ABD ekonomisinin uğradığı maddi zarar 120 milyar doların üzerinde hesaplanırken saldırıların new york şehrinde ve altyapısında yarattığı maddi hasar ise 60 milyar dolardan fazla.
11 Eylül saldırıları, dünyada güvenlik politikaları ve diplomasi alanında birçok değişikliği de beraberinde getirdi. Bu nedenle birçok kişi tarafından "dünyanın değiştiği gün" olarak tanımlanıyor.
11 Eylül 2001'de neler yaşandı?
El Kaide tarafından üstlenilen saldırılarda, toplam 19 hava korsanı aşağı yukarı aynı saatlerde kalkış yapan dört yolcu uçağını kaçırdı.
Korsanlar, yanlarında getirdikleri maket bıçakları ile kokpite girerek, uçakların kontrolünü ele geçirdi.
Bu uçaklardan ilki Boston-Los Angeles uçuşunu gerçekleştiren American Airlines'ın 11 numaralı seferini yapıyordu. Bu uçak, kalkıştan kısa bir süre sonra rotasını New York'a çevirerek şehrin güneyindeki Dünya Ticaret Merkezi'nin kuzey kulesine çarptı.
İkinci uçak da yine Boston'dan kalkıp Los Angeles'e giden United Airlines'ın 175 numaralı sefer sayılı uçuşuydu. Bu uçak da ilkinden 17 dakika sonra Dünya Ticaret Merkezi'nin güney kulesine çarptı.
Uçakların çarpmasının ardından kulelerde yangın çıktı ve yaklaşık iki saat sonra her iki kule de geride 1,8 milyon ton enkaz bırakarak yıkıldı.
İkinci uçağın da kuleye çarpmasından kısa bir süre sonra açıklama yapan dönemin ABD Başkanı George W. Bush, olayı "terör saldırısı" olarak nitelendirdi.
Bu açıklamadan birkaç dakika sonra American Airlines'ın Washington-Los Angeles seferini yapan 77 sefer sayılı uçuşunu gerçekleştiren yolcu uçağı ABD Savunma Bakanlığı'nın (Pentagon) batı tarafına girdi.
Kaçırılan dördüncü uçak da San Francisco'ya gitmek üzere New Jersey'den kalkan United Airlines'ın 93 sefer sayılı uçuşu oldu. Bu uçak kalkıştan kısa bir süre sonra Pennsylvania eyaletinde boş bir araziye düştü.
Uçağın içindeki yolcuların diğer saldırılardan haberdar oldukları için saldırganları durdurmaya çalıştığı sırada çıkan arbede nedeniyle düştüğü öne sürüldü. Ancak uçağın diğer saldırıların ardından ABD Hava Kuvvetleri'ne ait jetler tarafından vurularak düşürüldüğü de daha sonra ortaya atılan iddialar arasında yer aldı.
11 Eylül saldırılarını planladıkları iddiasıyla uzun zamandır Guantanomo'daki cezaevinde tutulan ve ABD'de yargılanan Halid Şeyh Muhammed ve Remzi bin el-Şibh verdikleri ifadede, son uçağın hedefinin ABD Kongre binası olduğunu söyledi.
Dünyadan nasıl tepki geldi?
Irak hariç, ABD'nin diplomatik ilişkisi bulunmayan ülkeler dahil hemen her ülke saldırıların ardından ABD'ye destek açıklaması yaptı.
Irak'tan yapılan açıklamada, "Amerikan kovboyları, insanlığa karşı işledikleri suçların meyvesini topluyor" denildi. Filistin Yönetimi, Afganistan ve İran da saldırıların ardından dayanışma mesajı verdi.
NATO Şartı'nın bir üyeye yapılan bir saldırının tüm üyelere yapılmış olacağını belirten 5'inci maddesi ilk kez yürürlüğe konuldu.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), saldırıları kınadı ve "terörle mücadele konusunda" her türlü askeri adımı atmaya hazır olduğunu ilan etti.
ABD ne yaptı?
Saldırıların ardından ABD'de dış ve iç politikada bir dizi önemli değişiklik yürürlüğe sokuldu.
