1970li yılların arefesindeyiz... Batı modası bir yıllık 1968 anarşisi Türkiyeyi toz duman içine sokmuş... Her kafadan sesler, sokaklara, meydanlara ve gazete sahifelerine çarparak yankılanmakta...
Yargıtay Başkanı İmran Öktem, hukukçuluğunun yanında inançsızlık mütehassısı olduğunu ilân edercesine haykırıyor:
Allah yoktur. İnsanlar birbirini korkutmak için Allahı yarattılar...
Çok geçmeden ölüyor ve cenazesi Ankara Hacı Bayram Camiinde... Namazını kıldıracak imam bulamıyorlar.
Namazı kıldırması talebine karşı Hacı Bayram Camii imamı:
Olmaz, diyor. Allaha inanmadığını ikrar etmiştir. Müslüman olmayanın namazı kılınmaz...
Hemen sonra, Siyah cübbeleri ile binlerce hakim ve savcı Ankara sokaklarındadır. Bugünkü ihtilal müteşebbisi kumpanya çığırtkanlarının ataları halinde, Gericiliğe hayır protesto yürüyüşü yapıyorlar...
Arkasından, Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği Yüksek İcra Konseyi İstanbulda, İnançsızlığa ve din düşmanlığına hayır mitingi hazırlığına girişyor. İstanbuldan ve dışarıdan yüzlerce dernek bu mitinge iştirak hazırlığı yaparken, miting iptal edilsin diye görülmedik baskı ve tehditlere maruz bırakılıyoruz Devletin topyekün resmi kolları üzerimize yürüyor...
Sol cenahın aksine, devletle kavgayı asla arzu etmediğimiz için, istemeyerek mitingi iptal etmek mecburiyetinde bırakılıyoruz...
Miting hazırlıklarımız hengâmesinde dernek olarak yaşadığımız unutulmaz bir vaka aynen şöyledir:
İstanbulun her semtinde dağıtılmak üzere küçük bir davetiye bastırmıştık. Arka sahifesinde, merhum halk şairi Abdurrahim Karakoçun, Hakyol İslâm yazacağız. şiiri var.
Mitingin iptaline iki gün kala bomba dehşetinde bir haber: Eyüp Savcısı bu bildiriyi dağıtan üç dernek üyemizi sorgusuz sualsiz, hiçbir gerekçe göstermeden tevkif ediyor ve arkadaşlarımız o zamanki adıyla (Sağmalcılar Cezaevi)ne gönderiliyorlar...
Miting iptal edilmesine rağmen bu dernek üyeleri hiçbir mahkemeye çıkarılmadan dört aya yakın (117 gün) hapiste tutuldular...
Başvurmadığımız merci, kapısını çalmadığımız makam, konuşmadığımız selâhiyetli bırakmadık, nafile...
Bu çırpınışımıza şahit bir öğretmen arkadaşımız, bana şu teklifte bulunmuştu:
Seçim propaganda mevsiminde Beyoğlu Tophanede konuştuğun bir spor lokali var ya!.. Bu lokalin eski bir demokrat olan sahibi, senin konuşmalarına hayran... Git kendisi ile görüş, arkadaşlarınızı hapisten çıkarır...
"Lokalin sahibinin mafya babalarından olduğunu söylüyorlar" deyip, red etmeme rağmen, arkadaşımız bir de bu yolu denememiz için öyle ısrar etti ki üç kişi olarak dernek adına lokale gittik. Babaya talebimizi naklettim.
Beni kendi Mercedesine alan Baba! diğer arkadaşlarım için bir taksi getirtti ve tuttuk Eyüp Adliyesinin yolunu...
Yolda bana, Abiciğim, hiç merak etme, siz işlerinize gitmeden, arkadaşlarınız hapisten çıkıp evlerine varmış olacaklar. sözlerini teselli kabul etmiştim... Doğruymuş... Biz Eyüpten geldikten iki saat sonra üç arkadaşımız hapisten çıkmış evlerinde olmuşlardı...
Bu vakayı nakletmekteki kastım asla Türk Adalet camiasının tamamını incitmek, lekelemek değildir. Türk adliyesini, savcı ve hakimlerimizin kahir ekseriyetini dikkatle tenzih ediyorum... Ancak, bugün devlete savaş açmış, yabancı emellerine hizmet hırsının ve Türk Adaletini yaralayan, dünkü Allah inkarcısı, inançsızlık mütehassıslarının yeşermiş tohumlarını da görmezden gelemeyiz...
1969un inançsızlık ihtisası 2013te münafıklık ve yıkım uzmanlığına dönüşmüş vaziyettidir.
Dün, din düşmanlığı açıkca yapılıyordu... Bugün ise münafıkça yapılıyor... Fark sadece bu..