KAZANIRKEN KAYBETMEK!
Özlü Söz: Kaybetmekten korkma; bir şeyi kazanman için bazı şeyleri kaybetmelisin. Ve unutma; kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin.
Che Guevara
Biz Müslümanlar olarak ya kendimizi ciddi anlamda kontrol edemiyoruz yâda Kuranı ve okuduklarımızı anlamakta zorluk çekiyoruz. İnsanları yönetmek için kapalı kapılar ardında hüküm verenler bu durumu çok iyi okuyup algıladıkları için hakkımızda kolay kararlar veriyorlar. Verdikleri her karar sahasında yerini buluyor. Ve bizler istediğimiz kadar Allah Kuranda şöyle buyuruyor diye bilgiçlik taslamış olalım...
İsimleri fiilleri ve düşmanlıkları Kuranda bize bildirilen Yahudiler bugün hayatın bütün alanlarına girmiş ve kuşatmış durumdadırlar. Bu misyonu, tahrif ettikleri Tevrat’tan almışlarsa bizler hiç değişmeyen Kurandan neden kendi misyonumuzu alamıyoruz. Siyonistleştirdikleri Hıristiyanlarıda yanlarına alarak bugün bizleri ellerimizde Kuran olmasına rağmen yönetiyorlar. Ve içimizdeki bazı beyinsizler onlarla birlikte dünyayı yönettikleri için Allaha hamdediyor ve başarıları için dua ediyor.
Allahın birlik emrine dağınık oldukları için cevap vermekten aciz ve birbirlerine düşmanlıkta ileri olan Müslümanların büyük bir kısmı Yahudi ve Hıristiyan ittifakının cephesindedirler. Nedeni de bulundukları iktidarlardan inmemek ve saltanatlarından vazgeçmemek! Bunun için gelirlerinin en büyük bir kısmını savunma harcamalarına ayırırlar. Siyaset sahnesinde Yahudi/Hıristiyan ittifakı ile birlikte olurken içte de halka sureti haktan görünmek adına ne yazık ki yine kapalı kapılar ardındaki projeleri onların istemi doğrultusunda üreterek hayatiyet kazandırırlar.
24 Haziran seçiminin öncesi CB’nı Erdoğan başkanlık sistemini kurmak istediğini her beyanında ifade ederek halkı ikna yoluna gitti ve kazandı. 2002 yılından bu yana girdiği her seçimden zaferle çıkan R.Tayyip Erdoğan 16 yılda bu başarısını güçlü hitabeti sayesinde kazandı. Seçimleri kazanmanın yanı sıra 16 yılda tek başına iktidar olarak siyaset ve ekonomide ülkeyi getirdiği nokta ise pek iç açıcı değil ne yazık ki…
Bütün siyaset bilimcilerin ve ekonomistlerin ülke felakete gidiyor diye feryat etmesine rağmen girdiği seçimi yine muhalefeti suçu yükleyerek kendisine oy verenleri ikna ederek seçimi kazandı. Tarım ve hayvancılıkta ülkenin çok gerilere gittiği gerçeğini bile bile ithalata hız veren AKP iktidarı seçimleri bu şekilde kazanması gerçekten kafaları karıştırmaktadır.
Seçimlere şaibe karıştığı ve hilelerin yapıldığı söylemin ispatı yapılmadığı gibi sadece iddialarda kaldı ve üzerine gidilecek bir yolda bulunamamıştır belki. Yazar Hüsnü Mahalli’nin 16 Nisan referandumda İsrail’den bir bilgisayar programı aldıklarını ve seçimi bu programa göre lehlerine çevireceklerini ve bu yazılımla 24 Haziran seçimleri içinde kullanacaklarını 3 Haziran’da Sözcü gazetesindeki köşesinde dile getirmişti. Yazarın ikazına rağmen bütün dizginleri ellerinde tutan AKP iktidarı bu söylemlerin ispatı için hiçbir girişime izin vermedi ve sadece bu sözler iddia olarak kaldı.
AKP, artık herkesin çok iyi bildiği şekliyle ABD tarafından iktidara getirildiği gerçeği saklanmıyor ve ilişkilerde de her ne kadar tansiyon yükseliyorsa da perde arkasında el sıkışmalar aynen devam etmekte. Çünkü ilişkilerin kopması realiteler çerçevesinde mümkün görünmemekte…
ABD’nin Türkiye’ye ihtiyacı Türkiye’nin ABD’ye olan ihtiyacından daha fazladır. İlişkiler bugün kurulmamış ki yarın bitirilsin. Türkiye’nin yardımı olmadan ABD’nin Ortadoğu’da rahat hareket etmesi pek olası değil. Ancak siyaset sahnesinde kavga eder gibi görünmek hedef şaşırtma ve muhalifleri yanıltma siyasetidir ve bunun da kararları yine kapalı kapılar ardında verilmekte...