İlk etapta ABD tarihinde ilk kez ülkenin hava sahası kapatıldı ve saldırılar sırasında havada olan yaklaşık 500 uçuş kalkış noktasına geri döndürüldü ya da başka ülkelere yönlendirildi.
Saldırıların hemen ardından ilan edilen olağanüstü hal, halen yürürlükte.
İç Güvenlik Bakanlığı kuruldu, kısa adı PATRIOT olan bir yasa çıkarılarak, "terörle mücadele" konusunda atılacak adımlar detaylandırıldı ve Ulusal Güvenlik Kurumu'nun (NSA) yetkileri genişletildi.
Guantanamo adasında "yasa dışı düşman savaşçılar" adı verilen kişilerin tutulduğu bir hapishane kuruldu. Hem burada hem de daha sonra CIA'in dünyanın farklı yerlerinde El Kaide bağlantılı olduğu iddia edilen kişilere işkenceli sorgular yapıldığı ortaya çıktı.
Saldırıların ardından Kongre'de kurulan 11 Eylül Araştırma Komisyonu, çok ciddi bir istihbarat zafiyeti olduğu sonucuna vardı. Bunun ardından ABD istihbarat sistemi yeniden yapılandırıldı.
11 Eylül saldırılarının ardından ABD dış politikası El Kaide'ye karşı verdiği mücadeleye destek vermeyen ülkelerin düşman olarak kabul edilmesi eksenine oturdu.
Başkan Bush, saldırıdan kısa bir süre sonra yaptığı açıklamada, İran, Irak ve Kuzey Kore'yi "şer ekseni" olarak tanımladı.
ABD, önce Afganistan'ı, daha sonra da Irak'ı "terörle mücadele" stratejisi kapsamında işgal etti.
ABD'de milliyetçilik yükselişe geçerken, FBI'ın 2014 yılında açıkladığı bir rapora göre 2001'e kıyasla nefret suçlarında bir düşüş görülse de Müslümanlara karşı işlenen suçlarda bir artış oldu.
Düşünce kuruluşu PEW'un 2017 yılında yayımladığı raporda da 11 Eylül saldırılarının ardından geçen 15 yıl içerisinde Müslümanlara yönelik saldırıların yüzde 50 oranında arttığı belirtildi.
Başka neler değişti?
En önemli değişimler arasında havaalanlarında ve sivil havacılıkta güvenlik önlemlerinin sıkılaştırılması yer alıyor. Kokpit kapıları, açılmalarını zorlaştıracak şekilde yeniden tasarlandı.
Sivil havacılık sektörü ağır bir ekonomik krizin içine girdi. Bazı büyük havayolu şirketleri kapanırken, ABD Kongresi sektörün ayakta kalabilmesi için 15 milyar dolarlık mali yardım yapmak zorunda kaldı.
Sadece ABD'de değil, dünyanın birçok yerinde kamu binaları ve kalabalıkların olduğu yerlerin güvenlik önlemleri artırıldı.
11 Eylül: Saldırılar ve geride bıraktığı izler neler?
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarihinin en büyük terör eylemi olarak adlandırılan ve modern dünya tarihinin dönüm noktalarından biri olan 11 Eylül saldırılarının üzerinden 18 yıl geçti.
11 Eylül saldırıları cihatçı örgüt El Kaide'nin 4 uçak kaçırarak ABD'nin önemli yapılarını hedef aldığı ve yaklaşık 3 bin kişinin ölümüne sebep olduğu 4 ölümcül saldırıyı kapsıyor.
11 Eylül 2001 günü sabah saatlerinde El Kaide örgütünün kaçırdığı 4 uçaktan ikisi ABD'nin New York kentindeki Dünya Ticaret Merkezi'nin İkiz Kuleler olarak bilinen güney ve kuzey kulelerine çarparak intihar saldırısı yaptı.
Uçaklardan üçüncüsü ABD Savunma Bakanlığı karargahı Pentagon'a çarptı ve Pensilvanya'nın Pittsburgh ketindeki Yahudi Sinagogu'nu hedef alan diğer uçak ise F-16’lar tarafından Pensilvanya kırsalında düşürüldü.
