Diyelim ki İslamı Güncelleştirdik! Peki Kimin İçin?
Soruyoruz “İslam’ın güncellenmesini” bu sözlerle istemenin hedefi nedir? İslam’ın güncellenmesi demek hükümlerin yeniden bu laik sisteme uydurarak güncellenmesi mi demektir? Bu sözlerle ne kastedilmektedir?
Özlü Söz: Reis olmadan âlim olun, âlim olmadan reis olursanız ilme yol bulamazsınız. İMAM-I A’ZAM
Kendi bekaları, mevki ve makamları için yeri geldiğinde hiç çekinmeden konuşmanın haddi aşmak olduğunu edeple öğrendiğimiz bir dinin öğrencileriyiz.
Her ne kadar bu dini eğitimi temel eğitim yaşımızda tahsil etmemiş olsak bile bu edebi nasip eden Rabbimizin lutfuna mazharız…
Son dönemlerde batı emperyalist gücün tahakkümü ile siyasi platformda saf tutanlar kendi öz inanç temellerine batı düşüncesinin etkisiyle yön vermek adına çeşitli çalışma ve eylemlere tanık oluyoruz.
İsrail Siyonistleriyle siyasi ve ekonomik ilişkileri ileriye götürmek için artık saklama gereği bile duymayan sözde İslami devletlerin batı medeniyeti karşısında teslim olma ve onları üstün görme kompleksi iliklerine kadar işlemiştir.
Allah Al-i İmran Suresi 139. Ayetinde şöyle buyurmaktadır; “Gevşemeyin ve üzülmeyin; eğer gerçekten müminler iseniz mutlaka en üstün olan sizlersiniz.”
Allahın koruması altında olan Kuran'da bu ayet olmasına rağmen batı medeniyeti karşısında gevşeyen, üzülen, korkan, zevk ve eğlenceye dalanlar müminlik sıfatlarından taviz vermeleri günümüzün işbirlikçi Müslümanları(!) olarak siyaset sahnesinde varlık gösteriyorlar.
Batı, hayatımızın her alanına girerek bizi kendisine tamamen bağlamış durumda. İçimizde Kuran'ı rehber edinenlerden örgütler kurarak coğrafyamızda iç çatışmalar çıkarmakta. Farklı içtihadı yorumlar etrafında radikal görüşlü ve İslami siyasetten yoksun kimseleri âlim diye ortaya çıkararak onların etrafındaki kimselere silah vererek çatıştırması bir imam (ulu'l-emr) etrafında olmamanın neticesidir.
Batı emperyalizmi İslami konularda Kurana göre hareket edenleri tespit ettiğinde onların siyaset sahnesine çıkmaması için bütün önlemlerini alırken onların isteği doğrultusunda hareket edenleri de belli dönemler için iktidara getirip projelerini hayata geçirmektedir. Bu konuda sayısız örnekler vardır.
Özellikle Milli Görüş'ün İslam dünyasını birleştirme düşüncesine çok yakından takip eden bu emperyalist güç Erbakan’ın önünü kesmek ve düşüncelerinin hayatiyet bulmaması için Erdoğan’ı iktidara gelmesi için destek verdi.
Erdoğan bu destekle iktidar olurken Arap Baharını başlattılar. Mısır’da güçlü olan Müslüman Kardeşler teşkilatının iktidara geleceğini bilen ABD bunu kontrol etmek için hep hazırda bekledi. O dönemde ABD ile birlikte çalışan Erdoğan Mısır’a gitti ve onlara laik bir anayasa yapmalarını önerdi.
