Saadet Partisi Diyarbakır İl Başkanı Fesih Bozan,Devleti idare eden siyasiler, brokratlar ve memurlar devletin imkanlarını ve parasını, hırsızlık, yolsuzluk, partizancılık, adamcılık, yandaşcılık, savurganlığa ve israfa girmeden vatandaşa hizmet için kullanmakla görevlidirler.
Başkan Bozan, il binasında düzenlediği basın toplantısında, Diyarbakır'da işsizlik oranının yüksek olduğunu söyledi.
Devletin bu imkanlarını kullanırken, ihaleleri verirken şeffaf herhangi bir şaibeye mahal bırakmadan, herkese açık hatta canlı yayın şeklinde ve emanete sahip çıkma anlayışıyla yapmaları gerkir.
Devlet İdaresi veya Siyaset iki zihniyetle yapılır,
Biri hizmeti vatandaşa yönelik yapıp vatandaşın huzur ve refah seviyesini yükseltenler,
ikincisi, devletin yetki ve imkanlarını şahsi, ailesi ve yakın çevresinin, mutluluğunu ve refehını yükseltmek için yapanlar. Maalsef bu ikincisini yapanların çoğunlukta olduğu bir dönem yaşıyoruz.
Türkiye genelinde sık sık gündem olduğu gibi Diyarbakır'da da bazı kurumların isimlerinin karıştığı, davet yöntemiyle adrese teslim şeklinde şaibeli ihalelerin yapıldığı iddiaları basına yansıdı.
Karayolları 9. Bölge Müdürlüğü ve Bağlar Belediyesi’nin isimlerinin de karıştığı bu iddalarin araştırılması ve gereğinin yapılmasını halkımız adına yetkili mercilerden bekliyoruz.
DEVLET NEDEN SUÇ ÜSTÜ YAPMAZ?
Esasında sadece bu iki ihale değil, kaldırım, yol, köprü, temizlik, kiralama ve hizmet alımları gibi bir çok ihalede, yolsuzluk ve usulsuzluk yapıldığı iddiaları yapılmaktadır. Hatta işçi alımlarında “ya adamın olacak ya paran olacak” anlayışının oturduğu rüşvet ve adam kayırmanın (torpil) sıradanlaştığı bir dönem yaşıyoruz. Akp'nin eski Milletvekillinin bile dile getirdiği, halkın arasında dolaşan ve bizimde kulağımıza sık sık gelen bu rahatsız edici ve yüz kızartıcı söylemler, mutlaka devletin de kullağına gidiyordur. Yetkili merciler neden suç üstü yapmazlar?
Erdemli Bir Devlet İçin;
Rüşvet, partizancılık, adamcılık değil; ehliyet ve liyakata önem verilmesi,
İhalelerde şaibe, adrese teslim ve usulsuzluklerin olmaması için, ihalelerin herkese açık, şeffaf, canlı yayın ortamlarında yapılması gerekir.
Cumhuriyet Savcılarımız ve diğer yetkili merciler, birilerinin hep devletten beslenmesine ve devletin imkanlarını, kendi servetine servet katacak fırsatlara çevirmesine ve hep milletin sırtında bir kambur kalmasına müsaade etmemesi gerekir.
SUYA FAHİŞ ZAM
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi suya yüzde 35-330 oranında fahiş zam yaptı haberleri üzerine,
DİSKİ Genel Müdürü olarak görev yapan Vali Yrd. Dr. Sn. Ahmet Naci Helvacı, "15 metreküpü aşan miktar üzerinden yüzde 50 zamlı tarife uygulanacak” diye açıklamada bulunmuş. Ancak Büyükşehir Belediyesi 27 Kasım 2019 tarihinde aldığı kararla metreküpü (1 ton) 2.64 TL olan su fiyatında “basamak sistemi” uygulayarak yüzde 35 ile yüzde 330 oranlarına varan zam kararı aldığı iddia edilmektedir. Bu kararı gösterir bir liste olduğu iddiası medyada paylaşılmaktadır.
Diyarbakır'daki vatandaşlarımızın ve esnafımızın maddi sıkıntıları ortadaiken, Resmi rakamlara göre eflasyonun %11.84 olduğu bir dönemde, kaldı ki suya %50 bile olsa bu fahiş zamın yapılmasını doğru görmüyoruz. Bir an önce bu zamın geri alınmasını bekliyoruz.
2019 DAN 2020 YE GEÇERKEN!
2019 yılını hem içerde hem dışarda ciddi sıkıntılarla geride bıraktık. 2020 yılının, hepimizin geleceğe umutla baktığı, sıkıntılı günleri geride bıraktığı bir yıl olmasını ümit ediyorduk.