Saldırılar sonrası İkiz Kulelerin yanması ve ardı ardına çöküşü tarihi bir görüntü olarak hafızalarda yerini aldı.
30 bin kişinin çalıştığı Dünya Ticaret Merkezi'nin İkiz Kulelerinde 2 bin 606 kişi, Pentagon'da 125 kişi, kaçırılan uçaklarda ise 246 kişi hayatını kaybetti. Resmi makamlar ölü sayısını, 19 terörist ile birlikte 2 bin 996 kişi olarak açıkladı.
Dönemin ABD Başkanı George Walker Bush saldırılar sonrası yaptığı ilk açıklamalarda, "Binlerce hayat aniden kötülük ve alçakça terör eylemleri ile sona erdi." şeklinde konuştu.
11 Eylül terör saldırılarından 11 gün sonra ABD İç Güvenlik Bakanlığı kuruldu.
ABD 11 Eylül 2001 sonrası sırasıyla Bush, Barack Obama ve Donald Trump olmak üzere 3 başkan gördü. Bu üç başkan da 11 Eylül'den bugüne kadar devam eden "teröre karşı savaş" taahhüdüne öncelik verdi.
11 Eylül saldırıları ABD başta olmak üzere tüm dünyanın "terör alarmına" geçmesine neden oldu. Havaalanlarında, ülke sınırlarında, bina girişlerinde güvenlik önlemleri artırıldı. ABD göçmen politikasını değiştirdi ve sınır dışı etme oranı hızla yükseldi.
Dünya genelinde terör korkusu, islamofobi ve ırkçılık giderek arttı.
Usame Bin Ladin ve Afganistan Savaşı
11 Eylül saldırılarının kuşkusuz en önemli sonuçlarından biri "terörle mücadele eden" ABD'nin Afganistan'a açtığı savaş oldu.
Saldırılardan kısa bir süre sonra Bush, Afgan Taliban örgütünden saldırıların arkasındaki beyni, El Kaide Lideri Usame Bin Ladin'i teslim etmesini istedi.
Afganistan'da bugün hâlâ devam eden savaş, Taliban'ın Ladin'den vazgeçmemesi ve "misafir" olduğu gerekçesiyle iade etmemesi sonrası başladı.
ABD 7 Ekim 2001'de Afganistan'daki Taliban rejimine ve Usame Bin Ladin'in terör ağını yok etmeye yönelik Kuzey İttifakı destekli bir operasyon başlatarak Afganistan'ı bombalamaya başladı.
El Kaide'nin kurucusu ve lideri Usame Bin Ladin bundan tam 10 yıl sonra, 2 Mayıs 2011 tarihinde ABD kuvvetlerinin düzenlediği bir hava harekatı ile gizlendiği Pakistan'ın Abbotabad kentinde öldürüldü.
El Kaide'nin liderliğini bugün Ladin'in yardımcılarından biri olan Eyman El Zevahiri sürdürüyor.
Lideri Usame Bin Ladin'in öldürülmesi ve IŞİD'in ortaya çıkışından sonra El Kaide'nin nispeten eski gücünü kaybettiği düşünülüyor. Ancak El Kaide örgütü hâlâ varlığını sürdürüyor ve saldırılarına devam ediyor.
ABD, "terörizmle mücadele" gerekçesiyle girdiği Afganistan'dan henüz çıkmış değil.
8 Eylül 2019'da Taliban, ABD Başkanı Trump'ın barış görüşmelerini durdurduğunu duyurduğu açıklamasına tehditle karşılık verdi.
Barış süreci kapsamında ABD'nin 'prensipte anlaşılması' durumunda yıl sonuna kadar 14 bin askerinden 5 binini çekmesi, gelecek 16 ay içerisinde de kademeli olarak ABD askerlerinin büyük kısmının çekilmesini öngörülüyordu.
Taliban ise buna karşılık olarak El Kaide ile tamamen bağını koparacak, Afganistan topraklarının silahlı gruplarca ABD ve müttefiklerine karşı kullanılmasını engelleyecek ve Afgan hükümetiyle masaya oturacaktı.
