Suriye’de Rusya- İsrail süreci
ABD, 1991 yılında Irak’ı bölme operasyonunu başlattı ve 2003 yılına gelindiğinde Saddam Hüseyin’in devrilmesiyle güneyinde Şiiler, kuzeyinde Kürt bölgesel yönetimi, ortasında ise Sünniler olmak üzere ülkeyi 3 bölgeye ayırdı.
Yugoslavya’da 1991 yılında iç savaş Hırvatlar, Slovenler ve Sırplar arasında başlamıştı. 12 ay içinde Slovenya ve Hırvatistan, Almanya ve Avusturya desteğiyle Yugoslavya’dan ayrıldı.
Bosna’ya 1992 yılının nisan ayında saldıran Sırplar, 3,5 yıl büyük katliam gerçekleştirirken 1995 yılına gelindiğinde Yugoslavya’dan 6 ülke meydana gelmişti.
2010 yılında Arap devrimleri sürecinde Mısır, Yemen ve Libya’da ciddi bölünmeler hedeflendi ve en stratejik olan ülke Mısır ve Suriye idi. Yeni Sykes Picot’u, Suriye rejimi İran ve Rusya ile bertaraf edeceğini sandı.
Bugün bölgeyi ve Türkiye’yi hedef alan problemin ana kaynağı Ortadoğu’da Kürtlere federasyon adı altında yeni sınırlar ve etnik devletçiklerin dayatılmasıdır.
PKK kuruluşunun ilk yıllarında -1978- amacının; Kürdistan diye tanımlanan, Kürtlerin yaşadığı, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusu (Kuzey Kürdistan), Irak’ın kuzeyi (Güney Kürdistan), Suriye’nin kuzeydoğusu (Batı Kürdistan ya da Rojava) ve İran’ın kuzeybatısındaki bölgede (Doğu Kürdistan), bağımsız sosyalist bir Kürt devleti kurmak olduğunu açıklamıştı.
Aslında Rusya, Amerika, Fransa, İngiltere gibi ülkeler başta olmak üzere bütün dünya, Suriye’deki Kürt örgütlenmesini YPG/PYD’yi meşru demokratik bir yapı olarak, bir siyasal güç olarak görüp bunun kabul edilmesini dayatmaktadır.
1916’da imzalanan Sykes-Picot Anlaşması, Ortadoğu’yu İngiliz ve Fransız nüfuzundaki bölgelere ayırdı ve günümüz Ortadoğu’sunun sınırlarını belirledi.
I. Dünya Savaşı’nın ardından 1920’de imzalanan Sevr Anlaşması, Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalarken otonom bir Kürt devletinin kurulmasını öngörüyordu.
Atatürk, Sevr’i reddetti. Bu anlaşma 1923’te yeni hükümetle görüşülen ve Kürtlere bir vatan verilmesine herhangi bir atıfta bulunmayan Lozan Antlaşması ile değiştirildi. Daha önceleri Osmanlı topraklarında yaşayan Kürtler sınırları çekilmiş Türkiye, Irak, Suriye ve İran’a dağıldılar.
Bugün, Irak ve Suriye’de yaşanan sürecin temelinde Türkiye sınırlarına komşu olan bir ucu Akdeniz’e ulaşacak bir Kürt koridoru var.
7 yılı geride bırakan Suriye savaşının geldiği noktada dost, müttefik, stratejik ortak ve komşu kavramlarının çok güvenilir bir değeri olmadığına şahit oluyoruz.
Suriye’de bugün yaşanan savaşın, tarihin, coğrafyanın kaderini iyi okumamız gerekiyor.
Gelinen süreçte Türkiye, ulusal çıkarlarının gereğini yapma durumunda kalmıştır.
Rusya bir yandan ABD ile PYD/PKK geleceğini diğer taraftan da İsrail ve İran arasındaki yeni süreci idare etmekle bayağı yorulacağa benziyor.
Rusya, Suriye sorununu Çeçenistan projesiyle çözeceğine inanıyordu lakin bu plan 2015 yılından bu yana bir türlü başarılı olamadı.
Rusya için artık PYD/PKK sorunu, Batılı koalisyon askeri güçlerinin pozisyonu, İran-Suudi rekabeti ve Suriye muhalefetinin konumu çok ağır yük olmaya başladı.
Rusya, Eylül 2015’te doğrudan askeri müdahaleyle Suriye’de sahadaki güç dengelerini değiştirdi. 2017 başında Türkiye ve İran’la beraber kurduğu Astana masasından önemli kazanımlar elde edileceği umulurken İdlib, Doğu Guta sorunu ve Suriyeli muhaliflerin tatmin edilememesi, uzlaşı umutlarına gölge düşürdü.
Suriye savaşı ile Ortadoğu’ya dönüş yapan Rusya’nın, bölgesel nüfuzunu güçlendirmesi önündeki ABD, Kürtler ve İsrail engellerine bağlıdır.
Savaşın ilk yıllarında Suriye’nin kuzeyi önemli ölçüde Kürt Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve askeri kanadı Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) kontrolüne bırakılırken ne Ankara ne İran ne de Rusya sorunun bugün bu kadar büyüyeceğini belki de hiç hesap edememişti.
Rusya, Suriye’deki Kürt sorununu hep siyasi çözüm sürecine havale ediyordu. Kürtlerin bu denli ABD’ye yakınlaşacağını tahmin etmedi.
Moskova yönetimi Suriye’de Kürtlerin siyasi, idari ve sosyal haklarının her halükârda daha fazla olacağını her platformda dillendiriyor. Kürtlere Suriye’nin toprak bütünlüğü içerisinde bir çeşit özerklik teklifini Ocak 2017’deki ilk Astana toplantısında sunduğu anayasa taslağıyla somut bir şekilde gündeme getirmişti.
Geçen yıl muhaliflerin ve Ankara’nın tepkisiyle karşılaşan Moskova, bu önerisini geri çekmediği gibi Birleşmiş Milletler meşruiyetinde gündeme getirmenin yollarını arıyor.
Rusya’nın PYD/YPG’yi Suriye, Şam yönetimine bağımlı kılmaya çalışan projesi, ABD’nin PYD/YPG güçlerine vaat ettiği gelecekle örtüşmüyor.
Suriye’de ABD ile Rusya’nın Kürtler konusundaki anlaşmazlığı patinaj, tıkanma aşamasına gelirken İsrail bu kez Suriye’ye müdahil oluyor.
Rusya, İran’ı kenara çektiği 2015’den beri Suriye krizinin ana aktörü olarak ortaya koyduğu Astana, Soçi süreci de ciddi bir kırılma sürecine girdi.
İsrail’in, İran’ın İHA’sını düşürmesi, akabinde Suriye’nin İsrail uçağını düşürmesi, İsrail’in, Suriye hava savunma sistemleri ve İran’ın kontrol sahalarını vurmasıyla Suriye’de İsrail sürecine işaret.
Rusya ve ABD’nin elinde adeta poker kartına dönen PYD/PKK’nın pazarlık sürecine, İsrail’in de katılacağı bir pozisyon açılıyor.
Bu durum Rusya’nın elini ABD’ye karşı zayıflatabilir. İsrail, PYD/PKK konusunda ABD ile örtüşen bir düşünceye sahip.
Suriye’nin kısa vadede sulha erişmesi çok zor görülüyor, orta vadede Irak devletinin içine düştüğü sürece doğru evrilirken, İsrail’in sütre gerisinde ABD ve Rusya üzerinden müdahil olma arzusunu görüyoruz.