SALİH MİRZABEYOĞLU Kimdir ?
Salih Mirzabeyoğlu ya da gerçek adıyla Salih İzzet Erdiş (10 Mayıs 1950, Erzincan), İslami Büyük Doğu Akıncıları Cephesi (İBDA/C) örgütü lideri olmakla suçlanıp ömür boyu hapse mahkûm olan 22 Temmuz 2014'te yeniden yargılama talebi kabul edilerek tahliye olan kürt şair, yazar, mütefekkir. İlk okulu Eskişehir'de Fatih İlkokulu'nda (1962), orta okulu Mehmetçik Ortaokulu'nda (1965) tamamladı (1968). Yazı ve şiirleri lise yıllarında Babıali'de Sabah gazetesinde yayınlanmaya başladı (1965) Aslen Halit bin Velid r.a’hin torunu, nenesi tarafından da Seyyid ve Bitlis’li…Dedesi Mutki aşireti lideri Xoytli Musa bey, Babası Muammer Bey.. Muammer beyin isim babası Üstad Bediüzzaman Said Nursi.Salih Mirzabeyoğlu 10 Mayıs’ta Erzincan’da doğdu. Eskişehir’de Fatih İlkolulu (1962), Mehmetçik Ortaokulu (1965) nu bitirdi (1968). 15 yaşında, Eskişehir’de lise öğrencisi iken Necip Fazıl’la tanıştı..Salih Mirzabeyoğlu; şair ve mütefekkir!.. Necip Fazıl’dan devraldığı “Büyük Doğu” fikir sistemini, “İbda” keyfiyetiyle yaşatan “genç adam”… Üstad, onun âleminde, varlık ve fikir dünyasına açılan “ana pencere”…İbda fikir sisteminin mimarı olan Mirzabeyoğlu, 1950 doğumlu. Hayatı, Üstad’ı tanıdığından beri, bir avuç ateş!.. Temel hedefi, “zıtlar arası muvazene sistemi” olan İslam’ı hâkim kılmak!.. Kuşkusuz, bu dâvâda oldugunu iddia eden pek çok kişi var. Ama Mirzabeyoğlu’nun usulü farklı. Bir kere, en üstte “Ehli Sünnet” kimligi var. Ve tabiî “Evliyâ kelâmi”… Şeriat, -küllî istikametlendiricilik vasfiyla içiçe- yamukluk nerede olursa olsun düzelten, öpülesi kılıçtır onda!..1979’da Akıncı Güç dergisini çıkaran Salih Mirzabeyoğlu, bu dergi vesilesiyle Üstad Necip Fazıl ile tanışma imkanı bulmuştur. Üstad’ın “Seni ben yetiştireceğim” hitabı üzerine, bu tarihten Üstad’ın vefat tarihine kadar yanına gidip gelmiştir.Bu sırada Büyük Doğu kapanmıştır ve Üstad “Rapor” adını verdiği seri broşürleri çıkarmaktadır. Salih Mirzabeyoğlu da Akıncı GÜÇ’ü kapatarak Rapor’da yazmaya başlar. Rapor’lar “Necip Fazıl ve Yeni Dostları” imzasıyla yayınlanır.
Aynı dönemde Salih Mirzabeyoğlu ilk eserlerini de vermeye başlar. Bütün Fikrin Gerekliliği, İdeolocya ve İhtilal, Necip Fazıl’la Başbaşa, Kültür Davamız, İstikbal İslamındır gibi eserleri bu dönemde çıkar. Üstad bu kitaplar hakkında gerek kendi el yazısıyla, gerek sözlü olarak çeşitli övgüler belirtir.
Hatta bilindiği gibi, İdeolocya Örgüsü’nün sonundaki “İslamı Yenilemek” başlıklı ek kısmını “Akıncı Güç kadrosuna ithaf” şeklinde yazarak verir. Ancak daha sonra yayıncılar tarafından bu kısım çıkarılmıştır.
Üstad’ın vefatından bir müddet sonra, 1984’te Salih Mirzabeyoğlu İBDA’yı kurar. İBDA da hem fikriyatın ve davanın adı, hem de onun dile getirildiği yayınevinin adıdır.
