Siyasi hayata atılışından evvel birkaç defa karşılaşıp görüştüğüm Dışişleri Bakanı Davutoğlu, mutedil ve mütebessim tavırları olan ve ilk anda karşılaştığının üzerinde müspet intiba bırakıcı edaya sahip…
Ermenilerle alakalı ve bilinen edası ile tezat halindeki son beyanatı şöyle:
- Artık 1915‘te bir şey olmadı, diyen bir Bakan yok…
Türkiye Cumhuriyeti’ni milletlerarası ağır bir yükün, hatta itiraf ve kabul sıkıntısının altına sokmakta olan bir beyanattır bu…
Bakan Davutoğlu, devlet adına sarf edilen her sözün iş ve fiil manasına geldiğini ve icraat kabul edildiğini unutmayacak ilmi ehliyet ve tecrübeye sahiptir…
Hangi şartlar altında ve nasıl bir ruh hali içinde söylenirse söylensin, bu beyanat devletimiz adına ciddi tehlikelere gebedir ve neticesine katlanmak bize ağır gelebilir…
“1915’te bir şey olmadı” demek, Ermenistan’ın ağzına bir kaşık bal çalmak kastını taşıyorsa, Ermeniler iddialarının tarafımızdan kabul edildiğine hükmeder ve derhal gereğinin yerine getirilmesi ısrarına başlarlar…
Bu beyanat, Batılı diplomat ve devlet adamları huzurunda bir siyasi şirinlik gösterisi sınıfından ise, Fransa’dan itibaren, bu dost makyajlı muhataplarımız demezler mi ki:
- Böyle düşünen bir bakana sahip Türkiye, neden soykırımla ilgili kanunlarımıza durmadan karşı çıkıyor?.. TBMM de böyle bir kanun çıkarsın ve lazım geleni hep birlikte yapalım…
Her tevile açık, hatta Ermenistan’ın haklılığının adeta kabulü olan bu beyanatı, devletlerarası münasebetlerimizde başımızı hayli ağrıtacağından Davutoğlu’nun şüphesi olmasın…
“Namaza yaklaşmayınız”la ayeti kestirenlere, misal, “artık 1915’ te bir şey olmadı, diyen bir bakan yok” beyanatı, Ermenistan’a ve topyekûn haçlı Batılılara göre, soykırımın Türklerce yapıldığının, Türkiye Cumhuriyeti adına kabul ve itiraf mahiyetinde dillendirilebilir… Arkasından, tazminat ve toprak talepleri birbirini kovalayabilir…
Bakan Davutoğlu’nun beyanatına, (artık) diyerek başlamış olması, “Türkiye nihayet gerçeği kabul etti” yahut, “sonunda geldim, artık buradayım, gam çekmeyin Ermeniler ve Batılı dostlar” gibi garip mânâ ve vehimlere yol açabilir ki, neresinden bakılırsa, iyi olmadığı görülmekte ve menfi tefsirlere sebep olmaya mahkum…
Davutoğlu bu talihsiz beyanatını bir basın toplantısında yeniden ele alarak tashihe tabi tutmalıdır … Ve Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu demelidir ki… diyebilmelidir ki:
- Devletimizin idaresinde en çok vazife alan, diplomat ve idarecisi olan, Ermenilerdir.. Müslüman Türk köyleri ve kasabalarına yaptıkları baskınlarla 1915’lerde beşyüzbin insanımızı katletmişler… 1915, soykırım değil, zaruri bir tehcirin tarihidir ve Osmanlı ile Rus orduları arasına sıkışmış, büyük zayiat vermesi muhtemel Ermenilerin zarardan korunması planlanmış ve Osmanlı Hükümeti bunda büyük muvaffakiyet elde etmiştir… Tehcir sırasında, Ermenilerin muhafazasına memur yüzlerce askerimiz şehit edilmiştir. Müslüman Türk’ün kanını içmekten doymayan nankör bir ırkın remzi olan Ermeni, dünya milletleri tarafından tedip edilmeye çoktan müstahaktır… 1915’te, öncesinde ve sonrasında Ermeniler, her zaman Türklere ihanette kararlı ve ısrarlıdır…
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ucu açık, her menfi tevile müsait ve eksik bırakılan beyanatının, bu minval tashih ihtiyacını duymalı ve bu kalitede olduğunu göstermelidir…
Türk Dışişleri Bakanı olduğunun şuuru içinde bu çetin vazifeyi icra edebilirse, Türkiye’nin, Haçlı Batı ve Avrupa Birliği’nin hizmetkarı olmaya değil… Asya’nın efendileri arasında bulunmaya layık olduğunu cihana ilan etmiş olacaktır…
Davutoğlu, monşerlerden farklı olduğunu, Asyalı gibi düşündüğünü ve Müslüman Türkiye Cumhuriyeti’nin Bakanı olduğunu ilk fırsatta göstermelidir… Batılıların sahte gülücüğü yerine, soylu milletimizin halis muhabbetini kâle alarak…