İnsani yardımı nasıl fotoğraflayalım?
İyilik, hayır ve hasenat ayı olan bir ramazan ayını daha geride bıraktık.
Mağdur, muhtaç insanlara yardım etmek, dinimizin emri ve insan olmanın temel erdemlerinden bir davranıştır.
Yapılan yardımın en güzeli ise hiç kimseye göstermeden, incitmeden gizli yapılan yardımdır.
Zor durumda olan insanlara yardımcı olurken onların onurlarını da düşünmek gerekir.
Yardımın gizli yapılması gerekliliği konusunda eski devirlerde devlet idarecileri, emirler bile vermişler.
Osmanlı dönemlerine baktığımız zaman toplumda insanlar arasındaki yardımlaşma ve güvenin çok daha fazla olduğunu görüyoruz.
Modern dünyada insanların bireyselleşme ile birbirinden her geçen gün uzaklaşmakta olduklarını görüyoruz.
Teknolojinin gelişmesi ile birlikte insanlar birbiriyle ve kendileriyle sanal bir dünyada yaşamaya başladılar.
Bu durum toplumun sosyokültürel ve değerler yapısını derinden sarsmaktadır.
İnsani yardım kurumlarımızın sayısı her geçen gün büyürken insani yardım şekli, yardımlaşma kavramını ve hayır kavramını da zedelemektedir.
Mağdurun, muhtacın ihtiyacını giderirken onun sosyal bir obje olarak sanal görsel alanlarda resmedilmesi, yardımın manevi gerçeğini tahrip etmektedir.
Yardımlar gizli yapılmalı, sağ elin verdiğini sol el bilmemelidir.
Yardım edilen ailenin fotoğrafları, anne, baba ve çocukların yardım paketi ile fotoğraflanmasının ve paylaşılmasının lüzumu var mı?
Bu insanlar ve çocuklar hayatın içinde, okulda, iş yerinde, mahallede yaşamlarını sürdürüyorlar… Mağdurlar barkodu ile sınıflandırmanın hiçbir anlamı yok.
Vakıf ve derneklerimiz ve hayır sahipleri, insani yardımlaşma fotoğraflarında daha duyarlı olmalıdır.
İnsana yardım ederken insani yardımı dejenere etmeyelim.
Biz bir başkasına yardım ederken sonuçta kendimize yardım ediyoruz.
Osmanlı döneminde, şehrin belli noktalarına konulan ve insanlar arasındaki dayanışmayı sağlayan sadaka taşları vardı.
Osmanlı döneminde şehirlerin belirli noktalarına konulan “sadaka taşları”, İslam dininin, insanlar arasındaki gelir eşitsizliklerinin giderilmesi için emrettiği yardımlaşmanın, büyük bir incelikle yerine getirilmesini sağlıyordu.
Anadolu ve Balkanlar’da, Osmanlı döneminden kalan tarihi camilerin bazılarında bugün bile varlığını koruyan sadaka taşları, yardımlaşmanın en ince örneklerinden biri olarak dikkat çekiyordu.
Cami avlularının en kuytu köşesine konulan ve hemen hemen bir insan boyuna yakın, üst kısmında küçük bir oyuk bulunan silindir şeklindeki taş, imkânı olan insanların, üzerindeki oyuğa bıraktıkları sadakalarıyla yoksula, rencide etmeden el uzatmasını sağlıyordu.
İslam dini insanı merkeze alırken onun asaletine, adaletine ve gururuna ayrı bir önem addeder.
Dolayısıyla insanlar arasındaki ayrımları ortadan kaldırmak veya en aza indirmek için yardımlaşmayı, dayanışmayı ve saygıyı tavsiye eder.
Dinimiz yardım etmeyi, sadaka vermeyi, insanların dertleriyle dertlenmeyi, onlara borç vermeyi tavsiye eder.
İnsanlar arasında doğal olarak sosyal statü, gelir ve bulundukları konum açısından farklılıklar vardır.
Zenginler ve fakirler muhakkak olacaktır. Fakirlerin, kimsesizlerin, muhtaçların bu toplumda, ezik, kimsesiz, unutulmuş hale düşmemesi, zenginlerin de kendi zenginlikleri içerisinde kendilerini kibirli görmemeleri adına sadaka verilmesi tavsiye edilirken, bu yardımlaşma aralarındaki sevgi bağını kurar.
Bunun da en güzel örneği, Osmanlı’da gelenek haline gelen sadaka (kültürü)taşlarımızdır.
Osmanlı’da yardımlaşma kültüründe, gizlilik, alçak gönüllülük ve zarafet vardır. Alan el ile veren elin neredeyse birbirlerinin yüzüne bakmayacak şekilde gerçekleşmesi batılı seyyahları hayrete düşüren bir hadisedir.
“Sadaka taşı” kültüründe ve geleneğinde ihtiyaç sahiplerine yardımın büyük bir incelikle yapılması, yardıma muhtaç kişilerin de bunu tok gözlülükle karşılaması insanların muhtaçlık halleri ve rencide olmaması açısından önemlidir.
Hayır sahibi zengin yardım etmek istediği zaman, özellikle gece karanlık vakitleri seçiyor. Sadaka taşına parasını bırakıyor. Muhtaç sahibi fakir de yine o sadaka taşından sadece kendi ihtiyacı olduğu kadarını alıyor. Yani zenginimiz anlayışlı ve ince düşünüyor, kibirli değil, gururlu değil.
Zekâtını, sadakasını verirken fakiri incitecek yapıda değil. Olabildiğince mütevazı ve işin reklamına kaçmadan gizli yardım ediyor.
Muhtaç sahibi fakirimiz de bencil değil, mahzun, düşünceli, ihtiyacı kadar alıyor. Bir başka fakiri de düşünecek anlayışta.
Sadaka taşları, günümüzde yerini modern manada vakıf ve derneklere bıraktı.
Sosyal medya ve sanal platformlarda kurumlar ve bireyler olarak yardım alan insanların fotoğraflarına bir standart getirelim.
Nafile ibadetleri gizli yapmak daha iyidir.
Kur’an-ı Kerim’de mealen buyuruluyor ki:
(Gizli sadaka daha iyidir.) [Bakara 271]
(Rabbinizi gizli, sessiz çağırın.) [Araf 55]
Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kıyamette, Allahü Teâlâ’nın himayesine aldığı yedi kişiden biri, sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek kadar, sadakayı gizli verendir.) [Buhari]
(Sadakayı gizli vermek Cennet hazinesidir.) [Hatib]
(Sadakayı gizli vermek iyilik hazinesidir.) [Taberani]