24 HAZİRAN SEÇİMLERİ YAKLAŞIRKEN
24 Haziran seçimine sayılı günler kala, bir yandan nahvî lisan dışına çıkarak cer’-ül lisan ile ‘Milli Görüş’ elbisesini libas-ı fersude’ (eskimiş elbise) zannıyla çıkarıp, kendilerini “Muhafazakar Demokratlar” olarak tanımlayan iktidar partisi mensupları, on altı yıllık AK Parti iktidarı sonunda mutlu azınlığın oluşturduğu yeni ekonomik burjuvazinin oluşmasına engel olamamıştır. Toplumun önemli bir bölümü yoksullukla cebelleşirken, özellikle söz konusu ekonomik burjuvazi mensuplarının, Portekiz ve İngiltere başta olmak üzere, birçok Avrupa ülkelerine yoğun sermaye transferi yapma iddiaları dikkat çekicidir. AK Parti iktidar döneminde özellikle ortaya çıkan yeni ‘ekonomik burjuva’ kesiminin muhalif kanatlar tarafından, peyvestagî ve iltisakî bir yaklaşım ve anlayışla Milli Görüş ile eklemlenmeye çalışılması son derece tutarsızlık arz etmektedir. Keza, AK Parti, ‘muhafazakar demokrat’ kavramını benimsemiş olmasına rağmen, bazı kesimin ısrarla bu kavramı ‘dinî muhafazakârlık’ olarak evirmeye çalışması son derece sakat bir düşünce tarzıdır. Bu arada, ‘Beyaz Türkler’ ve ‘Siyah Türkler’ jargonu ile ‘bir arada var olma, barış, kardeşlik ve hoşgörü’ kültürümüz yok sayılmakta ve de ne yazık ki, bu konu siyasi ayrıştırma malzemesi olarak mitinglerde dillendirilmeye çalışılmaktadır. Keza; ana akım medyada bilgi akışının sınırlandırılması ve muhalefete yeterli söz hakkının tanınmaması taammüllere ter düşen bir yaklaşım şeklidir. Ana muhalefet kanadı ise, bir yandan geniş perspektifli kucaklama dilini kullanırken, diğer yandan cümle aralarına serpiştirilen üstü örtük kavramlarla yeniden ‘devr-i sabık’ yaratmaya yönelik politik anlayışlı ifadeler kullanmakta olduğu göze çarpmaktadır. Keza, iktidarın ekonomik enkazını ortadan kaldırabilecek ve Türkiye’nin geleceğine yön verebilecek sağlam temelli bir ekonomik çözüm anlayışının ortaya konulamaması muhalefetin bir diğer ana kronik politikasıdır. Aslında, CHP’nin, parlamento çatısı altında AK Parti’ye karşı kararlı bir muhalefet politikası ortaya koyamaması ve her alanda silik bir politika izlemesi bu ekonomik sorunların devasa bir boyuta gelmesine dolaylı olarak neden olmuş oldu. İşte bu iki zıt kutup arasında sıkışıp kalan seçmenin 24 Haziran’da nasıl bir eğilim göstereceği hepimizin merak konusudur. Şu da bir gerçek ki, ‘kuvvetler ayrılığı’ makasının daraltıldığı ve TBMM’nin yeni sistem içerisinde işlevsel olarak nasıl bir yapı içerisinde olabileceğine ilişkin bitmek bilmeyen tartışma konuları ‘‘Başkanlık Sistemi’nin sanıldığının aksine çok hassas bir süreçten geçeceğinin işaretini tebeyyün ettirmektedir.