Geriye dönük her yazım bana heyecan vermiştir.
Bugünden geçmişi iyisi ve kötüsüyle yorumlamak;
Hem bugünü okumaktan kolay
Hem de Müslüman için her daim "kader" üzerinde en az konuşulması gereken zaman dilimi olduğundan
Sadece iman etmek yeterlidir.
Geleceğe "kadere iman babından" teslim olduğun da zamanı geriye doğru yorumlamak "ibret alma" anlamına bürünür.
1973 yılında doğmuş biri olarak 79 Kıbrıs harekatını, 1980 darbesini birebir karakterleri anlamında hatırlamam zor hatta bir bakıma gereksiz gibi geliyor.
Zaten Kıbrıs harekatın ana kahramanı o dönem için Ecevit!!!!!!@
Oysaki yıllar sonra ki okumalar ile Erbakan Hocanın bu konuda insiyatif kullanarak harekat emrini veren görünmez kahraman olduğu anlaşılacaktır.
Tabi anlamak isteyenler için.
Kıbrıs harekati ile ilgili hafızamda olanlar tam bir çocuk da olması gerektiği gibi
Kim derdi ki yıllar sonra bir yetişkin olarak milliyetçilik hayatımda en son savunduğum şey olacak diye
Oysaki ne büyük mutluluk bizim için Kıbrıs çıkartması büyük bir başarı idi.
Ada’daki kardeşlerimize götürdüğümüz özgürlük geçmişte oyunlarımızı akseden çıkartma bugün Erbakan Hoca'nın ruhu şad olsun duasıyla hatırlanıyor.
Ve 1979 İran devrimi Humeyni'nin İran'a gelişini uçaktan işin hatırlıyorum.
Silik silik bir hafıza fotografı ile
1980 12 Eylül derin devletin bilmem kaçıncı askeri darbesinin ben de önemli hatırası kardeşimin kafamı parfüm kutusuyla yarması çocuğuz işte duramıyoruz yerimizde bazen birbirimizin canını yakacak şiddet içeren hallerimiz oluyormuş gibi!!!!!
Akan kana rağmen sokaktaki askeri ikna edemeyen ailem
Büyük bir değildi mahallemiz.
Ben yedi yaşında bir çocuktum.
Yedi yaşında bir çocuğun kafası kanasa da kliniğe çıkması yasak.
Neden çünkü "sokağa çıkma yasa var"
Kenan Evren siyah beyaz ekrandan hatırlıyorum.
Şöyle yakışıklı bir konuşma yapıyordu bir çok kişiyi ikna eden "sokaklarda akan kan duracaktı gencecik fidanlarımız kanlı çatışmalara" kurban gitmeyecekti.
Lakin askeri darbeye kurban edilecek bir çok gencimiz işkence görecek ya da sebepsiz yere içerde yatacaktı.
Hiçbir darbenin kurbansız bir sonuç elde etmesi zaten düşünülemezdi.
Yaman çelişkiler ülkesi idi.
Ulus devlet Türkiyede yaşanılanlar.
1980 yılların ardından gelen 90 da lise öğrencisi idim.
90 yıllar herşeyden biraz olan özgürlükler seronomisi idi.
Hiçbir şey tam değildi.
Hiç bir şey eksikte değildi.
Herşeyden biraz ülke sanki başka bir sisteme kurgulanıyordu.
"Seküler dünyevi liberal sadece kendin nefsin için yaşama" yaşam biçiminin temelleri o yıllarda atıldı.
Evet "Özal'lı yıllar" dindar mütedeyyin hatta her kesimden insanın "hasretle minnetle anacağı 90 yıllar diye dizisini yapılacağı" özlemle anılan riski yıllardı.
Meslek liseleri revaçta idi.
Elektronik o dönemin populer bölümü idi.
Biraz havalı, biraz elit bir bölümdü.
Meslek liselerinin bölümleri arasında
Üniversiteye örtülü başladım.
Lisede kimsenin benden beklemeyeceği bir karara imza attım.
"Örtündüm"benim hayatımın en doğru kararı idi.
Zaman içinde bunu daha iyi anladım.
Lakin Özal'ın özgürlükçü toplum çabalarına rağmen biz çokkkkk uzun yıllar daha ulus devlet Türkiye de ZENCİ muamelesi görmeye devam edecektik.
Beyaz Türkler için biz hep gerici yobaz hatta biraz da cahil üniversite mezunları idik.
Varlığımız onları rahatsız ediyordu.
Ve mecburen mesleğimden koptum bu isteyerek bir kopuş değildi.
Lakin hassasiyetleriniz varsa bu hassasiyetlerden vazgeçemeyeceğinizi fark ettiğinizde anda kapılar bir bir yüzünüze kapanıyordu.
Aslında mücadele verdim de
Bir çok iş görüşmesi yaptım bir ço yere yere Cv bıraktım.
Anlaşılan benim hikayem elektronik üzerinden değil
Kalem,kitap üzerinden devam edecekmiş.
Yüzümüze kapanan kapılar kaderin bir cilvesi olarak başka kapıların açılmasının muştusu imiş.
Hayat sadece emek vermek ve yola devam etmek imiş.
Çünkü bizim gayemiz yola devam etmek
Biz seferden mesuluz.