11 Eylül saldırılarında yaklaşık 3 bin kişi öldü. Afgan gazetecilere göre 11 Eylül'den beri Afganistan'da her ay hemen hemen bu kadar insan savaşta hayatını kaybediyor.
Birleşmiş Milletler tarafından şubat ayında yayımlanan bir rapora göre, 2018'de Afganistan'daki savaşta en az 927 çocuk hayatını kaybetti.
Eski CIA ajanından 18 yıl sonra 11 Eylül itirafı geldi
ABD'de yaklaşık 3 bin kişinin ölümüne neden olan ve ülkedeki en büyük terör saldırıları olarak tarihe geçen 11 Eylül saldırısına ilişkin ABD'nin Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) eski ajanı Bob Grenier'den itiraf geldi. Grenier, ''El Kaide lideri Usame bin Ladin'i öldürecektik ama ABD eski Başkanı Bill Clinton engel oldu.Onu öldürseydik 11 Eylül olmazdı" dedi.
Dünyanın seyrini değiştiren 11 Eylül 2001 saldırılarının üzerinden 18 yıl geçmesine rağmen etkileri hala devam ediyor. ABD'de yaklaşık 3 bin kişinin ölümüne neden olan ve ülkedeki en büyük terör saldırıları olarak tarihe geçen 11 Eylül saldırısına ilişkin bir belgesel yayımlandı. Belgeselde konuşan eski CIA İslamabad Şefi Bob Grenie'den 11 Eylül saldırısına ilişkin itiraf geldi. Savaş belgeseli The Longest War'daki bilgilere göre CIA yetkilileri, El-Kaide terör örgütünün eski lideri Usame bin Ladin'in 11 Eylül saldırısından önce öldürülebileceğini ancak ABD eski Başkanı Bill Clinton'ın imzaladığı yasa tasarısı nedeniyle bunu yapamadıklarını öne sürdü.
'ELİMİZ ARKADA BAĞLI ŞEKİLDE ABD'YE TEHDİTLERİ DURDURMAMIZ İSTENDİ'
Belgeselde konuşan eski CIA İslamabad Şefi Bob Grenier, CIA'nin tek elinin arkadan bağlı şekilde ABD'ye tehdit oluşturanların durdurulmasının istendiğini ifade ederek, "Bill Clinton'ın imzaladığı tasarıya göre bin Ladin'e karşı 'ölümcül eylemler' yapabilirdik, ancak bin Laden'e yönelik saldırımızın amacı onu öldürmek olamazdı. ABD'ye yönelik tehdidin bir elimiz arkamızda bağlanmış bir şekilde ortadan kaldırmamız istendi" dedi.
"BİN LADİN'İ ÖLDÜRMEK FIRSAT KAÇIRDIK"
Grenier, 20 Aralık 1998'de alınan istihbarata göre Usame bin Ladin'in Afganistan'da bulunan Kandehar ilçesinde olduğunu belirtti. Kandehar ilçesinden çıkış yoluna patlayıcı döşeyerek, bin Ladin'in geçişi sırasında patlatılmasının planlandığını belirten Grenier, "Ancak bunun kesinlikle mümkün olmadığı ve bunu gerçekleştirmemiz halinde hapis cezası alabileceğimiz söylendi" diye konuştu.
CLINTON: LADİN'İ ÖLDÜREBİLİRDİM AMA...
Öte yandan, 11 Eylül saldırılarından birkaç saat önce ABD eski Başkanı Bill Clinton'ın, bin Ladin'i ortadan kaldırabileceği ancak bunu 'olası sivil ölümler' nedeniyle yapmadığı ifade edildi. Clinton'a ait olduğu belirtilen ses kaydında ise "Usame bin Ladin hakkında çok düşündüm. Onu bir keresinde yakalıyordum. Az kalsın yakalıyordum. Yakalayabilirdim, onu öldürebilirdim ancak Afganistan'da Kandehar adında küçük bir kasabayı yok etmem ve 300 masum kadın ve çocuğu öldürmem gerekiyordu. Bunu yaparsam ondan daha iyi olmazdım. Bu sebeple yapmadım" dediği belirtildi.
