Gökleri ve yeri yaratıp insanın kullanımına sunan Yüce Allah (cc), göklerden su indirip onunla insanları rızıklandırır. Denizleri, yeryüzündeki ırmakları ve içindeki yiyecekleri insanın emrine verip yerden çeşitli meyveler çıkarır. Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı, yıldızlarla birlikte insanın hizmetine sunar. Göklerde ve yerde bulunan, gizli ve açık her şeyi kendinden bir lütuf olarak insanın hizmetine veren Yüce Allah, insana verdiği değeri Kur’an-ı Kerim’de çeşitli ayetlerde dile getirmiştir.
Kâbe’ye tazim ve hürmette bulunan Peygamber Efendimiz, bir müminin Allah katındaki saygınlığının Kâbe’nin saygınlığından daha yüce olduğunu şu sözleriyle beyan ediyor: “Dünyanın zeval bulması, Allah’a bir müslümanı öldürmekten daha ehven gelir. Eğer gök ve yer ehli bir müminin kanını dökmek konusunda el birliği yapsalardı, Allah onları topluca cehenneme doldururdu.” Bir diğer hadislerinde de “İki Müslüman silahlarıyla karşı karşıya gelirlerse, öldüren de, ölen de cehennemdedir” derken bir müminin öldürülmesinin ne kadar büyük bir suç olduğunu açıkça dile getirmiştir.
Bazı din âlimlerine göre, birbirini öldürmeye kalkan müminlerin her ikisi de cehenneme girmeye lâyıktır; ama durumları Allah’a kalmıştır. Allah dilerse affeder, dilerse cezalandırır. Diğer bir görüşe göre bu ceza, Müslüman’ı öldürmeyi helâl görenler içindir. Ölen ve öldüren her ne kadar niyetleri itibariyle aynı durumda iseler de, fiilleri itibariyle şüphesiz aynı değildirler. İkisi de birbirlerini öldürmeye niyetlenmişler ama biri niyetini gerçekleştirmiş, karşısındakini öldürmüş, diğeri niyetini gerçekleştirememiştir. Bu itibarla, ikisi de cehenneme girse bile aynı mertebede sayılmazlar denilmiştir. Biri sadece niyetinin ve eyleme teşebbüsünün karşılığını, diğeri ise hem niyetinin ve hem de eyleminin karşılığı olan cezayı görür. Resul-i Ekrem de “Allah’ın her günahı affetmesi umulur, ancak müşrik olarak ölen ile bir mümini kasten öldürenin affı söz konusu olmaz” buyurmuştur.
İslam uleması da kasten adam öldüren birinin tövbesinin caiz olup olmadığını tartışır. Önemli bir kesim, katilin tövbesinin muteber olmayacağını, ebedî olarak cehennemlik olacağını söyler. Hatta haksız yere kasten adam öldüren birine Abdullah b. Ömer’in “Sen soğuk bir su iç! Çünkü sen artık cennete giremezsin!” dediği rivayet edilir.
Haksız yere bir hayvanı öldürmek bile yasaklanmış ve bu cürümün sahibi ceza ile tehdit edilmişken, bir adamı öldürenin durumu bundan çok daha vahimdir. Kasten bir mümini öldüreni Allah lanetlemiş ve ona çok büyük bir azap hazırladığını ayetle- rinde dile getirmiştir. Allah, adam öldüren kişi hakkında, hepsi de birbirinden felaket dört tane akıbet olan Ebedî cehennem, Allah’ın gazabı, Allah’ın laneti ve onlar için özel olarak hazırlanmış çok büyük bir azap zikreder. Bunlar sıradan bir adam öldürmekle ilgilidir.
Terör denince, daha çok insanların geneline yönelik örgütsel bir faaliyet aklımıza gelir. Dolayısıyla teröristten de ülkemizin ve insanlığın baş belası olan, insanların canına, malına ve genel güvenliğe kastetmiş kişileri anlıyoruz. Dinen bu suçun cezası yukarıda bahsettiğimizin kat kat üstündedir. Cenâb-ı Hakk Kur’an-ı Kerim’de adam öldüren ve yeryüzünde fesat çıkaran insanların bütün insanları öldürmüş sayılacağını buyurur. Bu türlü kişilerin cezasını da ya öldürülmeleri, ya asılmaları yahut el ve ayaklarının çapraz olarak kesilmesi ya da bulundukları yerden sürgün edilmeleri şeklinde belirler. Bu cezaların da dünyada uğradıkları aşağılayıcı ceza olduğunu, ahirette ise onlar için büyük bir azap hazırlandığını belirtir. Yani insanlara karşı silah kullanan, onları öldüren, mallarını alan ve onların temel haklarına saldıranların, Allah ve peygamberinin yasakladığı özellikle insanlara yönelik fiilleri silah gücü ile işleyenlerin, eşkıyalık ve kanunsuzluk yapanların, yol kesenlerin, insanlara korku salanların, halkın emniyet ve asayişini bozanların, silahlı eşkıyalık yapanların, bireysel bir cinnet halinde değil, bilinçli ve örgütlü bir şekilde halka ve devlete karşı örgütlenerek suç işleyenlerin cezasını Yüce Allah hem dünyada ve hem de ahirette çok ağır olarak vermektedir.
İslam anlayışına göre insanlar, işledikleri suçun cezasını dünyada çekerlerse, ahirette aynı suçtan tekrar ceza görmezler. Bu İslam’da temel bir prensiptir. Allah (cc) âdildir ve bir suçtan dolayı insanı iki defa cezalandırmaz. Bu O’nun adaletiyle bağdaşmaz. İslam’da kişinin dünyada çekmiş olduğu ceza, işlediği suçun kefareti kabul edilir. Ancak terör ve şiddet gösterenler dünyada mezkûr cezaları çekseler bile ahirette yine aynı suçun cezasını çekmekten kurtulamıyorlar. Yani şiddete bulaşanlar, dünyada cezalarını çekseler dahi, bu onların suçlarına kefaret sayılmayacak, âhirette çok daha büyük bir azaba uğrayacaklardır.
Fıkıh âlimlerimiz, şiddete başvuran, devlet güçleriyle silahlı mücadeleye girişen kişiler, bu mücadelede öldürülecek olurlarsa, cenazelerinin kılınmasını caiz görmezler. Onların cesetleri Müslüman mezarlığına defnedilmez, açılan bir çukura bir leş misali gömülürler. Bahsedilen bu cezaların merhametle değil, adâletle ilgili bir konu olduğunu unutmamak gerekir. Kişi ve toplumun refahını bozan zalim ve katillerin af edilmesi, toplumda bozgunculuğun meydana gelmesine sebep olacaktır.
“Kim, cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir nefsi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir nefsin yaşamasına sebep olursa, bütün insanları yaşatmış gibi olur” prensibiyle hareket eden dinimiz İslam, adam öldüren ve yeryüzünde fesat çıkaran insanların bütün insanları öldürmüş sayılacağını, insanları bu beladan kurtaranların ise bütün insanları ihya etmiş sayılacağını kaydediyor.
Teröre ve teröristlere bu kadar açık bir şekilde tavır alan, teröre bulaşanlara dünyada da ahirette de en ağır cezayı veren İslam dinini terör ile yan yana getirenlerin, ya İslam dininden haberleri yoktur ya da İslam dinine bir kasıtları vardır. Aksini söylemek mümkün değildir, vesselam…