Toplumun huzur ve mutluluğuna
önem veren İslam, toplumda bu huzuru ve mutluluğu gerçekleştirmek için bazı
kurallar koymuştur. Bir malın belirli bir kısmını muayyen bir zaman sonra Allah
rızası için ihtiyaç sahibi Müslümanlara vermek demek olan zekât, hicretin
ikinci yılında farz kılınan mali bir ibadettir.
Mali varlığımızın, maddi
nimetlerin şükrü olan zekât, namazla birlikte Kur’an’ı Kerimde otuz yedi yerde
geçer. Bunun nedeni, dinimizin bu ibadete çok önem vermesi, namazı ferdi
temizlenme, zekâtı ise toplumsal temizlenme olarak sunmasıdır. Zekâtın dinî,
ahlaki ve hukuki boyutu vardır.
İktisadi olarak belli bir
zenginlik düzeyine erişmiş Müslümanların ellerindeki değerlerden ihtiyaç
sahiplerinin hakkı olan kısmı, Rabbimizin buyurduğu sekiz sınıf kişiden birine
veya birkaçına vermeye zekât denir.
Toplumdaki ekonomik dengelerin
zenginler lehine bozulmasıyla fakir-zengin arasında oluşabilecek ekonomik,
psikolojik ve sosyolojik uçurum ancak zekât ibadetiyle engellenebilir.
Zekât: sözlükte artma, çoğalma,
temizlik, bereket, iyi hâl ve övgü anlamlarına gelir. Dinî bir terim olarak
ise; belirli bir malın bir kısmının Allah rızası için dinen zekât alabilecek
durumdaki muayyen kişilere verilmesi demektir. Malî ibadetlerden biri olan
zekât, İslam’ın beş temel esasından biridir.
Verilip verilmemesi kişilerin
isteğine bırakılmayan zekât, fakirin hakkı ve zenginin yerine getirmesi gereken
bir ibadet olarak Allah tarafından Kur’an’ı Kerim’de “Onların mallarında muhtaç
ve yoksullar için bir hak vardır” (Zariyat/19) ayetiyle emredilmiştir. Kur’an,
zekâttan hak sahibi olan sekiz sınıfı şöyle saymaktadır: Yoksullar, düşkünler,
sadakaların toplanmasında görevli olanlar, kalpleri kazanılacak olanlar, azat edilecek
köleler, borçlular, Allah yolunda (çalışanlar) ve yolda kalmışlar…
Rabbimiz zekâtı verenleri
Allah’ın emri uyarınca doğru yolu gösteren önderler olarak nitelendirmektedir.
Allah’ın hoşnutluğunu talep ederek tevdi edilen zekât, kulların manevi kârlarını
kat kat arttıran bir vecibedir.
Zekâtın sözlük anlamlarından
birisi arınmak, temizlenmektir. Namaz bireysel ahlakı, zekât toplumsal ahlakı
geliştirir, güçlendirir. Zenginliğin böbürlenme, fakirliğin ise utanç vesilesi
olmadığı bilincini kazandırır.
Zekât; Başka inanışlarda olmayan
ve toplumun sıkıntı ve dertlerini tedavi etmek ve ihtiyaçlarını karşılamak
üzere İslam’ın getirdiği ibadetlerden biridir.
Zekât; Toplumu birbirine
bağlayan, zengin ve fakir arasında denge oluşturan, zenginlerde şefkat ve merhamet
duygularını geliştiren sosyal yardımlaşma ve dayanışma sistemidir.
Zekât, kalbi cimrilik
hastalığından, malı fakirin hakkından temizleyen bir ibadettir.
Zekât, sosyal hayattaki maddi
farklılıkları ortadan kaldıran; diğer toplumların güya üzerinde durur
gözüktükleri sosyal dengeyi Müslüman toplumda gerçekten kurmayı hedefleyen;
fakir ile zengin arasında insani bir köprü oluşturan çok erdemli bir ibadettir.
Zekât, zengini fakire, fakiri de
zengine yaklaştırır; bireyi maddeperestlikten, mal sahibini malına tamahtan
kurtarır. Zenginin şahsiyetini güçlendirdiği gibi onu hayra teşvik eder.