Ama ne yazık ki;
Hem ülkemiz, hem bölgemiz, hem de dünyanın geleceği için ciddi sıkıntılara doğru gittiğimizin işaretlerini, Libya, Suriye, Akdeniz ve Abd-İran gerginliği ile görmeye başladık.
Halbuki biz; 2020 yılı, barışın, huzurun ve adaletin hakim olduğu, karşılıklı saygı, anlayış ve hoşgörünün galip geldiği bir yıl olmasını; bütün insanlık için daha güzel bir dünyanın, yaşanabilir bir Türkiye’nin vesilesi olmasını arzu ediyorduk.
ABD DEMEK KAOS FİTNE, TERÖR VE İŞGAL DEMEKTİR
Ama maalesef Ortadoğuyu işgal etmiş Emperyalist ülkeler, Bölgemizi her gün yeni bir kaosa sürüklüyorlar.
Libya'da yaşanan son gelişmeler, Kasım Süleymani'nin öldürülmesinin ardında İran'ın, ABD'nin Bağdat'taki Hava Üssü'ni vurması endişelerimizi giderek artmaktadır.
Bir devletin başka bir devletin üst makamlarındaki bir görevlisini ister asker olsun, ister sivil olsun suikastla katletmesi Uluslararası kanunlara göre suçtur ve savaş nedenidir. Ama görülen o ki, güçlü olan devletlerde, kural, kanun hak ve hukuk geçmez onlar için geçerli olan tek kanun GÜÇTÜR.
Şöyle bir geriye doğru baktığınız zaman
Abd, Israil ve Ab Ülkeleri, İslam Coğrafyasında fitnenin terörün zulmün, işgalin, sömürünün, akan kan ve göz yaşının temel müsebibi olduklarını görürüz. Türk Tarih Kurumu Başkanı “Yakın zamanda çıkan bir araştırmaya göre, son 25 yılda dünyadaki mücadele ve savaşlarda ölen Müslümanların sayısı 12,5 milyonu bulmuştur.” demektedir.
Öldüren Abd, Rus, İsrail, Fransız, İngiliz, Çin ve diğer emperyalist ülkeler,
Ölenler ise, Türk, Kürt, Arap, Fars, Afgan, Çeçen... hepsi Müslüman.
Manzara bu iken biz müslümanlar halen Sünni-Şii Kürt-Türk, Arap-Acem ayırımı yapıyoruz. Ne kadar acı bir durum!
GÜN BİRLİK GÜNÜDÜR
Şu bilinmelidir ki;
Başta ABD ve İsrail olmak üzere bütün Emperyalist ülkeler, bu bölgeden kovulmadan barış ve huzurun gelmesi mümkün değildir.
Bölge ülkeleri ve halkları aralarındaki bütün farklılıkları bir kenara bırakarak bir araya gelmeli, “Medine Sözleşmesi” benzeri bir anlaşma yapmalıdır. Önce Bölgeden Abd ve diğer emperyalist ülkeleri kovmalı ve sonrasında kendi aralarında var olan sorunları oturup konuşmalıdırlar.
Yoksa Abd, Siyonizm, Rus, Çin veya Ab cenavarları tarafından hepsi tek tek yutulacaklardır.
İşte Afganistan, Yemen, Libya, Suriye ve son günlerde İran'ıda Suriye'ye çevirme gayretleri.
Ve İran sonrası sırada Türkiye olacağı GÖRÜLMELİDİR.
HEPİMİZ BİR VUCUDUN BİRER UZUVLARIYIZ
Şunu ısrarla söyliyoruz,
Türkiye'nin güvenliği, Irak'ın, Suriye'nin ve İran'ın güvenliğine bağlıdır.
Türk'ün huzuru, Kürd'ün, Arap'ın, Farisi'nin huzuruna bağlıdır.
Sünni'lerin huzuru Şii'lerin, Alevi'lerin huzuruna bağlıdır.
Huzur ve barışın sağlanması, “kendimiz için istediğini başkası için de istemek bize yapılmasını istemediğimizi başkasına yapmamak” prensibine bağlı olduğunu unutmayalım.
Adalet, eşitlik insanlik ahlak ve İslam budur.
Biz Saadet Partisi olarak düşüncelerimizi vatandaşlarımızla paylaşıyoruz İktidarın da kibri ve kini bir tarafa bırakarak, bütün muhalefet partileri ve ilgili uzmanlarla iştişare ederek, hem içerde hemde dışpolitikada gerekli tedbirleri ve doğru adımları atmasını bekliyoruz.
Basın toplantımıza son verirken bilindiği gibi,10 Ocak Dünya Gazeteciler Günü” idi. Bu vesile ile sırtını güce, kuvvete ve menfaata dayamamış, vatandaşı doğru bilgilendirmek için çabalayan, ekonomik zorluklara rahmen, ayakları üzerinde zorda olsa durmaya çalışan, her türlü baskılara göğüs geren, vatandaşın gözü, kulağı ve sesi olan tüm gazetecilerimizin gününü kutluyorum.