ABD’nin İslam coğrafyasında en önemli hedefi Müslümanların birleşmeye adım atmasını önlemek ve aralarına mezhebi çatışmaları ve siyasi çıkarları ön plana çıkararak fitne çıkarmaktır. Bunu da kendisine bağladığı işbirlikçi Müslümanlarla rahatça yapıyor. Kim İslam Birliği için siyasette bir adım atmaya kalkarsa bunun önünü almak ve susturmak onların öncelikli vazifesidir.
Burada Saadet Partisi, Erbakan Hocanın İslam Birliği projesinin hayata geçirmek için adım atmasına rağmen Müslümanlardan destek alamamasının ana nedeni kurgulanan ve eğer İslam gelecekse biz getiririz düşüncesi ile hareket eden organizenin her adımda bunu önleme çabalarının eseridir. Girdiği her seçimde kaybetmesi için her yolun denendiği Saadet Partisi bütün seçimlere kazanmak amacıyla girmesine rağmen kaybetmiyor ama ne yazık ki kaybettiriliyor. İçinden çıktıkları bu mektebin yok olması için gayret sarf eden ve kendilerini iktidara getiren mahfillerin emrine göre hareket eden iktidar girdiği her seçimi kazanıyor görünmesine rağmen aslında artık kaybediyor.
Kazanırken kaybetmek demek tek başına 16 yıldır kesintisiz iktidar olmasına rağmen ekonomiyi çökerten bir iktidarın bu duruma düşmesi aklen kabul edilecek bir durum değildir. Üreten ve yeterli bir tarıma sahip bir ülkenin bütün ürettiklerini ithalatla ülkeye döviz vererek getirmek her halde dünyada başka bir iktidara nasip olmamış bir uygulamadır. Döviz artışı dış güçlerin bize karşı yaptıkları düşmanlık ile savunulması çok basit bir geçiştirme kandırmacasıdır. Dış güçlerin desteği ile iktidara gelen AKP iktidarı neden dış güçler tarafından iktidardan indirilsin ki…
Zaten onlar İslam Birliği kurulmasın ve Erbakan Hocanın D-8 projesi hayatiyet bulmasın diye iktidara getirilmişlerdi. Bunu önlediler ve emirlerini yerine getirmek için ne yapılması isteniyorduysa harfiyen yapıldı. Irak ve Suriye müdahaleleri için onlarla birlikte olmadılar mı? NATO ile Libya’ya müdahale ettiklerinde “NATO’nun Libya’da ne işi var” demesine bile aldırış etmeyen batı onunla her platformda iyi ilişkilerde oldu. Şimdi bize düşmanlık ediliyor söylemleri pek inandırıcı gelmiyor…
16 yıllık iktidarlarında geldikleri bu noktada her seçimi kazandı AKP iktidarı. Ama bu sefer başkanlık sistemine geçti ve bu seçimden sonra artık suçlayacağı bir kimse ve güç artık yok. Batmış/batırmış bir ekonomiyi nasıl düzelteceğini şimdi kara kara düşünmek zorunda. İngiltere’ye gidip para istenirken içte de satılacak bir ETİ BANK kaldı onu da ABD’ye 40 milyon dolara satarlarsa gerçekten iflas bayrağını çekmeleri işten bile değil.
Akıllara durgunluk veren diğer bir hususta satılan Şeker Fabrikalarının bulunduğu şehirlerde %60-65 oranında iktidarın oy almasıydı. Bu gerçekten kafaları çok meşgul edecek bir durumdur. Yani seçime Hüsnü Mahalli’nin dediği gibi bir yazılım hilesi karışmışsa ilerde mutlak bir arıza verecektir.
Özellikle Saadet Partisinin kendi tabanından çok düşük oy alması gerçekten düşündürücüdür. Kendi tabanının bile Temel Karamollaoğlu’na oy vermediği asla düşünülemeyecek bir durumdur. Seçim öncesi herkesin kilit parti olarak gördüğü Saadet Partisine acaba bu İsrail bilgisayar yazılımı ile darbe vurulmuş olmasın…
Selam ve dua hile, yalan, iftira ve hakaretten uzak duranlara…