Gölge ve Akıncı Güç dergileri döneminden gelen bir arkadaş grubu yanındadır. Bunlarla beraber İBDA’ya ilgi duyan gençlik zümreleri oluşmaya başlar. 1986 yılında Tavır dergisini çıkararak bu gençlik de ilk defa ses verir.
İbda Fikir Sistemi ise, varlığı ve hayatı teferruatıyla ele alan bir usûl aslında. Usûl diyoruz; zira kökler, ana kaynaklar, âlim ve velîlerin sözleri, tüm bunlar kütüphanelere dizili kitaplarda “mestûr” lâkin, neye nasıl varılacağı ve nisbetlerinin ne olduğu o derece mühim ki, “usûlsüz” dalış yapmak, “boğulmakla eşanlamlı” olup çıkıvermez mi!..Mirzabeyoğlu’nun hayatı, fikir ve eylemin birbiriyle içiçe geçtiği bir yumak… Şöyle; önce en doğrusunu tasarlayış ve eksiksiz bir şekilde belirtiş… Sonra, hareket!.. Ve hareket içinde güzelligi ve cevvalligi artan fikir… Artik, eylem ve fikir, öyle siki sarilir ki birbirine, öylesine mezcolur ki; “bu adam ne diyorsa yapar” yahut “ne yapiyorsa mutlaka söylemiş ve düşünmüştür” dersiniz Mirzabeyoğlu için.Onun sisteminde, tasavvufun derin kelimelerinden bir “kıyam ve inkılâb” usûlü, bir diğer tâbirle, bu işin ideolojisi üretilmiştir. Şunun da bilinmesi elzemdir ki: O, direnmek için direnmez. Güce sahip olduktan sonra, ne yapacağını ve nasıl yapacağını da belirtir. Hem de, TEFERRUATIYLA belirtilen bir alternatif!..Kitaplarında; Platon’a, Hegel’e ve Sartre’a rastlayabilirsiniz. Fakat, asla kuru ve kabul edip geçici tarzda değil!.. Mevzû edilen fikrin candamarını yakalayıp, mümkün olan en büyük faydayı teminden sonra posayı kenara atıştır onunki. Ve Batı tefekkürünü incelerken, İslam tasavvufunun derin ölçüleri vardır elinde!..Üslûbu, kimi zaman “giyotin” kadar keskin, kimi zamansa “bulut” gibi; yağmur dolu ve yumuşacık… Asla, “kuru örgütçü” değil!.. Şair, lâkin şiir anlayışı farklı; şiiri “sır avcılığı” onun.
Kitapları “ortalama” değil; iyi bir zihin eğitimi görmüş insanlara bile ağır gelebiliyor. Yalnız bu “ağırlık”, şişirme olmayıp; bilakis, ele aldığı mevzuların derinliğinden kaynaklanıyor. Nasıl “ağır” olmasın ki? Toplumu, tarihi, varlığı ve insan ruhunu ele almakla kalmayıp; teferruatı da belirterek, hepsinin tek tek “ana prensiplerle” ilişkisini işaretliyor. Dolayısıyla, sürekli bir “gel-git” var eserlerinde. Üstelik üslûbu, gerektiğinde çok açık…“Normal” ve “sıradan” biri değil… Kızgın bir dâhî!.. Bu yüzden, hakkında birbirinden farklı sözler duyabilirsiniz: “Çok sert”, “Çok yumuşak ve merhametli”, “Şiiri sır gibi”, “Destan şairi mi ne; çekinmese ‘kesin boyunlarını’ diyecek!”, “Sözleri muğlak, genel kitle için faydasız”, “Cümleleri slogan gibi, gayet açık!”, “Bak, bak; Hegel’i nasıl da kullanıyor!”, “Bu adam derviş yahu; her yerde menkıbe”, “Adamın ölüm-kalım endişesi yok herhâl”, “Güce karşı ne kadar da ihtiraslı!”, “Şuna bak; nefs cihadından bahsediyor!”, “Bu sayılar da neyin nesi?”… Uzayıp gidiyor. Bu cümleler, kurgulama değil; sevenlerinin veya muhaliflerinin de duyup bildiği üzere, onun hakkında -bilhassa entelektüel ilgi sahibi çevrede- yapılan değerlendirmelerden aynen naklettiğimiz birkaçı. Herkes kendi aynasından bakar ya!..