Mısır’ın önde âlimlerinden olan Şeyh Mustafa El Advi, Erdoğan’ı şiddetli bir şekilde eleştirdi. Erdoğan’a âlim olmadığını ve Mısır’a laiklik önermesi dini açıdan çok tehlike arz ettiğini söyledikten sonra laikliğin kendileri açısından kâfirlik olduğunu söylerken Erdoğan’a tövbe edip yeniden iman ve nikâh tazelemesini önerdi. Şeyh Mustafa El Advi’nin You Tube sayfasındaki sözlerinin linkini buraya yazıyorum merak edenler bakabilir. (https://www.youtube.com/watch?v=hdzfAQFWyVY9)
Erdoğan dini konularda âlim olmadığı herkes tarafından bilinen bir gerçek ve bu gerçeğe rağmen Mısır yetkililerine laik bir anayasa önermesi büyük tepki ile karşılanmıştı. Allah Kuranın Enbiya Suresi 7. ve Nahl Suresi ile Ankebut Suresinin 43. Ayetlerinde “… Bilmiyorsanız zikir(ilim) ehlinden sorunuz” buyurmasına rağmen kendisi sahası olmamasına rağmen İslam adına konuşmuştu.
Hemen hemen her toplantıya katılan ve bazen de sarayında topladığı kalabalıklara hitap eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Dünya Kadınlar Günü Programı’nda bir konuşma yaptı.
Kendisini din adamı olarak tanıtanların kadınlar hakkındaki açıklamalarını eleştiren Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle: “Son günlerde bakıyorsunuz din adamı olarak ortaya çıkıp da ne yazık ki kadınla ilgili çok farklı açıklamalarda bulunup, dinimizde kesinlikle yeri olmayan bazı kendine göre içtihatta bulunan kişiler çıkıyor ortaya. Anlamak mümkün değil. Yani bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada zamanda yaşıyorlar. Çünkü İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. Siz İslam’ı 14-15 asır öncesi hükümleriyle kalkıp da bugün uygulayamazsınız. Böyle bir şey yok.”!!!
Konuşmasının devamında "Birileri sosyal medyada konuşmaya başladı. Siz bu fakiri korkutamayacaksınız. Hak neyse ben onu söylemeye devam edeceğim. Kitabımızın, İslam'ın hükümlerini sağa sola evirip çevirmeye hakkınız yok" dedi.
"Biz içtihatları değiştirmezsek, uygulamaya ilişkin kuralları uygun şekilde yenilemezsek sadece kendi kendimizi kandırmış oluruz" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz dinde reform aramıyoruz. Haddimize mi? Ama çıkıp da kadınlarla ilgili, yaşlılarla ilgili konuşmaların İslam'a getirdiği lekeyi görmezden gelemez" ifadelerini kullandı.
Erdoğan’ın yukarıdaki beyanlarına baktığımızda Nurettin Yıldız hocanın çok önceden yapmış olduğu bazı konuşmalarından rahatsız olanlar bunu gündeme taşımış ve Erdoğan da bu konuşmalardan rahatsız olmuş ki dünya kadınlar gününde hocayı hedef alarak haddi olmadığı halde; “İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. Siz İslam’ı 14-15 asır öncesi hükümleriyle kalkıp da bugün uygulayamazsınız” diyecek kadar ileri gitmiştir.
İslam’ın güncelleşmesini ne adına ve kim için istedi Cumhurbaşkanı.
Başında bulunduğu ülke İslam hukukunu terk etmiş ve Avrupa’nın dört Katolik Hıristiyan ülkesinden hukuk getirtmiş bir ülke. İthal hükümlerle Müslüman halka 90 küsür yıldır Hıristiyan hukuku dayatılmış…
İslam’ın haram saydığı her şey bu hukukla Müslüman halkın hayatına sokulmuş. Kadınlar tesettürü atmış, içki, kumar, faiz, fuhuş ve her türlü zevki eğlencelerle bir hayat standardı oluşturularak bugün İslam'dan uzak bir nesil yetiştirilmiş...
İslam’dan uzaklaştırılan bu halkın arasında dinine tabi olmak isteyen ve bunun için mücadele ederek çeşitli yollarla hayatını İslam'a adepte edenlere neler yapıldığı bilinmesine rağmen, İslam’dan nefret eden ve İslami bir hayatı istemeyenlere şirin görünmek adına “İslam’ın güncellenmesini” istemek sadece akıl tutulması değil alenen işlenen bütün haramları görmemektir ve hayatın bu şekliyle devam etmesine rıza göstermektir…
Allah Maide Suresi 51. Ayetinde; “Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları kendinize veli edinmeyin, onlar birbirlerinin velisidir. Sizden kim onları veli edinirse o onlardandır. Allah zalimler toplumuna hidayet vermez” buyurur.
