Ramazan Ayı Ve Kirkor Usta
Recai Yurdan
“Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günlerde farz kılındı ki, takvâya ulaşasınız. Ancak, sizden kim hasta ve yolcu olursa, diğer zamanlarda aynı gün sayısı kadar oruç tutmalıdır. Bunun dışında çeşitli nedenlerle orucu çok zorlukla tutabilecek olanlar, bir fakiri doyuracak kadar fidye vermelidirler. Her kim, yapmakla sorumlu olduğundan daha fazla iyilik yaparsa, kendisine iyilik yapmış olur; eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara 183-184)
“Ramazan ayı, insanlara yol gösteren, hidayetin ve doğruyla eğriyi birbirinden ayırıp açıklayan bir rehber olan Kur’an’ın indirildiği aydır.” (Bakara-185)
“Ramazan ayı geldiğinde rahmet kapıları açılır” (Buhari Müslim)
Gençliğimde Ramazan ayı yaz günlerine denk gelmişti. Kardeşlerimin çalıştığı ayakkabı atölyesinde Kirkor ve Ampar adında usta'ları vardı. Ufak bir mekanda çalışıyorlardı, Bizlerin bıyıkları yeni terliyordu. O uzun günlerde oruçlarımızı eda ediyorduk. Ermeni Kirkor ve Ampar ustalar inançlarından dolayı oruç tutmuyorlardı, bizlerin yanında sigara içmezler yemek yemezlerdi. Yemek vakitleri geldiği zaman “biraz hava alın gezin” derlerdi. O dönemlerde İstanbul’da bütün meyhanelerde “Ramazan dolayısıyla kapalıyız” duyuru kağıtları asılırdı. Kapatılmayan lokantaların camları perdelerle ya da pudralanarak kapatılırdı. Maalesef şimdilerde “lokantamız içkisizdir” diyen mekanlar Ramazanda pervasızca her yerde aşikâre işletiliyor.
Ramazanı şerif gelince manevi yönümüz, tasadduklarımız doruk noktasına ulaşıyor. Peygamberimiz "komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" buyuruyor.
Zekat fitrelerimizi yurt dışına gönderme hassasiyetini ülkede göstermiyoruz. Mahallemizde şehirlerimizdeki sıkıntılı insanlarla hep başkaları ilgilenecek beklentisi var. Öncelikle çevremizden ve akrabalarımızdan başlayarak gözetmemiz gerekliliğini nefsani duygularımızın araya girmesiyle görmezden geliyoruz.
Yakınlarımızdaki sıkıntılara merhem olmaya çalışken, uzaklarda ki kardeşlerimizde el uzatarak ikisi arasında ki dengeyi kuralım inşallah.
Mü’minûn Suresinde: “İşte onlar iyiliklere, dünya ve âhiret için hayırlı olan işlere, Allah'ın emirlerini yerine getirmeye gayret gösterirler, iyilikte yarış ederek öne geçenlerdir.” buyruluyor.