11 Eylül saldırıları, dünyada güvenlik politikaları ve diplomasi alanında birçok değişikliği de beraberinde getirdi. Bu nedenle birçok kişi tarafından "dünyanın değiştiği gün" olarak tanımlanıyor.
11 Eylül 2001'de neler yaşandı?
El Kaide tarafından üstlenilen saldırılarda, toplam 19 hava korsanı aşağı yukarı aynı saatlerde kalkış yapan dört yolcu uçağını kaçırdı.
Korsanlar, yanlarında getirdikleri maket bıçakları ile kokpite girerek, uçakların kontrolünü ele geçirdi.
Bu uçaklardan ilki Boston-Los Angeles uçuşunu gerçekleştiren American Airlines'ın 11 numaralı seferini yapıyordu. Bu uçak, kalkıştan kısa bir süre sonra rotasını New York'a çevirerek şehrin güneyindeki Dünya Ticaret Merkezi'nin kuzey kulesine çarptı.
İkinci uçak da yine Boston'dan kalkıp Los Angeles'e giden United Airlines'ın 175 numaralı sefer sayılı uçuşuydu. Bu uçak da ilkinden 17 dakika sonra Dünya Ticaret Merkezi'nin güney kulesine çarptı.
Uçakların çarpmasının ardından kulelerde yangın çıktı ve yaklaşık iki saat sonra her iki kule de geride 1,8 milyon ton enkaz bırakarak yıkıldı.
İkinci uçağın da kuleye çarpmasından kısa bir süre sonra açıklama yapan dönemin ABD Başkanı George W. Bush, olayı "terör saldırısı" olarak nitelendirdi.
Bu açıklamadan birkaç dakika sonra American Airlines'ın Washington-Los Angeles seferini yapan 77 sefer sayılı uçuşunu gerçekleştiren yolcu uçağı ABD Savunma Bakanlığı'nın (Pentagon) batı tarafına girdi.
Kaçırılan dördüncü uçak da San Francisco'ya gitmek üzere New Jersey'den kalkan United Airlines'ın 93 sefer sayılı uçuşu oldu. Bu uçak kalkıştan kısa bir süre sonra Pennsylvania eyaletinde boş bir araziye düştü.
Uçağın içindeki yolcuların diğer saldırılardan haberdar oldukları için saldırganları durdurmaya çalıştığı sırada çıkan arbede nedeniyle düştüğü öne sürüldü. Ancak uçağın diğer saldırıların ardından ABD Hava Kuvvetleri'ne ait jetler tarafından vurularak düşürüldüğü de daha sonra ortaya atılan iddialar arasında yer aldı.
11 Eylül saldırılarını planladıkları iddiasıyla uzun zamandır Guantanomo'daki cezaevinde tutulan ve ABD'de yargılanan Halid Şeyh Muhammed ve Remzi bin el-Şibh verdikleri ifadede, son uçağın hedefinin ABD Kongre binası olduğunu söyledi.
Dünyadan nasıl tepki geldi?
Irak hariç, ABD'nin diplomatik ilişkisi bulunmayan ülkeler dahil hemen her ülke saldırıların ardından ABD'ye destek açıklaması yaptı.
Irak'tan yapılan açıklamada, "Amerikan kovboyları, insanlığa karşı işledikleri suçların meyvesini topluyor" denildi. Filistin Yönetimi, Afganistan ve İran da saldırıların ardından dayanışma mesajı verdi.
NATO Şartı'nın bir üyeye yapılan bir saldırının tüm üyelere yapılmış olacağını belirten 5'inci maddesi ilk kez yürürlüğe konuldu.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), saldırıları kınadı ve "terörle mücadele konusunda" her türlü askeri adımı atmaya hazır olduğunu ilan etti.
ABD ne yaptı?
Saldırıların ardından ABD'de dış ve iç politikada bir dizi önemli değişiklik yürürlüğe sokuldu.
