AHMAKLIK TARİHİ
“ÖKÜZÜN APTALI KASABIN BIÇAĞINI YALARMIŞ”
HA İTTİHAT TERAKKİ PARTISİ HA ÖKÜZÜN AKLI
Darbeci kafa, ittihatçı kafa ve vatanseverlik üçgeninde dünya akılsızlık tarihini yazmak icap ederse bu konu ile ilgili malzeme Osmanlı tarihinin son devrinde fazlasıyla mevcuttur. Jön Türk hareketiyle başlayıp-İttihat Terakki Partisi ile devam eden darbeci/inkılapçı-ilerici/gerici çatışması içinde şekillenen bu ahmaklık tarihi incelendiğinde önümüze kahraman olarak çıkartılan maceracı Enver Paşa, Talat Paşa, Cemal Paşa, Halil Kut Paşa, Yakup Cemil, Mustafa Necip, Teğmen Atıf (Kambur Atıf), Resneli Niyazi, gibi birçok zatın son derece akılsız olduğu görülmektedir.
İşin ilginç tarafı bunlar içinde en akıllıları eli kanlı bir katil olan Yakup Cemil’dir. Bunu da 1916’da 1. Dünya Savaşı’ndan çekilmek ve İngilizlerle tekli barış anlaşması yapmak istediği için kendileri idam etmiştir.
Mahmut Şevket Paşa cinayeti, Nazım Paşa’nın öldürülmesi, Şemsi Paşa’ya karşı yapılan suikastların hepsinin arkasında İttihat Terakki Partisi onunda gerisinde Masonlar vardır.
İttihat ve Terakki Partisi’nin adına ve soyadına baktığınızda süslü ve hayalleri süsleyen cilalı kelimelerden meydana gelmektedir. İttihat=Birlik, tesanüt, bütünleşme, dayanışma… Say sayabildiğin kadar. Ne kadar iyilik varsa say; hepimiz birimiz için, birimiz hepimiz için. Terakki=İlerleme, tekâmül, inkişaf etme, gelişme, büyüme, güçlenme, ileri gitme gibi manalara gelen iddialı bir isimdir. Birlik ve İlerleme Partisi, Bütünlük ve Güçlenme Partisi… Birlikte Yücelme Partisi, Birlikte yüce idealler Partisi gibi manalara gelebilir. Netice itibariyle, bu birlik ve yükselme partisi 10 yıl içinde imparatorluğu darmadağın etmiştir.
Bütün bu iddialı isimlere rağmen İttihat ve Terakki bir akıl partisi midir? Hayır!
Ülkeyi bir santim ileri götürmüş müdür? Hayır! Peki, ne yapmıştır da? 10 yılda Girit, Libya, Balkanların tamamı, Bosna Hersek, Kıbrıs, Ortadoğu’nun tamamı ve Mısır’daki hükümranlık haklarımız dâhil her şeyi kaybetmiş, Türkleri Orta Asya’ya geri sürme planını tahakkuk ettirecek kadar memlekete büyük zararlar vermiştir.
Peki, bu adamlar vatan haini miydi? Tam tersine vatanseverliklerinde sınır yoktu. Peki, bu adamlar iş başına belli bir programla mı gelmişlerdi? Hayır, son derece bilgisiz ve cahillerdi. “Yok, kanun yap kanun diyecek kadar köylü mantığına sahiplerdi.” Bilgi ve görgülerini nereden alıyorlardı? “Makedonya dağlarında eşkıya kovalamaktan, geyik hikâyelerinden, bol rakılı içki partilerinden!” O ekibin içinde yer alan her kim varsa sarhoşluğu marifet sayan bir mantık taşıyor, hiçbir İslami duyarlılığa sahip bulunmuyorlardı.
Yazının devamında anlatacağım meşhur Kut Muharebesi Kahramanı Halil Paşa’nın anıları okunduğunda ahmak bir kahramanın nasıl vücut bulduğuna yakinen tanık oluyorsunuz.
Halil Kut Paşa 1882 doğumlu Enver Paşa’dan bir yaş küçük amcası, 1905 yılında Harp Akademisi’nden Kurmay Yüzbaşı olarak mezun oluyor. Makedonya dağlarında göreve başlıyor. Eşkıya kovalıyor. Burada İttihat ve Terakki Partisi’ne katılıyor. Arkasından Trablus’a gidiyor, Balkan Savaşı’nın sonuna katılıyor, doğu cephesinde Ruslara karşı savaşıyor.
I. Dünya Savaşı'nda Kut'ül Amere cephesinde General Townshend komutasındaki İngiliz kuvvetlerini esir alıyor. Ardından Irak askerî valiliğine ve Goltz Paşa'nın ölümü üzerine 6. Ordu komutanlığına atanıyor. Üst makamların emri ile İran Kirmanşah ve Hemedan’a taarruz ediyor.
Paşanın askeri bilgisine, harp taktiğine hâkimiyetine, silahşorlüğüne, cesaretine, yorulmaz çalışkanlığına vatanseverliğine hiç kimse tek kelime bir söz söyleyemez.
Siyaseten körlüğüne, darbeci, ihtilalci akılsızlığına ve bu yöndeki fütursuzlukla birleşmiş ahmaklığa çok şey söylenebilir.
Halil Kut'un torunu Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locasının eski büyük üstadı olan Kaya Paşakay'dır.
Paşa 1957'de İstanbul'da gırtlak kanserinden dolayı ölüyor. Halil Kut Paşa'nın vasiyeti de şudur: “mezarına bir şişe rakı dökülmesi” !
Bir insan ölürken bile böyle bir vasiyette bulunuyorsa gerisini siz düşünün!? Paşa vatanseverlikle akılsızlık arasına sıkışmış bir şaşkındır. Halil Paşa ölmeden önce şöyle diyor: 'HAYAL UFKUMUZ SINRSIZDI. ŞİMDİ BU HATIRALAR YIĞINININ TÜRBEDARI GİBİYİM'. Aslında bu ifade her şeyi bütün çıplaklığı ile açıklıyor. Yıktıkları koca imparatorluğun türbedarı…