, binlerce Kosovalının Avrupa’ya göçü, umut olmaktan çıkan siyasi hükümetlere karşı Kurti’nin seçim vaatleri ve bilge kimliği Kosovalıların oylarını almasına yol açmış görülüyor.
Kosova’nın mevcut sosyal ve ekonomik tıkanmışlığını aşabileceği düşünülen bir kişi olarak Kurti için beklentiler ve umutlar büyük.
15 yıllık muhalefetin ardından Başbakanlık görevini alan Kurti’nin görevinin kolay olmayacağı gün gibi aşikârdır. Yıllardır Kosova’nın birikmiş, iç ve dış çözüm bekleyen birçok önemli sorunu var.
Avrupa Birliği (AB) ve ABD’nin arabuluculuğunda devam eden Kosova-Sırbistan müzakereleri, yargı sistemine bağlı Lahey merkezli ‘özel mahkeme’nin 1999 yılında Kosova’nın özgürlüğü için silahlı mücadele veren Kosova Kurtuluş Ordusu’nun (UÇK) mensuplarını yargılamayı öngören mahkeme, Kosova’nın mevcut önemli siyasi liderlerini hatta Başbakanlık ve bakanlık yapan isimleri de kapsaması, Kosova’nın en önemli sorunu olarak dillendirdiği yolsuzlukla mücadele vaadi, eğitim ve sağlık gibi kamu hizmetlerin yetersizliği, işsizlik ve göç sorunu bunlardan bazılarıdır.
Tüm sorunlara rağmen Albin Kurti’nin temiz bir siyasetçi kimliğine sahip olması, genç kuşak Kosovalıların ve işsiz kesimin umudu olarak liderliğe taşınmış olması önemli bir gelişmedir.
ABD ve AB ülkeleri, genç Kosova devleti ve siyaseti üzerinde adeta bir gölge gibi kontrol mekanizmalarını hep diri tuttular.
Bugüne kadar sandıktan çıkan partileri kontrol ve desteklemeleri Kosova’nın öncelikli kalkınma ihtiyaçlarının karşılanmayışı ne halkı ne batılı ülkeleri kimseyi memnun etmedi.
Bu yeni süreçte Türkiye’nin Kosova ile yeni bir ilişki kurması, Kosova’nın İslam İşbirliği Teşkilatı, Afrika Birliği, Arap Birliği, Körfez İşbirliği Teşkilatı ile ilişkilerinin geliştirilmesinde sağlıklı açılıma katkısı olabilir. Türkiye bu dönemde Kosova ile sıkı bir politika geliştirebilir. Yeni siyaset kuşağının Türkiye’ye olan ilgi ve beklentisini iyi değerlendirmek gerekiyor.
Başbakan Kurti’nin genç, samimi, uluslararası ilişkiler yönü güçlü entelektüel bir kişiliğe sahip olması önemli bir fırsattır. Uzun yıllardır Kosova - Türkiye siyasetinin durağan olan politik ilişkilerinde yeni bir sayfa açmak gerekiyor.
2019 yılı haziran ayında Türkiye’ye sürpriz ziyaret gerçekleştiren Kurti, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, TİKA ve Türkiye’deki partilerle görüşmeler gerçekleştirdi. Ayrıca Türkiye’deki Arnavut kökenli dernek ve vakıfları ziyaret eden Kurti, Türkiye ile ilişkilerini geliştirmekten yana olduğunu, özellikle de Arnavut tarihçilerin yetişmesi için Türkiye’deki arşivlerde araştırma yapmak üzere akademisyenlerin burslandıracağını söylemişti.
Albin Kurti, Türkiye ile Kosova arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine vurgu yapan ender siyasetçilerden biri olduğunu unutmamak gerekiyor.