Liseli kızlarımızla;
Peygamber Efendimiz (sav) in muhteva itibariyle 'beni yaşlandırdı' dediği Hud surenin tefsirini işlemeye devam ediyoruz.
Evet derslerimiz sanal alemde devam ediyor.
Dersimizde bize bahşedilen güzellikleri "söz uçar, yazı kalır." misali kayıt altına alıyoruz.
Her türlü muhabbeti Rabbimizden niyaz ediyoruz.
Allah var, gam yok.
Bizler hayatın içinde
"Allah'ın kânunlarını çiğnemiyoruz" diye kaybettiğimiz her türlü makam,mevki ve insan ilişkileri kayıp değildir.
Bilakis rızâ-i ilahi kazanılacağı bir durumdur.
Hud suresinin 58 ile 68 ayetlerini çalışırken kendi kenmize sormalıyız.
"Allah'ım ben durduğum yerde bulunmaktan ne kadar razıyım?"
Hud suresinde Salih(a. s) ve Hud (a, s) İslam'ı tebliğ edişlerinde Allah'ın onlara bahşettiği vahiyden o kadar razılar, durdukları ve seçtikleri inançla ilgili zerre şüpheleri yok.
Ya bizler İslamdan memnunmuyuz?
İslam'ı seçebildik mi?
Ey nefsim!
Kalbim İslâm'dan ne kadar memnun, mutmain?
Liseli kızlarımızla 50 ile 68 ayetleri yaparken zaman zaman bu soruyu sorduk kendimize.
Şu an birey olarak, ümmet olarak
"İslam'ın bizden razı olup olmadığını sormak kadar önemli olan soru,
-Biz İslamdan razımıyız?-"
Buradaki "İslamdan razı olmaktan kastımız seçtiğimiz mahalleden memnunmuyuz!" sorusudur.
Eğer "razıyız" cevabını veriyorsak bu cevaba rağmen "niye razı değiliz" gibi hallerle karşı mahalleye öykünüyoruz.
Dersin ilerleyen zaman diliminde şu soru geldi gündemimize "toplumda renk vermekten, İslam olarak görünmekten çekiniyormuyuz?"
Eğer çekinmiyor isek çekinen tavırlarımız neden var?
Oysaki inanan kişinin lügatında 'rengini verme korkusu' gibi kavram olmamalı.
Bizden öncekiler var olma savaşı verdi.
Biz var etme savaşı vermek durumundayız.
Bunu yaparken Ey nefsim;
Renk verme,eğip bükme ve dahi İslamdan taviz verme halleri yakışıyor mu?
"Allah yok" demek illa dille ikrâr edilecek bir durum değil sünnetullaha muhâlif fiilerlede buna gark olabiliriz. - Allah'ın yasalarını yok saymak, yokmuş gibi bir rahatlıkla yaşamak- (mazallah)
Ayrıca Salih(a. s) ve kavminin deve ile imtihanından yola çıkarak kendimize;
"Sen hangi deveyi katlettin?"
sorusunu sormalıyız.
Bizlerde her bir yok saydığımız ve hayatımızdan attığımız amellerimizle zamanımızın "develerini" katletmekteyiz.
Böyle sağlam dağ gibi yaslanacağımız bir medeniyete ve örneklemeye sahip iken nasıl olurda seküler, laik ve kapitalist bir sisteme razı oluyoruz.
Her birimizin kendi mesleğinde çok güzel yaşanılabilir ve uygulanabilir çözümleri medeniyetimizde mevcuttur.
Bu çözümleri medeniyetimizin içinden çekip çıkarmak bizim boynumuzun borcudur.
Her birimiz "Mücrim"-günahkar, suçlu- olmamak için;
İbadet, taat ve cennet yolcusu olmak için yine medeniyetimize ait bir kavram ile birbirimizi "teşvîk" etmeliyiz.
Seküler, laik ve kapitalist sistemin dili olan
"meydan okuma" kavramını hayatımızdan uzak tutmalıyız.
Ve nesil gençler olarak kamuda şu zamanda İslamınızla sınanmadığımız vakti bir fırsat bilip medeniyetimize yakışan işler üretmeliyiz.
Hatırlatmak babında ayetleri buraya aktarıyoruz.