Başkan Bozan, il binasında düzenlediği basın toplantısında, Diyarbakır'da işsizlik oranının yüksek olduğunu söyledi.
Devletin bu imkanlarını kullanırken, ihaleleri verirken şeffaf herhangi bir şaibeye mahal bırakmadan, herkese açık hatta canlı yayın şeklinde ve emanete sahip çıkma anlayışıyla yapmaları gerkir.
Devlet İdaresi veya Siyaset iki zihniyetle yapılır,
Biri hizmeti vatandaşa yönelik yapıp vatandaşın huzur ve refah seviyesini yükseltenler,
ikincisi, devletin yetki ve imkanlarını şahsi, ailesi ve yakın çevresinin, mutluluğunu ve refehını yükseltmek için yapanlar. Maalsef bu ikincisini yapanların çoğunlukta olduğu bir dönem yaşıyoruz.
Türkiye genelinde sık sık gündem olduğu gibi Diyarbakır'da da bazı kurumların isimlerinin karıştığı, davet yöntemiyle adrese teslim şeklinde şaibeli ihalelerin yapıldığı iddiaları basına yansıdı.
Karayolları 9. Bölge Müdürlüğü ve Bağlar Belediyesi’nin isimlerinin de karıştığı bu iddalarin araştırılması ve gereğinin yapılmasını halkımız adına yetkili mercilerden bekliyoruz.
DEVLET NEDEN SUÇ ÜSTÜ YAPMAZ?
Esasında sadece bu iki ihale değil, kaldırım, yol, köprü, temizlik, kiralama ve hizmet alımları gibi bir çok ihalede, yolsuzluk ve usulsuzluk yapıldığı iddiaları yapılmaktadır. Hatta işçi alımlarında “ya adamın olacak ya paran olacak” anlayışının oturduğu rüşvet ve adam kayırmanın (torpil) sıradanlaştığı bir dönem yaşıyoruz. Akp'nin eski Milletvekillinin bile dile getirdiği, halkın arasında dolaşan ve bizimde kulağımıza sık sık gelen bu rahatsız edici ve yüz kızartıcı söylemler, mutlaka devletin de kullağına gidiyordur. Yetkili merciler neden suç üstü yapmazlar?
Erdemli Bir Devlet İçin;
Rüşvet, partizancılık, adamcılık değil; ehliyet ve liyakata önem verilmesi,
İhalelerde şaibe, adrese teslim ve usulsuzluklerin olmaması için, ihalelerin herkese açık, şeffaf, canlı yayın ortamlarında yapılması gerekir.
Cumhuriyet Savcılarımız ve diğer yetkili merciler, birilerinin hep devletten beslenmesine ve devletin imkanlarını, kendi servetine servet katacak fırsatlara çevirmesine ve hep milletin sırtında bir kambur kalmasına müsaade etmemesi gerekir.
SUYA FAHİŞ ZAM
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi suya yüzde 35-330 oranında fahiş zam yaptı haberleri üzerine,
DİSKİ Genel Müdürü olarak görev yapan Vali Yrd. Dr. Sn. Ahmet Naci Helvacı, "15 metreküpü aşan miktar üzerinden yüzde 50 zamlı tarife uygulanacak” diye açıklamada bulunmuş. Ancak Büyükşehir Belediyesi 27 Kasım 2019 tarihinde aldığı kararla metreküpü (1 ton) 2.64 TL olan su fiyatında “basamak sistemi” uygulayarak yüzde 35 ile yüzde 330 oranlarına varan zam kararı aldığı iddia edilmektedir. Bu kararı gösterir bir liste olduğu iddiası medyada paylaşılmaktadır.
Diyarbakır'daki vatandaşlarımızın ve esnafımızın maddi sıkıntıları ortadaiken, Resmi rakamlara göre eflasyonun %11.84 olduğu bir dönemde, kaldı ki suya %50 bile olsa bu fahiş zamın yapılmasını doğru görmüyoruz. Bir an önce bu zamın geri alınmasını bekliyoruz.
2019 DAN 2020 YE GEÇERKEN!
2019 yılını hem içerde hem dışarda ciddi sıkıntılarla geride bıraktık. 2020 yılının, hepimizin geleceğe umutla baktığı, sıkıntılı günleri geride bıraktığı bir yıl olmasını ümit ediyorduk.
Ama ne yazık ki;
Hem ülkemiz, hem bölgemiz, hem de dünyanın geleceği için ciddi sıkıntılara doğru gittiğimizin işaretlerini, Libya, Suriye, Akdeniz ve Abd-İran gerginliği ile görmeye başladık.