İlk etapta ABD tarihinde ilk kez ülkenin hava sahası kapatıldı ve saldırılar sırasında havada olan yaklaşık 500 uçuş kalkış noktasına geri döndürüldü ya da başka ülkelere yönlendirildi.
Saldırıların hemen ardından ilan edilen olağanüstü hal, halen yürürlükte.
İç Güvenlik Bakanlığı kuruldu, kısa adı PATRIOT olan bir yasa çıkarılarak, "terörle mücadele" konusunda atılacak adımlar detaylandırıldı ve Ulusal Güvenlik Kurumu'nun (NSA) yetkileri genişletildi.
Guantanamo adasında "yasa dışı düşman savaşçılar" adı verilen kişilerin tutulduğu bir hapishane kuruldu. Hem burada hem de daha sonra CIA'in dünyanın farklı yerlerinde El Kaide bağlantılı olduğu iddia edilen kişilere işkenceli sorgular yapıldığı ortaya çıktı.
Saldırıların ardından Kongre'de kurulan 11 Eylül Araştırma Komisyonu, çok ciddi bir istihbarat zafiyeti olduğu sonucuna vardı. Bunun ardından ABD istihbarat sistemi yeniden yapılandırıldı.
11 Eylül saldırılarının ardından ABD dış politikası El Kaide'ye karşı verdiği mücadeleye destek vermeyen ülkelerin düşman olarak kabul edilmesi eksenine oturdu.
Başkan Bush, saldırıdan kısa bir süre sonra yaptığı açıklamada, İran, Irak ve Kuzey Kore'yi "şer ekseni" olarak tanımladı.
ABD, önce Afganistan'ı, daha sonra da Irak'ı "terörle mücadele" stratejisi kapsamında işgal etti.
ABD'de milliyetçilik yükselişe geçerken, FBI'ın 2014 yılında açıkladığı bir rapora göre 2001'e kıyasla nefret suçlarında bir düşüş görülse de Müslümanlara karşı işlenen suçlarda bir artış oldu.
Düşünce kuruluşu PEW'un 2017 yılında yayımladığı raporda da 11 Eylül saldırılarının ardından geçen 15 yıl içerisinde Müslümanlara yönelik saldırıların yüzde 50 oranında arttığı belirtildi.
Başka neler değişti?
En önemli değişimler arasında havaalanlarında ve sivil havacılıkta güvenlik önlemlerinin sıkılaştırılması yer alıyor. Kokpit kapıları, açılmalarını zorlaştıracak şekilde yeniden tasarlandı.
Sivil havacılık sektörü ağır bir ekonomik krizin içine girdi. Bazı büyük havayolu şirketleri kapanırken, ABD Kongresi sektörün ayakta kalabilmesi için 15 milyar dolarlık mali yardım yapmak zorunda kaldı.
Sadece ABD'de değil, dünyanın birçok yerinde kamu binaları ve kalabalıkların olduğu yerlerin güvenlik önlemleri artırıldı.
11 Eylül: Saldırılar ve geride bıraktığı izler neler?
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarihinin en büyük terör eylemi olarak adlandırılan ve modern dünya tarihinin dönüm noktalarından biri olan 11 Eylül saldırılarının üzerinden 18 yıl geçti.
11 Eylül saldırıları cihatçı örgüt El Kaide'nin 4 uçak kaçırarak ABD'nin önemli yapılarını hedef aldığı ve yaklaşık 3 bin kişinin ölümüne sebep olduğu 4 ölümcül saldırıyı kapsıyor.
11 Eylül 2001 günü sabah saatlerinde El Kaide örgütünün kaçırdığı 4 uçaktan ikisi ABD'nin New York kentindeki Dünya Ticaret Merkezi'nin İkiz Kuleler olarak bilinen güney ve kuzey kulelerine çarparak intihar saldırısı yaptı.
Uçaklardan üçüncüsü ABD Savunma Bakanlığı karargahı Pentagon'a çarptı ve Pensilvanya'nın Pittsburgh ketindeki Yahudi Sinagogu'nu hedef alan diğer uçak ise F-16’lar tarafından Pensilvanya kırsalında düşürüldü.