İhtiyaç sahibini rencide etmeden temel ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlar.
Böylece inananlar arasındaki kardeşlik bağlarının güçlenmesi sağlanır.
Zekât, malı borçtan, kalbi
cimrilik ve hasetten temizler. Ruh ve beden arasında bir denge sağlar. İnsana
malın gücünü ve o gücün etkisinde kalmayı değil, onu etki altına almayı
öğretir. Zenginler ile fakirler arasındaki mali uçurumun azalmasına, toplumda hasedin
ve servet düşmanlığının yok olmasına katkı sağlar.
Zekât, sadakadır, berekettir;
zenginle fakir arasında güven, saygı ve sevgiyi oluşturduğu, gelir dağılımını
dengelediği gibi, ekonominin canlanmasına da sebep olan bir paylaşımdır. Yeni
istihdam alanları oluşturduğu gibi üretimin artmasına da vesile olur.
Zekât vermekle mal azalmaz;
aksine daha da artar ve bereketlenir. Zekât vererek Allah’a olan sadakat ve
bağlılığımızı malımızı vermek sureti ile de ispatlamış oluruz.
Zekât, Allah’ın bir lütfu olan zenginlik
nimetinin şükrüdür. Zenginlerin ve fakirlerin doğal olarak bulunduğu toplumda,
fakirler için zenginler, zenginler için de fakirler bir nimettir. Zekât
sayesinde zenginler hem ibadetlerini yerine getirir hem de toplumda adaletin
ihdas edilmesine vesile olurlar.
Zekât, insana Rabbine kul olması
gerektiğini, O’ndan başkasına kulluğun yanlış olduğunu, fani olana değil baki
olana bağlılığı öğretir. Bencillikten kurtulmayı sağladığı gibi, fakirlerin
gittikçe fakirleştiği, zenginlerin gittikçe zenginleştiği, kişiler arasında
uçurumların oluştuğu bir toplum yapısından, yardımlaşan ve maddi farklılıkların
asgari seviyeye indiği bir toplum yapısına kavuşturur.
Allah, kullarından dilediği
kimselere rızkı bol verir, dilediğine de kısarak verir. Allah’ın rahmeti,
hidayet ve müjdesi, namaz kılan, zekât veren müminler içindir. Onlar aynı
zamanda Allah’ın dostudurlar. İman edenler, kazandıklarının iyilerinden ve
yerden onlar için çıkarılanlardan Allah yolunda harcayanlar, karşılığını Allah
katında bulurlar. Onlara hiçbir korku olmadığı gibi, onlar mahzun da olmazlar.
Muhakkak ki Allah bütün yapılanları görmektedir.
Allah’ın rahmeti her şeyi
kaplamış ve kuşatmıştır. Onu da özellikle korunanlara, zekâtını verenlere ve
ayetlerine inananlara mahsus kılacaktır. Onlar, kendileri göz yummadan alıcısı
olmayacağı bayağı şeyleri fakirlere vermeye kalkmazlar ve bilirler ki Allah her
bakımdan zengindir, övülmeye layıktır. Ve bilirler ki onlar dinde kardeş
olurlar. İşte hidayet üzere oldukları umulanlar bunlardır.
Kendileri Allah’ın ayetlerine
inanıp uygulayanlar, iyiliği emrederler ve fenalığı yasak ederlerse, ailesine
ve çevresine namaz kılmayı ve zekât vermeyi emredenler Rabbinin katında
hoşnutluğa ermişlerdir. Onların sahibi en güzel sahip ve en güzel yardımcı olan
Allah’tır.
İnsanların malları içinde artsın
diye verilen faiz değil, Allah'ın rızasını dileyerek zekâtı verilen mal Allah
yanında kat kat artar. Allah onları kirden arındırır ve tertemiz yapar. Doğrusu
dosdoğru din sadece Allah'a tahsis etmek, Allah'ı birlemek, sadece Allah'a
ibadet etmek, namazı kılmak ve zekâtı vermektir. Böyleleri rahmete eren
kişilerdir.
Lütuf Allah'ın elindedir. Onu
dilediğine verir ve Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla her şeyi bilendir.