Onun düşüncesinde, sonu gelmez bir hareket -ve dinamizm- var. Sürekli canlilik! Ve Ibda Sistemi, teferruat konusunda hâlâ oluşum içinde; devam ediyor. Çünkü, mimari yaşiyor. Şayet ögrencileri de gerekli cehdi gösterebilirse, bu gelenek, sürekli yenilenen ve özünü paslanmaktan koruyan bir “mektep” olmaya devam edecek!..Hemen söyleyelim; fikirleri öyle yaygın, “moda” kavramlarla pek uyuşmaz. Zira, şu -sönüp giden- ısmarlama akımların yaşattığı gibi, kullanılıp atılan “zamana uymayı” değil; Mutlak’ın peşinde, öteleri hedefler. Alternatifini sunarak, çağı değiştirmek ister!..Edebî eserlerinde, kaosla düzenin birbirine yaslandığı görülür. Uzaktan bakan için Tilki Günlüğü, gerçek bir kar fırtınasıdır. Oysa, usûlünü bilme cehdine girenlerin ellerinden düşüremedigi bir “kâinat kitabı” olur ki; işte o ân okuyucu, o uğultulu fırtınadaki her kar tanesinin, birbirinden farklı bir desen taşıdığını görür. Kimileri için “rüya tâbiri”, kimileri için “içte kopan” fırtınalar, kimileri için “lûgat kitabı”, kimileri içinse “sihir”… Bu kitabı anlamak için -galiba en başta-, “yazandan önce yazdırana bakmak” ilkesi geçerli!..İbda Sisteminde “akıl”, hakkı yenemez bir âlet. Ama yalnızca âlet!.. “Kalp” ve “sır idrâkı” ise, asıl. Sonsuza açılan penceresini, böylece muhatabına gösterir İbda!..Kısaca; hayat ve kâinat, nerede ne kadar karmaşık veya zor anlaşılır bir renge bürünmüşse, İbda Sistemi de işte orada “zor anlaşılır” bir üslûba sahip. Ve yine nerede bir mânâyı bedihî olarak anlıyorsanız, işte orada “bedihî” olarak anlaşılır İbda. Muhteşem bir Kaos ve Muhteşem bir Düzen!…
Salih Mirzabeyoğlu 16 Yıl Sonra Serbest Bırakıldı
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tahliyesine karar verilen İBDA-C davasında hüküm giyen Salih Mirzabeyoğlu 16 yıl sonra serbest bırakıldı.İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, İBDA/C davasından hükümlü, kamuoyunda "Salih Mirzabeyoğlu" olarak tanınan Salih İzzet Erdiş'in yeniden yargılanmasına karar vererek, tahliye etti. Mirzabeyoğlu cezaevindeki işlemlerinden sonra 16 yıl sonra serbest bırakıldı. YENİDEN YARGILAMA TALEBİ KABUL EDİLDİİslami Büyük Doğu Akıncıları Cephesi (İBDA-C) örgütünün lideri olarak yargılandığı davada "Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak" suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Salih Mirzabeyoğlu için tahliye kararı çıktı. Mirzabeyoğlu'nun yeniden yargılama talebi kabul edildi. Eserleri :Bütün Fikrin GerekliliğiAydınlık Savaşçıları
İdeolocya ve İhtilal
Yaşamayı Deneme
Münşeat
Tarihten Bir Yaprak
Kültür Davamız
Damlaya Damlaya
anafor
Necip Fazıl’la Başbaşa
Müjdelerin Müjdesi
İslâm’a Muhatap Anlayış
Kayan yıldız Sırrı
İstikbâl İslâmındır
Gölgeler
İbda diyalektiği
Dil ve Anlayış
Kökler
Marifetname
Kavgam I
Kavgam II
İktisat ve Ahlâk
Hikemiyât
Şiir ve Sanat Hikemiyâtı
Hukuk Edebiyatı
İşkence
Tilki Günlüğü I – VI
Hakikat-i Ferdiyye
Sahâbîlerin Rolü ve Mânâsı
Başyücelik Devleti
Yağmurcu
Üç Işık
Adımlar
Parakutâ’
Hırka-i Tecrîd
Büyük Muztaribler I
Sefine
Telegram
Büyük Muztaribler II
Elif
Büyük Muztaribler III
Furkan
Berzah
Büyük Muztaribler IV
Erkam
Madde Nedir?