Saldırılar sonrası İkiz Kulelerin yanması ve ardı ardına çöküşü tarihi bir görüntü olarak hafızalarda yerini aldı.
30 bin kişinin çalıştığı Dünya Ticaret Merkezi'nin İkiz Kulelerinde 2 bin 606 kişi, Pentagon'da 125 kişi, kaçırılan uçaklarda ise 246 kişi hayatını kaybetti. Resmi makamlar ölü sayısını, 19 terörist ile birlikte 2 bin 996 kişi olarak açıkladı.
Dönemin ABD Başkanı George Walker Bush saldırılar sonrası yaptığı ilk açıklamalarda, "Binlerce hayat aniden kötülük ve alçakça terör eylemleri ile sona erdi." şeklinde konuştu.
11 Eylül terör saldırılarından 11 gün sonra ABD İç Güvenlik Bakanlığı kuruldu.
ABD 11 Eylül 2001 sonrası sırasıyla Bush, Barack Obama ve Donald Trump olmak üzere 3 başkan gördü. Bu üç başkan da 11 Eylül'den bugüne kadar devam eden "teröre karşı savaş" taahhüdüne öncelik verdi.
11 Eylül saldırıları ABD başta olmak üzere tüm dünyanın "terör alarmına" geçmesine neden oldu. Havaalanlarında, ülke sınırlarında, bina girişlerinde güvenlik önlemleri artırıldı. ABD göçmen politikasını değiştirdi ve sınır dışı etme oranı hızla yükseldi.
Dünya genelinde terör korkusu, islamofobi ve ırkçılık giderek arttı.
Usame Bin Ladin ve Afganistan Savaşı
11 Eylül saldırılarının kuşkusuz en önemli sonuçlarından biri "terörle mücadele eden" ABD'nin Afganistan'a açtığı savaş oldu.
Saldırılardan kısa bir süre sonra Bush, Afgan Taliban örgütünden saldırıların arkasındaki beyni, El Kaide Lideri Usame Bin Ladin'i teslim etmesini istedi.
Afganistan'da bugün hâlâ devam eden savaş, Taliban'ın Ladin'den vazgeçmemesi ve "misafir" olduğu gerekçesiyle iade etmemesi sonrası başladı.
ABD 7 Ekim 2001'de Afganistan'daki Taliban rejimine ve Usame Bin Ladin'in terör ağını yok etmeye yönelik Kuzey İttifakı destekli bir operasyon başlatarak Afganistan'ı bombalamaya başladı.
El Kaide'nin kurucusu ve lideri Usame Bin Ladin bundan tam 10 yıl sonra, 2 Mayıs 2011 tarihinde ABD kuvvetlerinin düzenlediği bir hava harekatı ile gizlendiği Pakistan'ın Abbotabad kentinde öldürüldü.
El Kaide'nin liderliğini bugün Ladin'in yardımcılarından biri olan Eyman El Zevahiri sürdürüyor.
Lideri Usame Bin Ladin'in öldürülmesi ve IŞİD'in ortaya çıkışından sonra El Kaide'nin nispeten eski gücünü kaybettiği düşünülüyor. Ancak El Kaide örgütü hâlâ varlığını sürdürüyor ve saldırılarına devam ediyor.
ABD, "terörizmle mücadele" gerekçesiyle girdiği Afganistan'dan henüz çıkmış değil.
8 Eylül 2019'da Taliban, ABD Başkanı Trump'ın barış görüşmelerini durdurduğunu duyurduğu açıklamasına tehditle karşılık verdi.
Barış süreci kapsamında ABD'nin 'prensipte anlaşılması' durumunda yıl sonuna kadar 14 bin askerinden 5 binini çekmesi, gelecek 16 ay içerisinde de kademeli olarak ABD askerlerinin büyük kısmının çekilmesini öngörülüyordu.
Taliban ise buna karşılık olarak El Kaide ile tamamen bağını koparacak, Afganistan topraklarının silahlı gruplarca ABD ve müttefiklerine karşı kullanılmasını engelleyecek ve Afgan hükümetiyle masaya oturacaktı.