İyi okumalar
50. Âd kavmine de kardeşleri Hûd'u gönderdik. Hûd, şöyle dedi: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. O'ndan başka sizin hiçbir ilâhınız yoktur. Siz, sadece iftira ediyorsunuz."
51. "Ey kavmim! Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, ancak beni yaratana âittir. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?"
52. "Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tövbe edin ki, üzerinize bol bol yağmur göndersin ve gücünüze güç katsın. Günahkârlar olarak yüz çevirmeyin."
53. Dediler ki: "Ey Hûd! Sen bize açık bir mucize getirmedin. Biz de senin sözünle ilâhlarımızı bırakacak değiliz. Biz sana iman edecek de değiliz."
54,55. Biz sadece şunu söyleriz: "Seni, ilâhlarımızdan biri fena çarpmış." Hûd, dedi ki: "İşte ben Allah'ı şâhit tutuyorum. Siz de şâhit olun ki, ben sizin Allah'ı bırakıp da O'na ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Haydi hepiniz toptan bana tuzak kurun, sonra da bana göz açtırmayın."
56. "İşte ben, hem benim, hem sizin Rabbiniz olan Allah'a dayandım. Yeryüzünde bulunan hiçbir canlı yoktur ki, Allah, onun perçeminden tutmuş olmasın.(5) Şüphesiz Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir."
57. "Eğer yüz çevirirseniz; bilin ki ben, benimle gönderileni size tebliğ ettim. Rabbim (dilerse) sizden başka bir kavmi sizin yerinize getirir ve siz O'na bir zarar veremezsiniz. Şüphesiz Rabbim, her şeyi koruyup gözetendir."
58. Helâk emrimiz gelince, Hûd'u ve beraberindeki iman etmiş olanları, tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Onları ağır bir azaptan kurtardık.
59. İşte Âd kavmi! Rablerinin âyetlerini inkâr ettiler. O'nun peygamberlerine karşı geldiler ve inatçı her zorbanın emrine uydular!
60. Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lânete uğratıldılar. Biliniz ki Âd kavmi, Rablerini inkâr etti. (Yine) biliniz ki Hûd'un kavmi Âd, Allah'ın rahmetinden uzaklaştı.
61. Semûd kavmine de kardeşleri Salih'i peygamber gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka hiçbir ilâhınız yok. O, sizi yeryüzünden (topraktan) yarattı ve sizi oranın imarında görevli (ve buna donanımlı) kıldı.(6) Öyle ise O'ndan bağışlanma dileyin; sonra da O'na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır ve dualara cevap verendir.
62. Onlar şöyle dediler: "Ey Salih! Bundan önce sen, aramızda ümit beslenen bir kimseydin. Şimdi babalarımızın taptıklarına tapmamızı bize yasaklıyor musun? Şüphesiz, biz senin bizi çağırdığın şeyden derin bir şüphe içindeyiz."
63. Salih, dedi ki: "Ey kavmim! Söyleyin bakayım, eğer ben Rabbim tarafından apaçık bir delil üzerinde isem ve bana tarafından bir rahmet (peygamberlik) vermişse, O'na karşı geldiğim takdirde beni Allah'tan kim koruyabilir? Demek ki, zarara uğratmaktan başka bana katkınız olmaz."
64. "Ey kavmim! İşte size mucize olarak Allah'ın dişi bir devesi. Bırakın onu, Allah'ın arzında yayılıp otlasın. Ona kötülük dokundurmayın, yoksa sizi yakın bir azap yakalar."
65. Derken onu kestiler. Salih, dedi ki: "Yurdunuzda üç gün daha yaşayın. (Sonra helâk olacaksınız.) İşte bu, yalanlanamayacak bir tehdittir."
66. (Helâk) emrimiz geldiğinde Salih'i ve beraberindeki iman etmiş olanları tarafımızdan bir rahmetle helâktan ve o günün rezilliğinden kurtardık. Şüphesiz Rabbin mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
67. Zulmedenleri o korkunç uğultulu ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
68. Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Biliniz ki Semûd kavmi Rablerini inkâr etti. (Yine) biliniz ki Semûd kavmi Allah'ın rahmetinden uzaklaştı.