İman ve tefekkür
İnsan (Erkek ve Kadın)
İnsan (Büyük Doğu-İBDA) I – II
Esatir ve mitolojiSon 10 senesini Telegram işkencesine rağmen Bolu F tipi Cezaevinde
tek kişilik Hücrede Eserlerini yazarak geçirdi..
16 senelik mahkumiyeti 22.07.2014 tarihinde son buldu ve hürriyetine kavuştu.
Güneşli bir günde Başyücelik Devletinin Çocukları ile kucaklaşacağı gün bugünden yakın..
Fikre idam cezası verenler, Tarihde olduğu gibi yargılanacaktır…
Ve her zaman kaybedeceklerdir. Hem bu dünyada hem ahirette…Son söz onun…“Tenimizi ezebilirsiniz… Ama, ruhumuzu asla…
Onu ne işkence zapteder, ne kelepçe, ne pranga…
Gülümser durur inancımız, hürriyet buudunda sonsuzca…
Bizi edebilirsiniz, evimizden, tenimizden… Ama dinimizden?
Çok şükür, pişmanlık uğramadı semtimizden…
Ya siz? Ezeli pis hayvancıklar… Neye yaradı işkenceniz?
Dünyanız kara, ahiretiniz zift… Sizi bekliyor cehenneminiz!..”Salih Mirzabeyoğlu ve Hemşehrisi Kumandan Salih Mirzabeyoğlu ile yakın bir ilişkisi olmuştu aynı akıncılar teşkilatlarında beraber mücadele verdikleri aşikardır.Metin Yüksel'in vakıflardan temin ettiği Fatih Akıncıların Haydar semtindeki bürosu, aylık kavga dergisi GÖLGE’nin, AKINCI GÜÇ’ün posterleri ile doluydu. Tüm Akıncı teşkilatlarında olduğu gibi… Metin’in kendi eliyle ve özenle hazırladığı GÖLGE posterleri ile süslediği panoları hala hafızamda. Zaten militan çizgiyi temsil eden başka yayın yoktu o yıllarda. Metin, Haydar’daki şubede halka ücretsiz sağlık hizmeti de verirdi.Sen oradan kıracaksın zinciri ben buradan Bir gün mutlaka kavuşacak ellerimiz ! Her şey aydınlığa çıkmak için Her şey mutlak ''1'' için. |Salih MİRZABEYOĞLU|
Kadın, mücerret olarak kadın, mücerret güzellik ölçüsüyle, ancak İslâm şeriatinin gizlenme hadleri ve görünme şartları içindedir ki, tesir ve kıymetinin azamîsine ulaştırılmıştır. Kasap dükkânlarında kuyruğuna kadar yüzülmüş çırılçıplak etin vahşetini esirî bir tılsıma götüren ÖRTÜ SIRRI, münhasır estetik gözüyle de yalnız İslâmdadır. |Salih MİRZABEYOĞLU Hayat dediğin masal çırpınan suyun sesi, Tek marifet dünyada harcamamak nefesi ! | Salih MİRZABEYOĞLU |Önce ne yap yap, içine sindir; hakkını vermeliyiz aldığmız her nefesin...Geçen günler gelmiyor dostlar. İnsan aradığının ne olduğunu bilmeden, bulduğunun da ne olduğunu bilmez...Bilgi de iki çeşittir; biri,mevzuu bilmek, diğeri ise o mevzuu nereden öğreneceğini bilmek. Resim için boya malzemesi şarttır ama, badanacıyla ressam arasındaki fark, terkib keyfiyetine bağlı bir terkib farkıdır...Unsurların rastgele bir araya getirilmesiyle ekmek bile yapılamaz.Bu iki hikmet, terkibin sanat çehresini ve nisbet şartını gösterir. sevgilinin her sözüne hikmet gözüyle baktık başıboş yürüyene bin misliyle fark attık. Yıkma niyetiniz yoksa birbirinizin gecekondusunu, yapma niyetiniz yok demektir sarayı.
Sen oradan kıracaksın zinciri ben buradan Bir gün mutlaka kavuşacak ellerimiz ! Her şey aydınlığa çıkmak için Her şey mutlak ''1'' için. |Salih MİRZABEYOĞLU|