Türk siyasi tarihinin kara lekelerinden biri olan 28 Şubat'ın kilit isimlerinden dönemin (22'nci) Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı hayatını kaybetti.
Bu dönemde siyasete müdahale suçlamaları nedeniyle müebbet hapse mahkum olan ve yaşlılık ile hastalık nedeniyle adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Karadayı, 'darbeci' olarak anılmaktan olduğu kadar, 28 Şubat'a post-modern darbe yakıştırması yapılmasından da rahatsız olmuştu. Bu rahatsızlığını, darbeleri araştırmak üzere kurulan TBMM Araştırma Komisyonu'nda dile getirmişti. Karadayı'nın ifadeleri ile birlikte, dönemin darbe sürecinden kendisini sorumlu tutan siyasetçilerin ifadeleri de komisyon tutanaklarına yansımıştı. İşte tüm bu süreçte yaşananlar..
Türkiye siyasi tarihine post-modern darbe olarak geçen 28 Şubat süreci 1995 genel seçimlerinde Refah Partisi’nin birinci parti çıkmasıyla başladı. 1996 yılında kurulan DYP-ANAP hükümeti güvenoyu alamayınca RP-DYP hükümeti kurulmuş Necmettin Erbakan başbakan olmuştu.
Ancak hem bu hükümetin kurulmaması için hem de hükümet kurulduktan sonraki süreçte Türk Silahlı Kuvvetleri’nin o dönemdeki komuta kademesi ve Genelkurmay Başkanı Karadayı’nın etkin rol oynadığı, ‘laiklik kaygısı’ temeline oturtulan 28
Şubat süreci yaşandı.
Komutanların uyarı niteliğinde demeçler verdiği, Genelkurmay’da brifinglerin verildiği günlerde, Sincan’da 30 Ocak’ta tankların geçit yapması gibi olaylar da yaşandı.
İsmail Hakkı Karadayı kimdir?
28 ŞUBAT’TA NE OLDU?
28 Şubat 1997’de yapılan tarihi MGK toplantısı 9 saat sürdü. Laikliğin, Türkiye'de demokrasi ve hukukun teminatı olduğu vurgulandı. MGK'nın tavsiye kararları hükûmete bildirildi. İrticayla mücadelede için bir dizi tavsiye kararı alındı. Kararda hükümetten, laiklik için yasaların uygulanması istendi, tavsiye kararlarına göre; tarikatlara bağlı okullar denetlenmeli ve MEB'e devredilmeli, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmeli, Kuran kursları denetlenmeli, Tevhid-i Tedrisat uygulanmalı, tarikatlar kapatılmalı, irtica nedeniyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düşmanıymış gibi gösteren medya kontrol altına alınmalı, kıyafet kanununa uygun hareket edilmeli, kurban derileri derneklere verilmemeli, Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalıydı.
Dönemin başbakanı Erbakan, kararlar yumuşatılmazsa imzalamayacağını söyledi. Ancak süreç 18 Haziran’da dönüşümlü başbakanlık için Tansu Çiller’in başbakan olması amacıyla Erbakan’ın istifasıyla sonuçlandı. Bu kez de cumhurbaşkanı Demirel hükümeti kurma görevini Çiller’e değil, Mesut Yılmaz’a verdi. Bu süreçte TSK’nın komuta kademesi ve Karadayı’nın rolü, 15 sene sonra mecliste kurulan Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda masaya yatırıldı. Komisyona bilgi veren siyasetçiler o dönemde birkaç isimle birlikte, Karadayı’nın rolüne de işaret etti.
Komisyon raporundan bazı bölümlere bu ifadeler şöyle yansıdı:
YILMAZ’A ‘HÜKÜMETTEN VAZGEÇ’ BASKISI
"Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ve Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman’ın TBMM Başkanı Mustafa Kalemli vasıtasıyla ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’a RP ile koalisyon kurma niyetinden vazgeçmesi konusunda telkinde bulundukları öne sürülmüştür. Komisyonumuzca 21.06.2012 tarihinde görüşlerine başvurulan eski TBMM Başkanı Mustafa Kalemli, dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın GATA’ya yaptığı bir ziyaret esnasında, kendisinden RP’nin içinde yer alacağı bir koalisyona engel olmasını talep ettiğini belirtmiştir.
İsmail Hakkı Karadayı kimdir?
O dönem Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Şevket Kazan, 2.11.2012 tarihinde Komisyonumuza yaptığı açıklamada, dönemin Genelkurmay Başkanının, ANAP ile RP arasında koalisyon hükümetinin kurulmaması için, müdahalede bulunduğunu öne sürmüştür.”
KARADAYI NE DEDİ?
Komisyona Karadayı da bilgi verdi. Hakkındaki suçlamalarla ilgili konuştu. Yasalar içinde hareket ettiklerini anlattı. Sincan’da tankların geçişinden haberdar olmadığını söyledi. Ancak post-modern darbe ifadesine itirazı vardı. Komisyon raporuna bu bölüm şöyle yansıdı:
“Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, 25 Haziran 2012 tarihinde Komisyonumuza şunları söylemiştir:
'Postmodern darbe ifadesini kullanan fevkalade aptalca bir ifade kullanmıştır. Hani bazı insanlar vardır, ileri çıkmak, önde görünmek şeyi… Bunu kim çıkarttı, nereden çıkarttılar hâlâ hayıflanırım ve üzülürüm...”