Doğan Berkin Yazdı: Türkiye - İran yakınlaşması...
Doğan Bekin, Milli gazete'de yayımlanan yazısında Türkiye-İran yakınlaşmasının, iki ülkenin Batı nezdindeki konumlarını güçlendireceğini ve Müslümanlar arasındaki ihtilafların çözümü bakımından önemli olduğunu ifade etti.İşte o yazı: 15 Temmuz kalkışmasından sonra birçok ülke siyasi bekleyişe girerken, darbe girişimine seyirci kalmadan ilk tepki veren ülke İran olmuştur. İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif mevkidaşıMevlüt Çavuşoğlu’nu arayarak darbeye karşı olduklarını ve Türkiye’nin yanında yer aldıklarını açıkça beyan etmiş ama ne yazık ki bu yaklaşım bazı medya kuruluşları tarafından gözden kaçırılmaya çalışılmıştır. Irak ve Suriye politikalarında bölge retoriğinin en belirleyici aktörleri konumundaki İran ve Türkiye’nin yakınlaşması, yeni dünyaholizmine (bütüncüllük anlayışına) ‘güçlünün daha güçlü, güçsüzün daha güçsüz’ anlayışı içerisinde eklemlenen sahte ‘humanum’ kavramının sözcüleri Batılılarda dip etkisi yaratmaya neden olacaktır. Çünkü Afganistan, Pakistan, Yemen, Irak, Suriye, Libya gibi ülkelerde bölge siyasetinin gidişatını etkileyen ve Müslümanların yumuşak karnını oluşturan mezhep (sectarian) ve etnisite kaynaklı hassas konuların bölgenin sorunsalı hâline dönüştürülmesi, bütün bölge ülkelerini karşı karşıya getirebilecek tehlikeli bir gidişatın adeta habercisi niteliğindedir. Bu bağlamda, devlet dışı vekâlet (proxy) savaşları görevini yürütmekte olan aktörler, bu kırılganlığı fırsata çevirebilmek için var güçleriyle büyük çaba içerisindeyken, İran Dışişleri Bakanı’nın peş peşe Türkiye ziyaretleri ve yakında İran Cumhurbaşkanı Baş Yardımcısı ve İran Meclis Başkanı’nın da Türkiye’ye yapacakları ziyaretler, iki ülke arasındaki ilişkilere yeni bir ivme kazandıracaktır. Böylelikle, mezhep farklılıklarının ortaya çıkardığı kaotik çözülmelerin önünün alınması büyük ölçüde sağlanması söz konusu olacaktır. Irak ve Suriye’de toprak bütünlüğünün korunması ve barış yönünde güçlü adımların atılmasını da sağlayacaktır. Bu yakınlaşmayla konsensüsün sağlanması durumunda, Batı’nın ortaya koymaya çalıştığı ve “mezhep ve etnisite” oryantasyonlu birbirlerine düşman yeni site devletçiklerinin de önü alınmış olunacaktır. Ortadoğu’da mevcut toplumsal çatışmaları önlemek için geçmişe değil, geleceğe odaklanmamızda büyük fayda görüyoruz. Bu nedenle, Türkiye-İran yakınlaşmasını çok önemsiyoruz. Bu yakınlaşma, İslam dünyasında hızla merkeze çekilmeye çalışılan karanlık odaklara teşne görevi gören aşırıcılığın da önünün kesebilecek büyük bir hamle niteliğinde olması söz konusu olacaktır. Böylece, Ortadoğu’da terör ve şiddeti meşrulaştırmaya çalışan Batı karşısında özellikle Halep’te ateşkesin sağlanması ve İran ve Türkiye’nin ortaklaşa yardım ulaştırma konusunda atacakları önemli adımlar, ‘ötekileştirme ve ayrıştırma’ politikalarını devşirerek amaçlarına ulaşmaya çalışan dış güçlerin oynamaya çalıştıkları oyunlara da büyük sekte vuracaktır. Ortadoğu’da, mevcut sorunların çözümü, Batı’nın siyasi amaçlarına göre şekillenmemesi için süreci yönetme bakımından Türkiye ve İran’ın belirleyici ortak rollerinin bu aşamada ön plana çıkması yeni bir sürecin de başlandığı niteliğinde olabilecek önemli bir gelişmedir. Eylül ayında Sırbistan’da yapılan erken genel seçimlerde, AleksandarVuçiç liderliğindeki muhafazakâr ‘Sırp İlerleme Partisi’nin (SNS) zaferle çıkması, Kosova ve Bosna’da büyük tedirginliğe neden olmaktadır. Muhafazakâr SNS’nin, Kosova’yı “Sırp Ortodoksların Beşiği’ ve Bosna’yı “Bosna Sırbistan’ındır” anlayışıyla görmesi, Balkanlarda yeni tedirginliklere neden olmaktadır. Türkiye-İran yakınlaşması da Balkanlardaki durum açısından büyük önem arz etmektedir. Türkiye-İran yakınlaşması, her iki ülkenin siyaseten Batı nezdindeki konumlarının güçlenerek çıkacağına inanıyor ve Müslümanlar arasındaki ihtilafların çözümü bakımından önemsiyoruz.