11 Eylül saldırılarında yaklaşık 3 bin kişi öldü. Afgan gazetecilere göre 11 Eylül'den beri Afganistan'da her ay hemen hemen bu kadar insan savaşta hayatını kaybediyor.
Birleşmiş Milletler tarafından şubat ayında yayımlanan bir rapora göre, 2018'de Afganistan'daki savaşta en az 927 çocuk hayatını kaybetti.
Eski CIA ajanından 18 yıl sonra 11 Eylül itirafı geldi
ABD'de yaklaşık 3 bin kişinin ölümüne neden olan ve ülkedeki en büyük terör saldırıları olarak tarihe geçen 11 Eylül saldırısına ilişkin ABD'nin Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) eski ajanı Bob Grenier'den itiraf geldi. Grenier, ''El Kaide lideri Usame bin Ladin'i öldürecektik ama ABD eski Başkanı Bill Clinton engel oldu.Onu öldürseydik 11 Eylül olmazdı" dedi.
Dünyanın seyrini değiştiren 11 Eylül 2001 saldırılarının üzerinden 18 yıl geçmesine rağmen etkileri hala devam ediyor. ABD'de yaklaşık 3 bin kişinin ölümüne neden olan ve ülkedeki en büyük terör saldırıları olarak tarihe geçen 11 Eylül saldırısına ilişkin bir belgesel yayımlandı. Belgeselde konuşan eski CIA İslamabad Şefi Bob Grenie'den 11 Eylül saldırısına ilişkin itiraf geldi. Savaş belgeseli The Longest War'daki bilgilere göre CIA yetkilileri, El-Kaide terör örgütünün eski lideri Usame bin Ladin'in 11 Eylül saldırısından önce öldürülebileceğini ancak ABD eski Başkanı Bill Clinton'ın imzaladığı yasa tasarısı nedeniyle bunu yapamadıklarını öne sürdü.
'ELİMİZ ARKADA BAĞLI ŞEKİLDE ABD'YE TEHDİTLERİ DURDURMAMIZ İSTENDİ'
Belgeselde konuşan eski CIA İslamabad Şefi Bob Grenier, CIA'nin tek elinin arkadan bağlı şekilde ABD'ye tehdit oluşturanların durdurulmasının istendiğini ifade ederek, "Bill Clinton'ın imzaladığı tasarıya göre bin Ladin'e karşı 'ölümcül eylemler' yapabilirdik, ancak bin Laden'e yönelik saldırımızın amacı onu öldürmek olamazdı. ABD'ye yönelik tehdidin bir elimiz arkamızda bağlanmış bir şekilde ortadan kaldırmamız istendi" dedi.
"BİN LADİN'İ ÖLDÜRMEK FIRSAT KAÇIRDIK"
Grenier, 20 Aralık 1998'de alınan istihbarata göre Usame bin Ladin'in Afganistan'da bulunan Kandehar ilçesinde olduğunu belirtti. Kandehar ilçesinden çıkış yoluna patlayıcı döşeyerek, bin Ladin'in geçişi sırasında patlatılmasının planlandığını belirten Grenier, "Ancak bunun kesinlikle mümkün olmadığı ve bunu gerçekleştirmemiz halinde hapis cezası alabileceğimiz söylendi" diye konuştu.
CLINTON: LADİN'İ ÖLDÜREBİLİRDİM AMA...
Öte yandan, 11 Eylül saldırılarından birkaç saat önce ABD eski Başkanı Bill Clinton'ın, bin Ladin'i ortadan kaldırabileceği ancak bunu 'olası sivil ölümler' nedeniyle yapmadığı ifade edildi. Clinton'a ait olduğu belirtilen ses kaydında ise "Usame bin Ladin hakkında çok düşündüm. Onu bir keresinde yakalıyordum. Az kalsın yakalıyordum. Yakalayabilirdim, onu öldürebilirdim ancak Afganistan'da Kandehar adında küçük bir kasabayı yok etmem ve 300 masum kadın ve çocuğu öldürmem gerekiyordu. Bunu yaparsam ondan daha iyi olmazdım. Bu sebeple yapmadım" dediği belirtildi.