Halbuki biz; 2020 yılı, barışın, huzurun ve adaletin hakim olduğu, karşılıklı saygı, anlayış ve hoşgörünün galip geldiği bir yıl olmasını; bütün insanlık için daha güzel bir dünyanın, yaşanabilir bir Türkiye’nin vesilesi olmasını arzu ediyorduk.
ABD DEMEK KAOS FİTNE, TERÖR VE İŞGAL DEMEKTİR
Ama maalesef Ortadoğuyu işgal etmiş Emperyalist ülkeler, Bölgemizi her gün yeni bir kaosa sürüklüyorlar.
Libya'da yaşanan son gelişmeler, Kasım Süleymani'nin öldürülmesinin ardında İran'ın, ABD'nin Bağdat'taki Hava Üssü'ni vurması endişelerimizi giderek artmaktadır.
Bir devletin başka bir devletin üst makamlarındaki bir görevlisini ister asker olsun, ister sivil olsun suikastla katletmesi Uluslararası kanunlara göre suçtur ve savaş nedenidir. Ama görülen o ki, güçlü olan devletlerde, kural, kanun hak ve hukuk geçmez onlar için geçerli olan tek kanun GÜÇTÜR.
Şöyle bir geriye doğru baktığınız zaman
Abd, Israil ve Ab Ülkeleri, İslam Coğrafyasında fitnenin terörün zulmün, işgalin, sömürünün, akan kan ve göz yaşının temel müsebibi olduklarını görürüz. Türk Tarih Kurumu Başkanı “Yakın zamanda çıkan bir araştırmaya göre, son 25 yılda dünyadaki mücadele ve savaşlarda ölen Müslümanların sayısı 12,5 milyonu bulmuştur.” demektedir.
Öldüren Abd, Rus, İsrail, Fransız, İngiliz, Çin ve diğer emperyalist ülkeler,
Ölenler ise, Türk, Kürt, Arap, Fars, Afgan, Çeçen... hepsi Müslüman.
Manzara bu iken biz müslümanlar halen Sünni-Şii Kürt-Türk, Arap-Acem ayırımı yapıyoruz. Ne kadar acı bir durum!
GÜN BİRLİK GÜNÜDÜR
Şu bilinmelidir ki;
Başta ABD ve İsrail olmak üzere bütün Emperyalist ülkeler, bu bölgeden kovulmadan barış ve huzurun gelmesi mümkün değildir.
Bölge ülkeleri ve halkları aralarındaki bütün farklılıkları bir kenara bırakarak bir araya gelmeli, “Medine Sözleşmesi” benzeri bir anlaşma yapmalıdır. Önce Bölgeden Abd ve diğer emperyalist ülkeleri kovmalı ve sonrasında kendi aralarında var olan sorunları oturup konuşmalıdırlar.
Yoksa Abd, Siyonizm, Rus, Çin veya Ab cenavarları tarafından hepsi tek tek yutulacaklardır.
İşte Afganistan, Yemen, Libya, Suriye ve son günlerde İran'ıda Suriye'ye çevirme gayretleri.
Ve İran sonrası sırada Türkiye olacağı GÖRÜLMELİDİR.
HEPİMİZ BİR VUCUDUN BİRER UZUVLARIYIZ
Şunu ısrarla söyliyoruz,
Türkiye'nin güvenliği, Irak'ın, Suriye'nin ve İran'ın güvenliğine bağlıdır.
Türk'ün huzuru, Kürd'ün, Arap'ın, Farisi'nin huzuruna bağlıdır.
Sünni'lerin huzuru Şii'lerin, Alevi'lerin huzuruna bağlıdır.
Huzur ve barışın sağlanması, “kendimiz için istediğini başkası için de istemek bize yapılmasını istemediğimizi başkasına yapmamak” prensibine bağlı olduğunu unutmayalım.
Adalet, eşitlik insanlik ahlak ve İslam budur.
Biz Saadet Partisi olarak düşüncelerimizi vatandaşlarımızla paylaşıyoruz İktidarın da kibri ve kini bir tarafa bırakarak, bütün muhalefet partileri ve ilgili uzmanlarla iştişare ederek, hem içerde hemde dışpolitikada gerekli tedbirleri ve doğru adımları atmasını bekliyoruz.
Basın toplantımıza son verirken bilindiği gibi,10 Ocak Dünya Gazeteciler Günü” idi. Bu vesile ile sırtını güce, kuvvete ve menfaata dayamamış, vatandaşı doğru bilgilendirmek için çabalayan, ekonomik zorluklara rahmen, ayakları üzerinde zorda olsa durmaya çalışan, her türlü baskılara göğüs geren, vatandaşın gözü, kulağı ve sesi olan tüm gazetecilerimizin gününü kutluyorum.