Şimdi bu ayetin güncelleşmesi için Yahudi ve Hıristiyanlarla dostluklar mı kuralım. Onların velayetini kabul ederek elimizdeki Kuran'a göre onlara hep şirinlik mi gösterelim?
Türkiye Cumhuriyeti laik ve demokrasi peşinde koşan aynı zamanda yüzünü batıya çevirmiş bir ülke. Başında bulunan Erdoğan İslam’ın güncelleşmesini kim adına ve ne adına istemektedir. Kendisi alim değil ve İslami konularda yeterliliği olmamasına rağmen konuşma hakkına da sahip değil.
Nitekim Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz sosyal medya hesabından; “Muhterem Cumhurbaşkanım! Haddinizi aşarak şer’î meselelerde fikir beyan ettiniz! Zira ne Müctehid ve ne de fıkıhçısınız” diyerek yerinde bir tepki göstermiştir.
Cumhurbaşkanı olarak laik Türkiye Cumhuriyetine göre İslami konulara müdahale etme hakkı kendisinin değildir. Hele hele diyanet işlerinin de değildir. Zira diyanet teşkilatının kuruluş amacı kaldırılan hilafetin halk tarafından yerine ikamesi olarak kurulan laik cumhuriyetin bir kurumudur. Diyanet işleri başkanlığının İslam adına konuşma yetkisi yoktur. Ama öyle bir algı oluşturulmuş ki sanki laik cumhuriyetin bu kurumu İslam’ın tek yetkili kurumuymuş gibi lanse edilmekte...
Soruyoruz “İslam’ın güncellenmesini” bu sözlerle istemenin hedefi nedir? İslam’ın güncellenmesi demek hükümlerin yeniden bu laik sisteme uydurarak güncellenmesi mi demektir? Bu sözlerle ne kastedilmektedir?
Eğer çağlar evvel o dönemin ihtiyaçlarına göre yapılan bir takım içtihatların günümüzle örtüşmediğini ve âlimlerimizin bu içtihatlar yerine Kuran ve Sünnet ışığında yeniden içtihat yapmaları daha uygundur denilse kabul edilir. Ama İslam’ın güncelleşmesini istemek ve “İslam’ı 14-15 asır öncesi hükümleriyle kalkıp da bugün uygulayamazsınız” sözleri maksadı çok aşmış bir beyandır ve söyleyenin de işi değildir.
Ülke sisteminin İslami hükümlerle yönetilmediği gerçeği karşısında kendini İslam dışı gören herkes için Müslümanları ilgilendiren fetva ve bağlayıcı kararlar onları bağlamamaktadır. Bu tür konuşma ve fetvalar hayatını İslam’a göre yaşamak isteyenleri kabul edebileceği şeylerdir. Buna karşı çıkıp sanki bu söz ve fetvalar onlar için söylenmiş gibi devletin başındaki zatın da bu konuda ahkam kesmesine yol açıcı feveranlar sadece gündem oluşturup hedef saptırmaktır.
Yıllarca Kemalist zorbalıkları Müslümanlar dayatanların bugün de aynı teranelerle Müslümanların hayatını ilgilendiren söz ve fetvalara müdahil olmaları hele hele laik ve daha demokrasiyi oturtamamış bir ülkenin İslam’a yön vermeye kalkması kabul edilir bir durum değildir.
Herkes haddini bilmeli ve her haramı özgürce kullananlara Müslümanların bir dahlinin olmadığı Türkiye’de kimsenin de Müslümanların kendi rızasıyla hayatına uyguladı fetvalara karşıma hakkı yoktur. Ancak akılla ve nakille ters düşen ve aynı zamanda insanlık onur ve haysiyeti ile bağdaşmayan akıl dışı fetvalarda elbette ki hiçbirinizin umurunda da değildir…
Selam ve dua Allah gerçek anlamda tabii olanlara…